“Üniversite”nin sonu

YÖK’ün Eylül ayının son haftasında yaptığı “Yeni Bir Yükseköğretim Yasasına Doğru” açıklaması, kimilerine şaka gibi gelmişti. Şimdi bu şakanın somut olarak yükseköğretim taslağına dönüştüğü görülüyor. Bu taslakla, şu anda geçerli olan 2547 sayılı yükseköğretim kanunu, bazı maddeleri korunup neo-2547’ye dönüştürülürken 31 yıldır “YÖK’e hayır!” diyenlere nispet yaparcasına, “Üniversiteye son!” dendiği anlaşılıyor.

2547, 66 maddelik bir yasa olarak çıkmışken bu taslak 79 maddeden oluşuyor.

Yükseköğretimin amacı maddesi 2547’de yer alırken taslakta yer almıyor. 1946 yılından bu yana var olan (rektörlerle her senatodan seçilen bir üyeden oluşan) Üniversitelerarası Kurul (ÜAK) yerine (yalnız rektörlerden oluşan) Rektörler Kurulu getiriliyor. 2547’de yer alan ilkelere ve ilkeler içinde yer alan inkılap tarihi, Türk Dili, yabancı dil ile beden eğitimi ya da bir güzel sanatlar dersi gibi derslere taslakta yer verilmiyor. YÖK’ün Eylül sonunda yaptığı açıklamada yer alan Yükseköğretim Şurası konusuyla “mali esneklik, performans değerlendirmesi, çok kaynaklı gelir yapısı” ilkelerine taslakta yer verilmezken akademik ve bilimsel özgürlük, şeffaflık, ve katılımcılık ilkelerinin eklendiği görülüyor.

YÖK, terfi edip Türkiye Yükseköğretim Kurumu (Tü-YÖK) oluyor ve bakanlık merkez örgütüne benzetilerek bu kuruma Eğitim-öğretim ve Planlama Daire Başkanlığı gibi 14 birim ekleniyor.

2547’de YÖK için Cumhurbaşkanı, Bakanlar Kurulu ve ÜAK 7’şer üye seçerken taslakta Tü-YÖK için, meclis ve Cumhurbaşkanı istediği kişiler arasından 5’er üye, Bakanlar Kurulu üst düzey kamu görevlileri ya da profesörler arasından 5 üye, Rektörler Kurulu da kurul üyesi olmayan profesörler arasından 6 üye seçiyor. Tü-YÖK’ün bir akademik birim olarak düşünülmediği anlaşılıyor! Bu yapı, şu anda geçerli olan anayasaya uymuyor. AKP ya 2003’te YÖK yerine YEK (Yükseköğretim Eşgüdüm Kurulu) getiren taslakta yaptığı yanlışı yineliyor ya da (nasıl olsa MHP’nin destek vereceğini bildiğinde) Anayasa’yı istediği gibi değiştireceğini düşünüyor

Gelişmiş üniversitelere üniversite konseyleri getiriliyor. Üniversite akademik kurullarıyla toplumun hizmetinde ve topluma karşı sorumlu olan bir kurum olmaktan çıkıp üniversite konseyine hesap verecek bir kuruma dönüşüyor. Bu konseye, rektör seçmeden kamulaştırmaya ve kurumsal varlıkları kiralamaya/satmaya kadar pek çok yetki verilirken Tü-YÖK’e de, beğenmediği konseyi görevden alma yetkisi veriliyor! Bu konseylerin birer üni-YÖK olacağı, konseylerin üniversiteyi ticarethaneye dönüştürmek için kurulduğu ve üniversiteyi ticarethaneye dönüştüremeyen konseyi Tü-YÖK’ün neden görevden alacağı anlaşılsa da, konseyi olan üniversitede neden yönetim kuruluna gereksinim duyulduğu anlaşılamıyor.

Taslakta araştırmacı öğretim elemanı ve proje süresince görevlendirilmek üzere proje araştırmacısı istihdamına kapı açılıyor. Üniversite çalışanlarını ve öğrencileri, bilimsel değeri yüksek konulara değil de, ticari değeri yüksek konulara yönlendirecek ve üretilen bilgi ve ürünlerin ticari açıdan değerlendirilmesi için faaliyette bulunacak bilgi lisanslama ofisleri getiriliyor! Üniversitelerin en çok yüzde 10’unda ileri araştırma biriminin kurulması öngörülüyor. Bu araştırma birimlerine yapılacak yardım, bilim kurumlarından değil de, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı ile Maliye Bakanlığı’nın (yani siyasetin ve piyasanın) görüşü alınarak hazırlanacak yönetmelikle belirleniyor.

Taslakta akademik yükseltmelerde ve idari görevlere getirilmede kullanılmak üzere öğretim elemanlarının tüm faaliyetleri için akademik faaliyet puanı getiriliyor. Belirli puan alanlara da, akademik faaliyet ödeneği veriliyor.

2547’de öğretim elemanlarıyla ilgili disiplin maddeleri yokken bu taslakta öğretim elemanı, öğrenci ve idari personelle ilgili disiplin konularına ayrıntılı olarak yer verildiği görülüyor. Akademik faaliyet ödülüyle susturamadıkları ya da akademik faaliyet puanıyla atamayacakları kişilerle laiklik, demokratiklik, bilimsellik ve insan hakları konularında duyarlı olan öğrencileri, bu disiplin maddelerini kullanıp uyduruk disiplin soruşturmalarıyla halledecekleri anlaşılıyor.

2547’de devlet üniversitesi yanında kâr amacı gütmeyen vakıf üniversiteleri kurulabiliyorken taslakta kâr amaçlı özel üniversite ile daha çok sömürülmemiz için özel yabancı üniversite kurulması amaçlanıyor. Bu yabancı üniversitelerin rektörlerinin Rektörler Kurulu’na girip girmeyeceği, yabancı üniversite rektörü bir yabancı kişi olursa bu kurulda ne yapacağı bilinmiyor! Taslağa göre devlet üniversitesi yasayla kurulurken özel ve yabancı üniversiteler Tü-YÖK’ün önerisiyle Bakanlar Kurulu tarafından kuruluyor.

Taslakta, akademisyen, 67 yaşını doldurduğunda devlet üniversitesinden emekli edilirken vakıf ve özel üniversitelerde 72 yaşına kadar idari görevde bulunabiliyor ve kadrolu olarak çalışmasına bir yaş sınırı konmuyor.

YÖK’ün önceki açıklamasında yer alan performans değerlendirmesi, mali esneklik ve çok kaynaklı gelir yapısı ilkeleriyle üniversite konseylerinin öğretim ücretini belirlemesi konularının taslakta yer almaması, tepkilerden çekinildiğini gösteriyor. Büyük bir olasılıkla bu konular son anda yasaya eklenecek.

Bu taslak, Bologna Süreci’ne tam uyum sağlanacağını, eğitim piyasalaştırılırken ticarethaneye dönüşecek üniversitenin sonunun geleceğini gösteriyor. AB ülkelerinde zaman zaman yaşanan öğrenci gösterilerinin Türkiye’de de yaşanacağının habercisi oluyor.

652 sayılı KHK ve 4+4+4 yasası ile ilk ve ortaöğretimin piyasalaşıp gericileşmesini engelleyemeyen duyarlı kesimlerin, hiç değilse şimdi, “üniversite”ye sahip çıkabilmeleri gerekiyor.

[email protected]