Sevinenler, üzülenler ve umursamayanlar

Hayat, zaman zaman insanlara sevinç ve üzüntüleri aynı anda yaşatıyor. Bir olay sonunda birileri sevinirken kimileri de üzülebiliyor. Sevinç-üzüntü ikilemi yaşamın her alanında var da, eğitimde en çok giriş sınavları sonrasında ayyuka çıkıyor.

(20 Ağustos 2011 tarihli Milliyet Gazetesi’nde yayınlanan verilere göre), üniversite giriş sınavlarına 1.759.998 kişi başvuruyor. Bunların 1.688.804’si Lisans Yerleştirme Sınavı (LYS)’na da giriyor. Tercih ettiği üniversitede tercih ettiği bir programa kaydını yaptıran, bir şekilde seviniyor. LYS’ye girenlerin, az buz değil 630.652’si bir tercihte bulunmuyor? Bir başka deyişle, başvurup para yatırdığı halde sınava girmeyenlerle, LYS’ye de girdiği halde bir tercihte bulunmayanlar, sevinme umudunu bile sürdüremiyor.

630 bin kişinin bir tercihte bulunmaması, 1-2 bini dışarıya gitse de, büyük çoğunluğunun, üniversite giriş sınavına giren ve lise öğreniminden geçmiş gençlerimizin üçte birinin, sınavlarda umutlarını sürdürecek kadar puan alamadığını gösteriyor.

Üniversiteyi kazananların geldikleri lise türüne bakıldığında ise beklenmedik bir manzara ortaya çıkıyor. Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sınavı (ÖSYS)’na başvurup bir lisans programına yerleşenlere göre en başarılı beş lise türünün sırasıyla, sosyal bilimler lisesi (%76), özel fen liseleri (%65), fen liseleri (%63), öğretmen liseleri (%60) ve yabancı dille eğitim yapan özel liseler (%54) olduğu görülüyor. Anadolu liseleri (%53), ilk beş içine bile giremiyor.
Bakanlığın genel liseleri yavaş yavaş Anadolu liselerine dönüştürmeyi planladığı biliniyor. LYS sonuçları da yaklaşık olarak bu liselerimizden mezun olan her iki öğrenciden birinin ve sınavla öğrenci alan diğer liselerden mezun olan her üç öğrenciden birinin bir lisans programını kazanamamış olduğunu gösteriyor. Bu sonuçlar, nitelikli sanılan ve ilköğretim öğrencisinin girmek için dershanelere ve özel hocalara tonlarca para döktüğü okulların bile ne durumda olduğunu açıklıyor.

Genel liselerde bir lisans programına yerleşme oranı yüzde 20’ye yaklaşırken, meslek liselerinin başarısız olduğu ve sınavlarda en başarılı meslek lisesi olan teknik liselerin bile başarı oranının yüzde 12’inin altında kaldığı görülüyor.

Lisans programları ile önlisans ve açıköğretim programlarına yerleşenlerin tümü göz önüne alındığında bile, meslek liseleri içinde ticaret meslek liseleri yüzde 56, otelcilik ve turizm meslek liseleri yüzde 55 ve teknik liseler de yüzde 51’lik bir başarıya ancak ulaşıyor. Diğerlerinin başarısı yüzde 50’lerin çok altında kalıyor. İmam hatipler dışında kalan meslek liselerinde, en çok yerleşmenin sınavsız geçiş yapılan programlar olduğu, bunu YGS ile girilen önlisans programları ile açıköğretim fakültesi programlarının izlediği görülüyor. Bu arada, oransal olarak açıköğretim programlarına en çok imam hatipli öğrenciler yerleşiyor.

İllere göre ÖSYS’ye başvurup bir programa yerleşenlere bakıldığında, Antalya, Burdur, Edirne, İstanbul, İzmir, Kırklareli, Osmaniye, Sinop ve Tekirdağ’da yerleşenlerin yüzde elliyi biraz aştığı görülüyor. Yerleşme bağlamında Şırnak, Malatya ve Bingöl, en düşük illerin başında geliyor.
ÖSYS’ye başvuranların yüzde 20 kadarı bir lisans programına yerleşirken yüzde 25 kadarı da, sınavsız ve YGS sonucuna göre girilen önlisans programlarıyla açıköğretim programlarına yerleşiyor. Ancak iki ilde, Ankara ve Aydın’da, lisans programlarına yerleşenlerin sayısı neredeyse diğer programlara yerleşenlerin yarısına yakın oluyor. Diğer tüm illerde lisans programlarına yerleşenlerin sayısı, sınavsız ve YGS ile bir programa yerleşenlerle açıköğretime yerleşenlerin epey gerisinde kalıyor.

Okul birincilerinin durumunun da pek parlak olmadığı görülüyor. Az buz değil bunların yüzde 17,7’si hiç bir yere yerleşemiyor ve yüzde 15’i de sınavsız geçiş yapıyor. Bir lisans programına yerleşenler ise ancak yüzde 68’e ulaşıyor.

Tüm programlar için devlet üniversitelerinde 657.347, vakıf üniversitelerinde 81.345 ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) üniversitelerindeki 18.672 kontenjan bulunuyor. LYS sonunda 60 bine yakın kontenjan boş kalıyor. Dolmayan kontenjanlar oransal olarak sırasıyla özel üniversitelerde daha fazla oluyor.

Lisans programlarına yerleşenlerin puanlarına ve üniversitelere göre dağılımına bakıldığında da ilginç durumlar gözleniyor. Tıp alanlında puan farkı pek fazla olmuyor: 557 ile 437 arasında değişiyor. Başka alanlarda ise çok çarpık durumlar ortaya çıkıyor. Örneğin elektrik-elektronik mühendisliği alanında, Boğaziçi Üniversitesi’ndeki programa en az 554.752 puan alan girebilirken bir devlet üniversitesinde okumak için en az 363.316 puan gerekiyor. Parası olan 211.576 puan ile bir vakıf üniversitesindeki eşdeğer programa girebiliyor!

Benzer bir durum sosyal bilimler alanında da yaşanıyor. Örneğin işletme alanında Boğaziçi Üniversitesi’ndeki programa en az 523.880 puan alabilen girerken en az 289.654 puan alan bir devlet üniversitesinde okuyabiliyor. 289’dan düşük puan alan alanın parası yoksa açıkta kalırken parası olan 208.103 puan ile bile bir vakıf üniversitesindeki eşdeğer programa girebiliyor!

LYS’de puan türlerine göre ulaşılan ortalamalar da, ortaöğretim açısından hiç de iyi göstergeler olmuyor ve geçen yıla göre daha da düşüyor. Daha önceki yılların mezunları ise, yabancı diller alanı hariç genelde yeni öğrencilerden daha düşük ortalama yakalıyorlar. Geçen yıl 82.175 öğrenci “0”ın altında puan alırken bu yıl bu sayı, 112.080 oluyor! Geçen yıl 310 adayın sınavı iptal edilirken bu yıl sınavı iptal edilenlerin sayısı 473’e ulaşıyor.

Beklediği başarıyı yakalayanlar ve onların yakınları sevinirken beklediğine ulaşamayanlarla yakınları da üzülüyor. Duyarlı ve bilinçli insanlar, yakınlarının sevinç ve üzüntülerini paylaşmanın yanında, sınav süreciyle ilgili durumları genelde üzüntüyle izliyorlar. Ancak sınav süreçlerinde yaşananlar ve ortaya çıkan sayısal sonuçlar, kimilerinin umurunda bile olmuyor. Umursamayanların başında da milli eğitim ve YÖK yetkilileri geliyor.

[email protected]