Son yükseköğretim konferansı

Şimdilik yükseköğretim konusundaki son konferans, Boğaziçi Üniversitesi (BÜ)’inde 14-16 Ekim 2015 tarihlerinde yapılan “1. Uluslararası Yükseköğretim Çalışmaları Konferansı” oluyor. Bu konferans, “Değişen Dünya ve Yükseköğretim: Kimlik, Politika ve Reform Modelleri” şeklinde olan iddialı teması başta olmak üzere, birkaç noktada ilginçlik gösteriyor.

Konferans bildirileri özet kitapçığı, bu konuda pek çok bilgiyi içeriyor.  Konferansı, BÜ ile (başka devlet üniversitesi ya da İstanbul’da vakıf üniversitesi yokmuşçasına) Ankara’daki TED Üniversitesi’nin birlikte düzenlediği anlaşılıyor.

Konferansın danışma kurulunda, iki üniversitenin rektörü dışında, (danışılacak başka profesörler yokmuşçasına) YÖK üyeleri D. Günay ve M. Şişman, YÖK Başkan Danışmanı M. Safran ile Bülent Ecevit ve Necmettin Erbakan üniversitesi rektörleri bulunuyor. Bu danışma kurulunun yapısı, konferansın genel niteliğinin habercisi oluyor. Konferansın bilim kurulu da, göstermelik gibi duran yabancı akademisyenlerin yanında, önemli bir bölümü AKP’nin milli eğitim bakanlığında çalışmış/çalışan, YÖK için çalışmış ve Recep Tayyip Erdoğan ile Ankara Sosyal Bilimler üniversitesi gibi YÖK’le sıkı fıkı olan üniversite mensuplarıyla dikkat çekiyor.

Konferansın “hoş geldin ve açılış konuşmalarını” BÜ Rektörü ile Türk Eğitim Derneği (TED) Genel Başkanı yapıyor. BÜ Rektörü, “Özgün araştırma yapılabilmesi için üniversitelerde özgür düşünce, sorgulama ve eleştiri ortamı olmak zorundadır” diyor. Üniversitelerin en önemli görevinin eleştirel düşünen, yaratıcı ve politika üreten birey yetiştirmek olduğunu vurguluyor. TED G. Başkanı da, “Ortaöğretimi düzeltmediğimiz takdirde yükseköğretimi konuşmanın bir anlamı yok” diyerek çok önemli bir gerçeğe parmak basıyor. Eğitim bir ülke meselesidir. Kişilere, gruplara göre dizayn edilmez. Bir ülkenin değerleriyle, ilkeleriyle nitelikleri üzerine programlanır” diyor.

Bu konferansa, ta Güney Kaliforniya Üniversitesi’nden yabancı davetli konuşmacı (keynote speaker) olarak gelen kişi, “yükseköğretimde yenilik ve yaratıcılık önünde engeller” konusunda bir şeyler söylüyor.

Bu konferansın yerli davetli konuşmacısı da,  YÖK üyesi D. Günay oluyor! “Üniversiteye ve Türk Üniversitelerine Felsefi Bir Bakış” olan konuşmasında, felsefeden çok, Türkiye yükseköğretim tarihini özetliyor, YÖK güzellemeleri yapıyor ve sık sık YÖK muhaliflerine sataşıyor. Örneğin, “Ağzı olan konuşuyor. 2547 sayılı yükseköğretim yasasına yüzeysel, sığ ve ideolojik eleştiriler yapılmıştır” diyor; eleştirileri okumamış olduğunu belli ediyor. “Hesap verebilirlik” ve “açıklık/şeffaflık” gibi piyasacı gözde ezberlere ve sözde kalan söylemlere değinmeden de edemiyor. Konuşmasını dinleyenler, “Bu konuşma için mi davet edilmiş?” derken, Günay’ın YÖK üyesi olduğunu anımsayanlar, “Ha!” diyor.

Bu konferansa, BÜ’de, İstanbul’da ve Türkiye’de yükseköğretim politikalarına kafa yoran ve YÖK’e eleştirel yaklaşan hiçbir akademisyenin çağrılmadığı görülüyor. Bu konferansta, kamusal ve parasız eğitimi savunan konuşmacılar da bulunmuyor, böylesi konular da ele alınmıyor.  

Buna karşın, konferansta konuşma yapan akademisyenlerin önemli bir bölümünün, eğitim sisteminin laik ve bilimsel yapısını yok eden piyasacı ve gerici uygulamalarla 4+4+4 yasası gibi yasalara destek veren kişilerden oluştuğu görülüyor. Konferansta yer verilen iki panel konusu ve yükseköğretim politikalarıyla ilgili bildiriler, bu konferansın temel çizgisini belirliyor. “Yükseköğretimde kalite güvencesi: Dünya örnekleri ve Türkiye için seçenekler” ve “Yükseköğretimde gelecek perspektifi ve üçüncü nesil üniversiteler” konulu panellerde konuşan bir Allah’ın kulu bile, dualarla açılan ve medreseye dönüşen üniversitelerde, kalitenin ya da gelecek perspektifinin olup olamayacağını sorgulamıyor.

Konferansta öne çıkan şu bildirilerde, genelde yükseköğretimin piyasalaşmasıyla ilgili güzellemeler yapılıyor: Yükseköğretimde liderlik. Yükseköğretimde markalaşma. Türkiye yükseköğretim sisteminde reform ihtiyacı. Mütevelli heyeti sisteminin devlet üniversitelerinde uygulanabilirliği. Yükseköğretimin finansman aracı olarak öğrenim ücreti. “Bu arada, “dinsel ve etnik çeşitliliklerle baş etmede Osmanlı devleti çok kültürcülüğü”  başlıklı bildiriyle de, Osmanlı güzellemesi de ihmal edilmemiş oluyor. Diğer bildirilerin çoğunluğunu ise, genç akademisyenlerin yaptığı araştırma ve çalışmalar oluşturuyor.

Konferansa katılamayanlar bir şeyler kaçırdıklarını sanırken, konferansa dinleyici olarak katılanlar, BÜ Rektörü ile TED G. Başkanı’nın anlamlı konuşmalarının bile konferansın YÖK’çü niteliğini örtemediğine tanık oluyor.

[email protected]