Şike!

Ergenekon ve seçim gibi olaylar, haftalık yazıları yazarken zaman zaman eğitim konularının önüne geçiyor.

Şimdi de, sanki daha önce hiç yokmuşçasına, “şike” olayı ortaya çıktı. Toplum bir süredir “şike” ile yatıp şikeyle kalkıyor. “Şike” deyince akan sular duruyor. İntihalci Ömer Dinçer’in milli eğitim bakanı olması, hükümet programı, milletvekili seçilen tutuklu sanıkların meclise gidememesi, parasız eğitim isteyen öğrencinin bir yılı aşan tutukluluğu, insan hakları, F-tipi yapılanma, ÖSYM skandalları, yargının siyasileşmesi, ekonomik bunalımın kapıya dayanması, yalan-dolan … ikinci plana itiliveriyor.

Kağıtspor taraftarından Çelikspor taraftarına, siyasetçisinden sanat insanına, gencinden yaşlısına, kadından erkeğine, laikinden dincisine ve Edirne’den Ardahan’a kadar hemen herkes “şike”yi konuşuyor.

“Şike” ne?

Şike, sporla ilişkili olarak, “bir spor karşılaşmasının sonucunu değiştirmek için maddi veya manevi bir çıkar karşılığı varılan anlaşma” anlamına geliyor.

Şike, görüldüğü gibi pis bir iş, kirli bir iş, tamam da, sporcunun (insanın) iki-üç yılda bir alınıp satılması, temiz bir iş mi?

Kimi sporcular ancak karın tokluğuna çalışırken kimi sporcuya 3 milyon, 5 milyon, 10 milyon Avro transfer ücreti verilmesi ne anlama geliyor?

Bazı kulüplerin milyonlarca Avro karşılığında aldıkları sporculardan yararlanamayıp her yıl on milyonlarca Avro zarar etmeleri!

En ünlü olduğu ve sevildiği anda sakatlanan sporcunun bir kenara atılıp unutulması!

Devlet televizyonunun, halktan, spordan zerre kadar hoşlanmayanlardan da toplanan vergilerden, programa çıkardığı eski sporculara, iki-üç saat konuşmaları karşılığında her hafta kırk yıl bu topluma hizmet vermiş yükseköğrenimli bir memura verilen emekli ikramiyesi kadar ücret ödemesi!

Tanınmış sporcu olma, cemaat liderine danışarak hareket etme ve güncel siyasi konulardaki yorumları siyasetçi büyüklerinden öğrenme becerisi dışında bir birikimleri olmayanlara milletvekili kapısının açılması!

Şike, ayrıca spor dışında ve daha genelde “bir çıkar karşılığı, uzlaşarak bir iş yapma, aldatma” anlamına geliyor.

Görüldüğü gibi “şike” sözcüğü üç boyutlu bir sözcük: İlk boyutunu “bir çıkar karşılığı” oluşturuyor ikinci boyutu “uzlaşma-anlaşma”yı içeriyor üçüncü boyutta da “aldanan/aldatılan” bulunuyor. Kimileri bir “çıkar karşılığında” ve “birileriyle anlaşarak” büyük bir vurgun vururken diğerleri aldanıyor/aldatılıyor ve kaybediyor.

Bu bağlamda, seçim sonrasına bırakıldığı anlaşılan şike soruşturmasının, “Fenerbahçe’de F-tipi kadrolaşmayı gerçekleştirme Fenerbahçe Kulübü’nün 50 otobüslük taraftarıyla ‘10 Kasım 2009’da Anıtkabir’de buluşalım, 1 milyona ulaşalım’ çağrısına uyması bir inşaat ihalesinde Fenerbahçe başkanını eleme” gibi gerekçelerle yapıldığı söylentileri “şike” içermiyor mu?

Bu bağlamda,
• Türkiye-ABD ilişkileri
• KİT’lerin birilerine peşkeş çekilmesi
• İstanbul’a üçüncü köprü
• “Kanal İstanbul” projesi
• YÖK’ün ÖSYM başkanının yargılanmasına izin vermemesi
• (Doğruysa) bir din adamının bir futbolcuya, gol atmaması için verilecek parayı almasının mubah ve bu paradan dini kurumlara bağış yapmasının sevap olacağını söylemesi
• Ergenekon davasında diğer hakimlere göre sanıklar lehine karar veren hakimin Bolu’ya sürülmesi
• Emekçinin kıdem tazminatını kaldırma girişimi
• Özel ve yabancı üniversite açılması hazırlıkları
• Deniz Feneri’ne dokunulmazken Bakanlar Kurulu kararı ile Halkevleri'nin "kamu yararına dernek" statüsünden çıkarılması
gibi olaylar, birer “şike” olayı olmuyor mu?

Yukarıda örneklenen “şike”lik durumlar, bir bakıma parasalcı (kapitalist) sistemin özünü açıklıyor. Parasalcı sistemde, eğitim-öğretim süreçlerinde bireyin özgürleşmesi engellenirken toplumsallık yadsınıp rekabete ve bencilliğe önem veriliyor. Rekabetin ve bencilliğin öne çıktığı ortamlarda toplumsal doku bozuluyor ve insanlık ölüyor şikenin artması önlenemediği gibi temizlenmesi de kolay olmuyor.

[email protected]