Yaşamın öğretileri: Yolsuzluk! RIFAT OKÇABOL

The Economist dergisi 2008 Eylülü'nde, Ramazan ayında soruyor: "AK Parti artık ak değil mi?"
Duyarlı kesimler, bu partinin kuruluşundan bu yana "ak" olmadığını, parti kurucuları içinde ve bir önceki meclisle bugünkü meclise taşıdıkları milletvekilleri arasında haklarında soruşturma açılmış pek çok insanın olduğunu biliyor ve o partiye "AK Parti" değil, AKP diyor. Yaşam, özellikle Müslümanlar için mübarek olan üç aylarda ve üç ayların en mübareği olan Ramazan ayında yolsuzlukların sapır sapır ortaya dökülmesiyle, bu partinin "ak" olup olmadığını gerçekten bilmeyenlere de, sorunun yanıtını öğretiyor.

Kılıçdaroğlu'nun ortaya koyduğu yolsuzluk iddiaları karşısında, AKP'nin dişli genel başkan yardımcısı istifa etmek zorunda kalıyor. Kılıçdaroğlu daha sonra, kendisinin "Bey" olduğunu ifade eden AKP'nin bir diğer genel başkan yardımcısı hakkında da yolsuzluk iddialarında bulunuyor. AKP'nin Bey'i, "Hakkımda şüphe bile uyandıracak bir delil sunarsan siyaseti bırakırım" diyor. Karşılıklı atışmalar sonunda 24 Eylül Perşembe günü televizyonda tartışmaya karar veriyorlar.

AKP ve kimi liberaller bu durumdan rahatsızlık duyuyor. Başbakanlık eski müsteşarlarından, ANAP'ın eğitim bakanlarından ve günümüz yazarlarından biri, gazetedeki köşesinde, "Türkiye'deki yolsuzluk oranı GSMH'nın yüzde 40'ı kadardır" diyor (Radikal, 23 Eylül 2008). Bilindiği gibi GSMH'nin yüzde 40 kadarını oluşturan yolsuzluk, 20-30 YTL'lik kaçak elektrik ve su kullanmayla ile sınırlı değil, hükümetlerin himayesi ve göz yumması ile gerçekleşebilen yolsuzluk. Ancak, aynı yazar bu bilgiyi verdiği yazısı için şu başlığı kullanıyor: "Yolsuzluk iddiaları yıpratma aracı olmamalı". Bu başlık da, öğrenmeye açık olanlara çok şey öğretiyor.

Eski bakan herhalde, "Yolsuzlukların üstüne gitmeyin" yoksa ya iktisadi düzen için ya da AKP için "Batar ha!" demeye getiriyor. Bir bakıma eski bakana destek bir gün sonra aynı gazetenin başyazarından geliyor. Başyazar, başbakanın yolsuzlukları işleyen kimi gazetecilere, "Paralı silahşorlar" demesini kınarken, bir muhalif siyasetçinin yolsuzluk suçlamalarıyla ilgili olarak, "Eğer o siyasetçi, yeterince bilgiye ve karineye sahipse savcılara gitmek yerine basın toplantısı düzenliyorsa, durum bir hayli tuhaf demektir" diyor. Üstelik bu başyazar, AKP'nin, seçilmeden önce yolsuzlukların üzerine gideceği ve milletvekillerinin dokunulmazlıklarını kaldıracağı propagandasını yaptığı halde dokunulmazlığa dokunmadığını, dokunulmazlık nedeniyle onlarca milletvekilinin yargılanamadığını, yolsuzluklar için savcılığa gidilecek olsa, o yolsuzluğun ortaya çıkmasının kıyamete kalacağını bilerek yazıyor. Sanki başyazar da, "Yolsuzluklara dokunmayın ha!" diyecek de bir türlü dili varmıyor.

24 Eylül Perşembe günü, Kılıçdaroğlu ile AKP'nin Bey'i televizyonda kozlarını paylaşıyor. İddia sahibi, iddialarını bir bir ve somut belgelerle ortaya koyuyor. Yolsuzlukla suçlanan ise, "sağırlar diyalogu"nu yeğliyor, suçlamaları kanıtlayan belgelere ilgisiz belgelerle yanıt verdiğini sanıyor. Bu durumu milyonlarca yurttaş izliyor, gözleriyle görüp kulaklarıyla duyuyor. Televizyon tartışmasından sonra, yukarıda değinilen başyazar bile, bırakın şüphe uyandırmayı kanıtlar ortaya çıktığından AKP'nin Bey'inin istifa etmesi gerektiğini yazıyor. Ancak, pek çok televizyon ve gazetede, bu tartışmayla ilgili olarak dinleyenleri ve okuyanları şaşkınlığa düşüren yorumlar yapılıyor. Kimi, "İnsanların kafası karıştı kim haklı kim haksız anlamadılar" derken daha gözü pek(!) olanlar, "AKP'nin Bey'i kanıtları çürüttü" diyerek, "Televizyon programını izleyenler, gördüklerini ve duydukları anlamaz" demeye getiriyorlar.

Partinin kurucularından ve geçen hükümetin başbakan yardımcısı Abdüllatif Şener, 24 Eylül akşamı bir TV kanalında AKP yönetimini açıkça ve çeşitli alanlarda gerçekleşen yolsuzlukları himaye etmekle suçluyor. Bu suçlama üzerine açıklama yapan AKP'nin Bey'i, Şener için "Mezar soyguncusu 4,5 yıl bakanlık yaptı o zaman nerelerdeydi?" diyerek, öğrenmeye açık olanlara ve öğrenmek isteyenlere çok şey öğretiyor. "Onun zamanında da yolsuzluk ve kayırma vardı. Şener'e mezar soyguncusu dediğime göre mezara girenin kim olduğunu da siz anlayın gari" demeye getiriyor.

Bu Ramazan ayı yolsuzluğun, akçalı işlerle sınırlı kalmadığını, düşünmeyi de vicdanı da körelttiğini öğretiyor.

Yolsuzluklar ortaya çıktıkça Şeker Bayramı'nın tadı geliyor bayramın tatlanmasından korkanların, şeker adından rahatsız oldukları görülüyor.

Tatlı, daha tatlı bayramlar dileğiyle.

[email protected]