Yeni müfredat: Atatürk inkılap ve ilkelerine aykırı (2)

Bilindiği gibi, cumhuriyetçilik, laiklik, milliyetçilik, halkçılık, devletçilik ve inkılapçılık (devrimcilik) Atatürk ilkeleri olarak adlandırılmaktadır. Cumhuriyetçilik, laiklik, Atatürk milliyetçiliği, aynı zamanda 1982 Anayasası’nda da yer alan ilkelerdir.

TBMM’nin açılması, saltanatın kaldırılması, Kurtuluş Savaşı’nın kazanılıp bağımsızlığın elde edilmesi, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilanı, halifeliğin ve mecellenin kaldırılması, şeriyle mahkemelerinin ve medreselerin kapatılması gibi, imparatorluktan cumhuriyete geçiş sürecini gerçekleştirip cumhuriyetin temel değerlerini oluşturan yasalar ve uygulamalar da, Atatürk devrimlerini oluşturmaktadır. Devrim yasalarının başında, Anayasa’ya göre "değiştirilmesi teklif bile edilemeyecek” olan şu yasalar vardır: 3 Mart 1924 tarih ve 430 sayılı Öğretim Birliği Kanunu, 25 Kasım 1925 tarih ve 671 sayılı şapka kullanılmasıyla ilgili kanun, 30 Kasım 1925 tarih ve 677 sayılı tekke, türbe ve zaviyelerin kapatılmasıyla ilgili kanun, 17 Şubat 1926 tarih ve 743 sayılı yurttaşlar yasasının (medeni kanun) evlenme konusuyla ilgili 110. maddesi, 20 Mayıs 1928 tarih ve 1288 sayılı uluslararası rakamların kabulüne dair kanun, 1 Kasım 1928 tarih ve 1253 sayılı yeni alfabenin kabul edilmesiyle ilgili kanun, 26 Kasım 1934 tarih ve 2540 sayılı kimi lakapların kaldırılmasıyla ilgili kanun, 26 Aralık 1934 tarih ve 2596 sayılı kimi giysilerin giyilemeyeceğine dair kıyafet kanunu.

Cumhuriyetin kuruluş aşamasında gerçekleştirilen devrimler, genelde Atatürk öncülük ettiği için onun adıyla anılmaktadır. Bu devrimler, Atatürk devrimleri adını taşımalarından bağımsız olarak, Cumhuriyeti cumhuriyet yapan değerler olduğu için sahip çıkılması gereken değerlerdir. Bu devrimler sayesinde, iktidar bir sülalenin elinden alınıp halka devredilmiştir. Birey, kul ya da tebaa olmaktan kurtulup özgür yurttaş olma şansına kavuşmuştur. Toplumun, birilerinin inancına göre değil, aklın ve yaşanan deneyimlerin ürettiği ve ortaklaşa benimsenip mecliste kabul edilen yasalara göre yönetilmesi sağlanmıştır.

Anayasada ve bazı yasalarda yer alan Atatürk devrim ve ilkelerinin çoğu, Türkiye laik, demokratik ve sosyal hukuk devleti olduğu sürece var olacak niteliktedir. Bu devrimler ve ilkeler, durağan-değişmez değil, geriye götürülemeyecek ancak doğa, insan, emek, hak ve adalet yararı gözeterek daha ileriye taşınabilecek konulardır. Cumhuriyet devrimleri, aynı zamanda çağdaşlaşma ve aydınlanmanın adımlarıdır. Bu devrimlere uygun olarak yürütülen eğitim-öğretim süreçleri, bireyin, gerçekleri öğrenip, öğrendiklerini ve aklını kullanıp, olaylara eleştirel bakma alışkanlığı kazanıp özgürleşmesine, özgürleşip yurttaş olmasına, yurttaş olup evrensel çağdaş değerleri benimsemesine yardımcı olacak ilkelerdir.

Çağdaş ülke olmanın yolu, laik ve bilimsel anlayışların gençlere kazandırılıp onların kendi egemenliklerinin ayrımına varıp halk egemenliğine önem veren yurttaşlar olmalarını sağlamaktır. Hukuk devletini gereği olarak da, yapılacak değişim ve dönüşümlerin var olan yasal sistemle uyumlu olması gerekir.  Dolayısıyla müfredat, Anayasa’nın [1] 58’inci maddesine göre, “Atatürk ilke ve inkılâpları doğrultusunda” olmalıdır. 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nun [2] 10’uncu maddesine göre de müfredatta, “Eğitim sistemimizin her derece ve türü ile ilgili ders programlarının hazırlanıp uygulanmasında ve her türlü eğitim faaliyetlerinde Atatürk inkılap ve ilkeleri ve Anayasada ifadesini bulmuş olan Atatürk milliyetçiliği temel olarak” alınmalıdır. Ancak AKP’nin, özellikle 4+4+4yasası ve sonrasındaki yasa değişiklikleriyle karar ve uygulamalarında görüldüğü gibi, yeni müfredat da, aşağıda özetlenen nedenlerle Atatürk devrim ve ilkelerine-Anayasaya karşıt bir müfredattır:

