Sigara yasağı

Gençliğinizden beri sigara kullanımına karşı mesafeli kaldıysanız, sigara yasağı konusunda bir şeyler yazmaya kalkınca işler değişiyor. Bakıyorsunuz, köylü "cıgara" diyor, kentli "sigara". Türk Dil Kurumu'nun "Türkçe Sözlük"ü sigara sözcüğünün Amerikan yerlilerinin dilinden alındığını belirtiyor. Genelde sıvı maddelerin canlılar tarafından tüketilmesine "içmek" derken, sigara kullanımını da, sigara ya da dumanı sıvı olmadığı halde içmek olarak tanımlıyoruz. Sigara kullananlar, önce sigarayı yakıyorlar, sonra dumanını içlerine çekiyorlar, ağızlarından burunlarından dışarı veriyorlar. Sigara kendi kendine yanarken de dumanı çıkıyor. Bu durumda, sigara kullanma eylemine "sigara tüttürmek" demek daha çok yakışıyor. Günde 1-2 paket sigara tüttürenler tiryaki, tüttürenlerin yanında bulunanlar da duman altı oluyor. Öte yanda, bir yere olan uzaklığı ve oraya varma süresini betimlerken "bir sigara tüttürmelik" demek bir şey ifade etmiyor, "bir sigara içimlik" deyişinin anlamını veremiyor. 

Sigara içenlerle içmeyenler birbirini pek anlamıyor. Sigaranın sağlık üzerindeki zararları biliniyor. Buna ek olarak, sigara kullanmadıkları halde duman altı kalanların da, pasif içicilerin de, zarar gördüğü herkesin bildiği bir şey. Yine de sigara kullananların önemli bir bölümü, kendi sağlığına önem vermediği gibi, duman altı kalanları da pek düşünmüyor, onların sıkıntılarını anlamazlıktan geliyor. Bir iki kez tüttürmek dışında sigara kullanmamış olanlar da, günde 1-3 paket sigara içenleri, sigarayı bırakmak istemeyenleri ya da hiç değilse yavaş yavaş azaltmaya çalışmayanları hiç anlayamıyor. 

Türkiye'de yaşayanlar, sigara kullananların sayısının her geçen gün çoğaldığını, sigaraya başlama yaşının giderek düştüğünü, sigara kullanımının ilköğretim okullarında bile yaygınlaştığını ve Türkiye'nin yabancıların sigara pazarına dönüştüğünü biliyor. 1970 sonları ile 1980 başlarında ABD'de bulunmuş olup 20 yıl kadar sonra yeniden oraya gitmiş olanların ortak gözlemine göre de, sigara içenler Türkiye'de artarken ABD'de de belirgin bir oranda azaldığı anlaşılıyor. Bu konularda duyarlı tiryakilerin bile, oyunu görmezden gelip sigarayı bırakmayı neden düşünmedikleri de anlaşılamıyor.

Anlaşılamayan bir başka nokta da AKP'nin bu konudaki acelesi ve tutumu oluyor. Batı ülkelerinde de kısa bir süre önce sigarayla ilgili yeni yasaklar getirilmişti. Batıdaki olumlu gelişmeleri görmezden gelenlerin sigara yasağını bu kadar çabuk izlemesi de insanı şaşırtıyor. İçki yasağını kolayca gerçekleştirebilmek için mi sigara yasağı benimseniyor; özelleştirmeye karar verdikleri TEKEL'i, birilerine değerinin çok altında bir fiyatla peşkeş çekmek mi istiyorlar, bilinmiyor! Maliye Bakanı Unakıtan'ın bir soru üzerine, "TEKEL'i sattıktan sonra böyle yapsaydık, alıcıları aldatmış olurduk" demesine bakılırsa bir amacın bu olduğu apaçık.  İnsanın kuşkusunu çoğaltıp pekiştiren bir durum da, AKP'nin bu yasağı insancıl kaygılarla getirmediğinin bilinmesi değil mi? AKP, Kaz Dağları'nda altın arama ruhsatı veriyor. İzmir'de altın aranmasını kolaylaştırmak için Efemçukuru'nu Bakanlar Kurulu kararı ile yangından mal kaçırırcasına kamulaştırıyor. Altın çıkarma sürecinde siyanür ve çok miktarda su kullanıldığı; siyanürün suya karışıp insanlara, hayvanlara ve doğaya zarar verdiği, doğadaki tahribatın düzelmesi için 100 yıl kadar zaman geçmesi gerektiği biliniyor. AKP tarafından kabul edilen maden yasası çerçevesinde, çıkarılacak altının yüzde 95-96'sının yabancı şirketlere peşkeş çekileceği de biliniyor. Birkaç kilo altın için doğayı ve o çevrede yaşayanları bir çırpıda gözden çıkarabilen AKP'nin, insancıl nedenlerle sigara yasağını getirdiğini düşünmek akla yatmıyor. 

