Söylemler ve gerçekler! (II)

Okulların açıldığı günlerde dile getirilen ilginç söylemlerden biri de "Tek tipçi, yasakçı, öğrencinin tekamülü yerine formatlanmasını esas alan eski eğitim öğretim mantalitesini bir daha geri gelmemek üzere rafa kaldırdık” söylemidir.  

Bu söylem, okuyunca/duyunca insana “Aman ne güze!” dedirtse de ne yazık ki ülke gerçekleri ile bağdaşmayan bir söylemdir. Bu konuda öncelikle, ırkçı, erkek egemen, piyasacı, gerici ya da gerçeklerden kopuk eğitim sistemlerinin tek tipçi anlayışların ürünü olduğunu söylemek gerekir. Bir başka deyişle, bu tür öğeleri içerdiği ölçüde eğitim sistemleri tek tipçi olmaktadır.  Bu bağlamda, hemen her eğitim sisteminde tek tipçi öğelerin varlığını görmek mümkündür.  

İşin özünde sistemin tek tipçi olup olmadığını belirleyen birincil ölçüt, sitemin özünü oluşturan öğretim izlencesidir (müfredattır). Çünkü öğretim izlencesi, öğrencilerin hangi amaçla yetiştirileceğini ve eğitim-öğretim süreçleri sonunda öğrencinin edineceği bilgi, tutum ve anlayışları belirleyen bir araçtır. Eğitim-öğretim süreçleri sonundaki öğrenci kazanımları, genellikle devinimsel, duyuşsal ve bilişsel kazanımları içermektedir.

Öğrencinin parmaklarını, elini, kolunu, vücudunu ve sesini etkin bir şekilde kullanmasına yönelik kazanımlar, devinimsel kazanımlardır. Okullardaki beden eğitimi, el-işi, müzik, resim, seramik, bale ve tiyatro gibi dersler öğrencilerin devinimsel gelişmelerini sağlayan derslerdir. Bu derslerin zenginliği öğrencinin özgürleşmesine önemli katkılarda bulunurken, bu derslerin azaltılması ya da bir kaç dersle sınırlandırılması, sistemin tek tipçi niteliğini öne çıkarmaktadır. Örneğin, öğrenciye akla gelen tüm spor alanlarında çalışma olanağı sunan sistem, öğrenciye örneğin, güreş, okçuluk ve binicilik gibi sınırlı alanlarda olanaklar sunan sisteme göre daha özgürlükçüdür. Öğrencilere şarkıyla, türküyle, cazla, operayla ya da hafızlıkla ilgilenmesine olanak sunan sistem, öğrenciyi hafızlığa yönlendiren bir sisteme göre çok daha özgürlükçüdür. Son zamanlarda devinimsel gelişme sağlayan derslerin kısıtlanması, iktidarın benimsediği alanların öne çıkarılması ve bazı alanlara karşı çıkılırken hafızlığın özendirilmesi, şimdiki sistemin devinimsel alanda eski sisteme göre çok daha tek tipçi olduğunu göstermektedir. 

Öğrencinin doğru-yanlış, iyi-kötü, yararlı-yararsız ve güzel-çirkin gibi konulardaki algılamalarıyla estetik duygularının geliştirip vicdan sahibi, barışsever ve insan haklarına saygılı bir kişiye dönüşmesini kolaylaştıran edinimler ise, duyuşsal edinimler olmaktadır. Akıl ve duyguları öne çıkaran güzel sanatlarla edebiyat duyuşsal gelişimi sağlayıp kolaylaştıran konulardır. Örneğin duyuşsal gelişim bağlamında her türlü kitabın okunmasına olanak veren sistemler, dini içerikli kitapların okunmasına ağırlık veren sistemlere göre çok daha özgürlükçüdür. 

Öğrencinin, doğayı, kendisini, toplumunu ve dünyayı gerçekçi bir şekilde anlamasına ve karşılaşacağı bir sorunu çözmesine yardımcı olacak bilgileri edinmesi, onun bilişsel gelişimiyle ilgildir. Biyoloji, fizik, kimya ve matematik gibi fen dersleriyle, tarih, psikoloji, ekonomi ve felsefe gibi beşeri bilimlerle ilgili dersler, gerçeğin bilgisini içeren derslerdir. Bu dersler, kişinin inanç, cinsiyet, milliyet, yaşadığı yöre ve varsıllık durumuna bakmaksızın herkes için ve her yerde geçerli olan bilgileri içermektedir. Edinilen bilimsel bilgilerin derinliği ölçüsünde kişi gerçeği kavramakta ve kendi egemenliğinin ayrımına varıp özgürleşmektedir. Bilişsel gelişmede gerçeği aramaya ve sorun çözmeye en çok yardımcı olan konu ise, evrim kuramıdır. Evrim kuramı öğrencileri düşünmeye, merak etmeye ve araştırmaya yönlendirirken, evrim kuramı karşıtlığı öğrencileri tek bir şeye inandırarak onların düşünmesini, meraklanmasını ve araştırmaya yönelmesini engelleyebilmektedir. Yalnız bu nedenle, günümüzde geçerli olan 2017 müfredatı, geçmiş müfredatlardan çok daha tek tipçidir.

Öğrencilerin bilişsel gelişmlerinin en önemli yanı, bir kez daha söylemek gerekirse, tüm dünyada geçerli olan gerçeğin öğrenilmesidir. Bu nedenle, öğrencilere bağımsızlık, kişi ve halk egemenliği, laiklik, bilimsellik, insan hakları ve barış gibi Cumhuriyet değerlerini kazandırmaya çalışan sistemler, diğerlerine göre daha özgürlükçü sistemlerdir. Eğitsel bağlamda Osmanlılığı, Osmanlıcayı, padişahlığı, hilafeti önceleyen ders içerikleri ile günümüzün öğretim izlencesi geçmişe göre iyice tek tipçidir. 

Din dersleri, eğitim sistemlerinin tek tipçiliğini (farklı nitelikte de olsa, İran ve Suudi Arabistan’da olduğu gibi) koyulaştırıp yaygınlaştıran derslerdir. AKP öncesindeki eğitim sistemlerinin dini öğretim bağlamında pek tek tipçi olmaması nedeniyle, toplumsal yaşamı çok kolaylaştırıp zenginleştiren dini anlayış ve yorumlama farklılıkları oluşmuştur. Bu nedenle örneğin ülkemizde kürtaja karşı olan-karşı olmayan, denize mayoyla giren-girmeyen, içki içen-içmeyen, flörtten yana olan- karşı çıkan, kadınların başının açık olmasını günah sayan-günah saymayan, ... dindar-dindar olmayan insanlar vardır. Bu farklılıklar ve bunlara hoşgörüyle yaklaşılması nedeniyle toplum düne kadar barış içinde bir arada yaşamıştır. Oysa günümüzde sayıları ve ders saatleri artan din dersleriyle, öğrencilerin bu farklı anlayışları benimsemesi olasılığı iyice azalmış, her öğrencinin, iktidarın anlayışı doğrultusunda içkiyi, kürtajı, mayo giymeyi, kadınların saçını örtmemesini günah sayması ve bu farklılıklara hoşgörüyle bakmaması olasılığı ise iyice artırmıştır. Bu nedenle mevcut sistem, tamamen “Tek tipçi, yasakçı, öğrencinin tekamülü yerine formatlanmasını esas alan” sisteme dönüştürmüştür.

[email protected]