  • Yeni müfredatla, laiklik ve bilimsellik yadsındığı gibi, bireyin olaylara eleştirel ve bilimsel bakma alışkanlığı kazandıracak evrim kuramı da yadsınmaktadır. Bu müfredatla öğrencinin laik ve bilimsel görüş kazanması zordur.  
  • Cumhuriyetin kuruluş tarihine ve değerlerine önem vermek yerine Osmanlı hayranlığı öne çıkarılıp cumhuriyet değerleri yadsınmaktadır. Bu müfredatla yetişeceklerin günümüzdeki anlamıyla cumhuriyet anlayışını benimsemesi kolay değildir.  
  • Türkiye’de, içki içen-içmeyen, namaz kılan-kılmayan, oruç tutan-tutmayan Müslümanlar olduğu gibi, farklı mezhep ve tarikata bağlı olanlar da, Müslüman olmayanlar da vardır. Cumhuriyetçilik tüm bu inançları kucaklayacak bir anlayıştır. Yeni müfredat, bu toplumun genelini temsil etmeyen birilerinin inanç anlayışına göre oluşturulmuştur. Bu anlayışın arkasında, “Namaz dinin direğiyse, cihat çadırdır. Direksiz çadır bir işe yaramaz. Cihat bilmeyen çocuğa matematik öğretmenin faydası yok" söyleminde olduğu gibi, akıl-almaz, insanlık ve çağ dışı bir anlayış vardır. Bu müfredat çocukları çağdaş değerlere değil, 1400 yıl öncesinin değerlerine hazırlayacağı için, günümüz cumhuriyet anlayışını yıkacak bir müfredattır. Bu müfredatla yetişecek olanların, çağa ayak uydurması da, barış içinde yaşamaları da beklenemez.
  • Yeni müfredatla çocuklara, cihat (insanın maddî-manevî bütün varlığını Allah yolunda ortaya koyarak, “Hak”kın düşmanlarını ortadan kaldırmak için savaşması), muamelat (alışveriş, kira, şirketler, evlilik, miras, vasiyet gibi insanlar arası ilişkileri düzenleyen kurallar) ve ukubat (İslâm'ın getirdiği emir ve yasaklara ya da İslâm'ın verdiği yetki sınırları içinde yöneticilerin belirlediği kurallara uymayanlara uygulanacak yaptırımlar) öğretileceği için laikliğe, bilimselliğe ve neredeyse tüm devrim yasalarına karşı bir müfredattır. Bu müfredatla yetişecek çocuk, kendi egemenliği ile halk egemenliğinin ayrımında olamayıp ister istemez kendisine öğretilen nitelikteki şeriatı benimseyen, savunan ve herkese bu anlayışı dayatan bir kişi olacaktır.
  • Bu müfredatla, “inancını merkeze alarak güncel meseleleri çözümleyen; İslam’ın temel kaynaklarını tanıyan, toplumu din konusunda aydınlatan ve dinî bilgilerle ilgili ihtiyaçlara cevap verebilen bireyler" yetiştirilecektir. Dolayısıyla bu müfredatla tüm okullar imam hatibe dönüşecek, her öğrenci bir imam olarak yetişecek olması Anayasaya aykırı olduğu gibi, akla da aykırıdır.

Dolayısıyla bu müfredat, Cumhuriyet ilke ve devrimlerine karşı olduğu gibi, Cumhuriyet düşmanlığı yanında farklı inançlardakilere karşı da düşmanlık yaratacak niteliktedir. Hukukun, çağdaş anlayışların, farklılıklara saygı duyanların hakim olduğu ülkelerde akla bile gelmeyecek bir müfredattır.

[1] İki halkoylamasında dayatma olsa da, 1982 Anayasa’sı 16 Nisan oylaması gibi %51 oyla değil, %98 oyla kabul edilmiştir.

[2] 1739 sayılı yasa, muhafazakar Adalet Partisinin çoğunlukta olduğu 1973 meclisinin ürünüdür.


Not: Gelecek haftanın konusu: Yeni müfredat (2): Eğitsel değil

[email protected]