AKP, bir yandan emekçiye açlık sınırında ücret veriyor, her geçen gün emekçinin alım gücünü düşürüyor; fiziksel rahatsızlıklara yol açacak, insanın yaşamını zorlaştıracak ve karartacak iktisadi kararlar alıyor; çıkarmak istediği sosyal güvenlik yasasıyla çalışanların ve emeklilerin maaşını azaltmayı ve çalışanların emekliliğini zorlaştırmayı hedefliyor. Tuzla tersanelerinde neredeyse her gün ölümler oluyor. İstifa etmesi gereken bakan, gayet pişkin bir biçimde, "Yapacak bir şey yok" diyebiliyor. Öte yandan dinsel dogmalarla, "devlet laik olur ama bireyler değil" gibi söylemlerle ve din- iman- ticaret oyunlarıyla bir bakıma insanları kışkırtıp ruh dengeleriyle oynuyor. Sonra da, kederinden sigaraya sarılanlara yasak getiriyor. Hem de bu yasağı insanların arada bir demlendiği ortamlara ve masalara kadar yaygınlaştırıyor. Sonra da, sigara yasağının insancıl nedenlerle getirildiğine bizlerin inanması bekleniyor. Amaç, sıkıntıya düşen insanların tarikatlara ve cemaatlere sığınmasını mı sağlamak, ruh doktorlarına iş alanı mı yaratmak, anlaşılmıyor.  

Anlaşılamayan yine bir başka nokta da, kapalı ortamlarda yıllardır sigara içme yasağının bir işe yarayıp yaramadığı. Üniversite koridorlarında bile bu yasağa aldırılmadığı biliniyor. Birkaç yıldır var olan sigara yasağı hafif geldi işe yaramadı diye mi yasanın daha ağırını getiriyoruz, bilinmiyor? Konunun yasakla çözümlenmesini beklemek de benimsemek de kolay olmuyor.  

Ancak, bazen olaylar öyle bir noktaya geliyor ki, yapılacak bir başka şey kalmadığı da oluyor. Şimdi, olmayacak bir dua ama örneğin AKP kalksa ve "Maden çıkarırken canlılara ve doğaya zarar vermeyecek yeni bir teknoloji üretilene kadar altın aranması ve çıkarılması yasaklanmıştır" dese, yasakları benimsemediğimiz için karşı mı çıkacağız?

Altın madeni çıkarılmasının insana, diğer canlılara, havaya ve suya verdiği zararın sigara kullanılmasının verdiği zararın yüzlerce ve hatta binlerce kez daha fazla olduğu biliniyor. AKP, kendisinden bekleneni yapıyor, sigaraya yasak getirirken altın madencilerinin önünü açıyor. İnsana değer verenlere de bilinç ve irade göstererek sigaradan uzak durmak, güç birliği ile toplumsal irade oluşturup AKP'nin altın madeni çıkarılması ve ormanların turizme açılması gibi insan ve doğa sağlığına zararlı girişimlerini engellemeye çalışmak düşüyor.