Üniversite akrep mi?

Rıfat Okçabol'un “Üniversite akrep mi?” başlıklı yazısı 2 Nisan 2013 Salı tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Akreplerin, umarsız kaldığı anda, kendi kendini zehirleyerek intihar ettiği biliniyor. Son yıllardaki gelişmeler de, üniversitelerin akrepleştiğini gösteriyor.

Bilim yuvası olması gereken üniversitelerin akrepleşmesi şöyle gelişiyor. Mardin Artuklu Üniversitesi, 2011 öğretim yılına, Kuran-ı Kerim ve dualar okuyarak giriyor! Sakarya Üniversitesi, Siyaset Ekonomi ve Toplum Araştırmaları (SETA) Vakfı ile Mayıs 2012’de, “Eğitim Sisteminin Yeniden Yapılandırılması Çalıştayı” düzenliyor. Seçmeli din derslerinin ilkokul birinci sınıftan başlamasını ve hafızlık eğitimi alacak çocuklara zorunlu eğitimde bir yıl ara verilmesini öneriyor! O günlerde Marmara Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi, yaratılış düşüncesini bilimsel düşünceymişçesine, “Bilim, türler arası evrimi neden kabul etmiyor?” sempozyumunu gerçekleştiriyor! Kızların alınmadığı ve çağdaş eğitime ayak uyduramadığı ve bilimselleşemediği için Osmanlının bile umudunu kestiğe “medrese” üniversitenin odak noktasına dönüşüyor. Bingöl Üniversitesi, 2012 yazında “İlahiyat ve Medrese Kavşağında İslami İlimler” ve Muş Alparslan Üniversitesi de, Ekim 2012’de “Medrese Geleneği ve Modernleşme Sürecinde Medreseler” sempozyumlarını düzenliyorlar! İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi, İslami kurallara göre çalışan faizsiz banka sistemlerini araştırıp bu kapsamda yeni bir uygulamaya geçeceğini açıklıyor!

Bu yıl Şırnak Üniversitesi, Eylül’de “Uluslararası Hz. Nuh ve Cudi Dağı Sempozyumu” düzenleyeceğini YÖK’ün aracılığıyla duyuruyor! Artvin Çoruh Üniversitesi, tüm öğrencileri ve ailelerini ‘umre’ye çağırıyor. Marmara Üniversitesi’nin, geçen yıl yaptığı toplantının bir benzerini, Mayıs başında, 1. Uluslararası Evrim Sorgulanıyor Kongresi adıyla toplayacağı duyuruluyor! Türbelere önem verilerek ‘ilim şehri’ olması için aracı olacak Süleyman Demirel Üniversitesi ise, 21 Mart’ta yapılacak “Evrimi Anlamak” paneline izin vermiyor!

Yukarıda özetlenen gelişmeler, en azından o üniversitelerde bilimin “out” olduğunu, üniversitenin, neden umarsızlığa düştüğü anlaşılamasa da, kendini akrep zannedip intihar etmeye çalıştığını gösteriyor. Yaşanan gariplikler karşısında hiçbir ses çıkmayan bu üniversitelere, “canlı” demek de kolay olmuyor.
Bu süreçte, hâlâ canlı olduklarını gösteren sesler çıkaran üniversiteler de yok değil tabii. Bu üniversiteler daha çok “yeşil” rengin koyulaşmadığı üç büyük kent ile sahil kentlerinde bulunuyor.

Başbakan’ın gelişi sırasında polisin mağdur ettiği öğrencisine sahip çıkan ODTÜ’ye, akrepleşmiş üniversiteler, anında ve toplu olarak saldırıyor! İstanbul Üniversitesi’nde, polis saldırısını protesto edip ODTÜ’ye destek vermek amacıyla yapılan ve yaklaşık 300 öğrencinin katıldığı “ODTÜ onurumuzdur” forumunda konuşan araştırma görevlileri Barkın Asal ve Mehmet Cemil Ozansü’ye Rektörlük tarafından soruşturma açılıyor!

Kocaeli Üniversitesi, “dersinde Manifesto okutuyor” diye hukuk fakültesi akademisyeni Seydi Çelik hakkında soruşturma açıyor! O üniversitenin soruşturmacıları, akademisyen Onur Hamzaoğlu aleyhine geçen yıl yürüttükleri soruşturmadan ders almadıklarını gösterip aklanacağını bile bile, Çelik’e ceza verilmesini de sağlıyorlar! Disiplin yönetmeliklerini hazırlayan YÖK bile, olayın saçmalığını görüp, “soruşturmaya yer olmadığına” karar veriyor.

Ordu Üniversitesi, YÖK Yasa Tasarısı hakkında konuştuğu için akademisyen Deniz Yıldırım’a disiplin cezası veriyor, 7 akademisyene de, yasal bir kuruluş olan “sendika afişi asmak” gerekçesiyle soruşturma açıyor!

Akdeniz Üniversitesi, Tıp Fakültesi’nde mescit açılmasını Öğretim Üyeleri Derneği adına protesto eden basın açıklamasını okuyan (ve geçen yıl hiç yoktan maaş kesme cezası verdiği) akademisyen İlker Belek hakkında soruşturma açıyor!

Üniversitelerin öğrenci soruşturmaları ise her geçen gün artıyor.

Aklı fikri öğrencisini ve personelini olur-olmaz disiplin cezasıyla susturmak (zehirlemek) olan üniversiteler, bu yolla kendi kendilerini zehirlediklerinin (akrepleştiklerinin) de ayrımına varamıyor.

Halbuki bu üniversiteler, biraz “üniversite” olmaya çalışsalar, bilimin ve bilimsel anlayışın tadına varacaklar kendilerini üniversite olarak görmeye başlayacaklar.