Yaşamın Öğretileri: Kuran kursu faciası!

Güngören faciasının etkileri sürerken, çocuk ve kaçak göçmen ölümleri ile orman yangınları yanında bir de kaçak Kuran kursu faciası yaşadık. Bu facia üzerine basına yansıyan bilgilerden ve görüntülerden, Türkiye'ye biçilen yol haritası yeniden gün yüzüne çıktı. AKP'nin, kaçak eğitim kurumları (demek genelde kaçak Kuran kursları oluyor) açanlara verilecek cezayı 2005 yılında azalttığını anımsadık. AKP döneminde Diyanet İşleri Başkanlığı'na (DİB) bağlı Kuran kursu sayısının yüzde 75 artarak 7 binlere ulaştığını anladık. Bu sürekli kursların yanında camilerde düzenlenenlerle birlikte yaz aylarında açılan kurs sayısının 50-60 binlere ulaştığını ve geçen yıl bu tür kurslara 1.436.168 öğrencinin katıldığını öğrendik. Yaşananlardan ders alınmadığını da gördük: Benzeri bir faciayı 20 Haziran 2003'te Kayseri'de yaşamıştık Kuran kursu ve hafız okulunun çökmesi sonucunda 10 öğrenci ölmüş, 12 öğrenci ve bir öğretmen yaralanmıştı.

Kuran kurslarından önemli bir bölümünün kaçak olduğu da biliniyor. Kaçak oluş, kursun gerekli izinler alınmadan faaliyet geçmesinden, denetimden uzak olmasından ve bazen de kurs binalarının imar izni olmamasından kaynaklanıyor. Kaçak kursların koca koca binaları var, facia yaşanan kurs yerindeki gibi bazılarında kızlar, bazılarında da erkekler yatılı kalıyor. Bu kursların bulunduğu yörelerde, en azından muhtar, imam ve jandarma var yörenin idari yapısına göre polisi var, belediye başkanı, müftüsü, kaymakamı, milli eğitim müdürü, savcısı, valisi var! Kaçak kurs çok, onlarla ilgilenmesi gerekenler de kimsenin aldırdığı yok! AKP'nin polisi ve savcısı Ergenekon'un peşinde ama kaçak kursların peşinde olan yok!

Kaçak Kuran kurslarının genelde ne anlama geldiği son facia ile bir kez daha ortaya çıktı: Kaçak kurslar içinde yatılı olanlar, yerleşim bölgesine birkaç yüz metre mesafede olduğu halde, çocuk yaşta onlarca kız/erkek akşam evlerine gitmiyor, gece-gündüz orada kalıyor. Çocuğunu okula hiç göndermeyen ya da zorla gönderen aile, nasıl oluyorsa kaçak kurslara gözü kapalı gönderiyor. İki adım ötede DİB'nin kursu olsa da, aile kaçağını yeğliyor. Sağ kurtulan kız çocuklardan televizyona konuşanların hepsi türbanlı. Kurslar Kuran kursu değil, sanki kızları türbanlaştırma kursu!

Balcılar'daki Kuran kursu faciası sonrasını televizyonlardan izledik: Enkazdan ölü ve yaralılar çıkarıldı büyük bir kurtarma faaliyeti yaşandı sonra cenaze törenleri görüntülendi. Kızlarını kaybeden anaların ve arkadaşlarını kaybeden çocukların bin perişan kendini sokaklara atacağını ve kayıp çocukları enkazda arayacağını sandık. Oysa ne enkaz kaldırma çalışmaları sırasında ne de cenaze törenlerinde ortalıkta bir tek kız/kadın göremedik. Belli ki Kuran kursuna gidenler, karşı cinsle tokalaşmama, onlarla bir arada olmama ve kızların türbana girmesi yanında, kızlar/kadınlar toplumsal yaşamın gerisine itiliyor ve eve kapanıyor.

Güngören faciası toplumu ayağa kaldırıyor Balcılar faciasında ise öz çocuklarını kaybedenler bile sessiz! Yaşanan felaket sonunda, acılı aileler, "takdiri ilahi, davacı değiliz" diyebiliyor. Kuran kurslarının bir etkisi daha ortaya çıkıyor: Takdiri ilahi anlayışı dalga dalga yayılıyor. Takdiri ilahiye sığınan insanların özgürleşmesi de, kendisinin sömürülmesi başta olmak üzere her türlü sömürüye karşı çıkması da hayal oluyor.

Sosyal sigortalar yasasıyla emekçi kazanılmış haklarını kaybediyormuş, ülkenin borcu AKP döneminde iki kat artmış, KİT'ler, madenler, bankalar ve tüm ülkenin geleceği yabancılara peşkeş çekiliyormuş, AKP, milyonlarca Iraklının ölümüne neden olan ABD'nin peşinden gidiyormuş, ... ne gam! Çocuğunun hakkını aramayan, bunları mı dert edecek? Ne denir? Takdiri ilahi!

Taraf gazetesinin ünlü bir liberali geçen Cuma, "Bu halkın istedikleri var. Birincisi, artık asla aşağılanmamak istiyor. Daha iyi bir hayat yaşamak istiyor. Zenginleşmek istiyor. İyi hastaneler istiyor. İyi okullar istiyor. İş istiyor. Yol istiyor" diye yazmıştı laiklik olmadan ve sömürü ortadan kalkmadan bu tür isteklerin gerçekleşemeyeceğini bile bile.

Taraf'taki yazının yayımlandığı günün erken saatlerinde yaşanan Balcılar faciası, bu tür gerçekleri dile getirmeyenlere, AKP'ye ve de AB/ABD'ye hayranlıklarını saklamayanlara sanki, "Bırakın bu ayakları, biraz da toplumsal gerçekleri, türbanlaşmanın ve de dincileşmenin insanımızı nereye getirdiğini ve nereye götüreceğini öğrenin artık kızının canının hesabını sormayan, öbür dünyasını kurtarmanın dışında ne ister?" der gibiydi!

Allahın sopası yok ya, daha ne yapsın!

[email protected]