Sevgili ana-babalar...

Sevgili ana-babalar,

Pazartesi günü okullar açılıyor; ancak sevinen çok az. Çocuğunu devletin gerici eğitiminden (şimdilik) koruyabilmek için nitelikli bir özel okula gönderebilenler biraz olsun seviniyordur. Çocuklarının özgürleşmesini istemeyen, kızlarını erkek çocuklarıyla eşdeğerde görmeyen ya da çocuklarının cihat anlayışında yetişmesinden rahatsız olmayan küçük bir azınlık da, çocuğu istemese de, onu bile bile dini öğretime gönderdiğine seviniyordur.

Ancak, gelir düzeyi ne olursa olsun, büyük çoğunluğun sevinmesi kolay değil. Kimi, parasız olması gereken devlet okulundan istenenleri karşılama güçlüğü çekiyor. Okul müdürünün ya da öğretmenin telkinine-yönlendirmesine kapılıp ya da yoksulluktan çocuğunu dini öğretime göndermek zorunda olanlar da, çaresizliklerine yanıyor.

Ülkesini, çocuklarını ve tüm çocukları sevenlerle, barış içinde, kardeşçe, çağdaş anlayış ve gelişmelere göre yaşamak isteyenlerin ise, yoksul, varlıklı, işçi, memur, sanatçı, öğretmen, çiftçi, işsiz, emekli…, fark etmiyor, içleri kan ağlıyor. Çünkü çocuklarının okulda,

• fikri hür, vicdanı hür ve irfanı hür olarak değil de, dininin ve kininin davacısı olacak;

• okuyan, düşünen, sorgulayan, araştıran yurttaş olarak değil de, itaatkâr kul/ümmet olacak;

• demokratik kitle örgütlerini değil, cemaatleri yeğleyecek;

• karşılaşacağı sorunları, akıllarına, deneyimlerine ve bilimsel bulgulara göre değil de, inancına ve söylencelere göre çözmeye çalışacak;

• insan hakları, demokrasi, halk egemenliği ve özgürlük gibi çağdaş değerlere göre değil, Osmanlı, Osmanlıca, padişahlık ve halifelik gibi temelsiz ve geçmişte kalmış konulara hayran olacak;

• toplumsal cinsiyet inanmayacak; ve

• sarık/türban kullanacak

şekilde yetiştirileceğini biliyor.

Çünkü bu kesim biliyor ki,

• tüm toplumun yararına kararlar alması gereken bakanlık, eğitim sistemini bir kesimin inancı doğrultusunda yapılandırıyor;

• bakan her söylemiyle toplumu kandırıyor; Talim ve Terbiye kurulu başkanı ise açıkça,  “Kadın evin reisine itaat etmeli” diyor;

• öğretmenlerin çoğu, öğretmenden başka bir şeye benziyor; kimi öğretmenler ve de hatta müdürler, çocukların dini öğretime gitmesi için ellerinden geleni yapıyor;

• eğitim fakülteleri, eğitimdeki gericileşme onları ilgilendirmiyormuş gibi davranıyor;

• üniversiteler, “Ben AKP Genel Başkanının temsilcisiyim” tutumunda olan rektörlerle yönetiliyor;

• yargı, AKP Genel Başkanının önünde eğilen ya da onunla çay toplamaya gidenlerin eline kalmış bulunuyor;

• laikliğe ve bilimselliğe önem veren demokratik kitle örgütleri, ne yazık ki, ‘dostlar alışverişte görsün’den öte, pek bir şey yapamıyor.

Sevgili ana-babalar, bu durumda, çocuklarınızın 21’inci yüzyıla özgü değerler kazanması, çocuklarınızın gerçeklerden kopmaması, olmayacak hayaller peşine takılıp kendisine, ana-babasına ve çağdaş değerlere yabancılaşmaması sorumluluğu sizin omuzlarınıza kalıyor. Bir veli olarak çocuğunuzun bilimsel ve çağdaş değerler edinmesi için, evinizde, sokakta, okulda, kaldığı yurtta onlara sahip çıkmanız gerekiyor. Çocuklarınızla konuşarak, onlara bilimsel seçmeli dersleri önererek, örgütlenerek, diğer velilerle işbirliği ve dayanışma içine girerek, laik ve demokratik kitle örgütlerini (partileri,  sendikalar, sivil toplum kuruluşlarını) harekete geçirerek, başta yargı olmak üzere gerekli makamlara başvurarak çocuğunuzu gerici saldırılardan korumanız gerekiyor.

Sevgili ana-babalar, bildiğiniz gibi, çocukları, bilimsel bilgilerle donatıp ana-babalarından daha ileri düzeyde yetiştiren eğitim sayesinde, günümüzün insan hakları gibi evrensel değerlerine ve yaşam konforuna ulaşılmıştır. Ancak şimdiki eğitim sistemi, çocukları ana-babalarından daha ileri düzeyde değil, çok daha geri düzelerde yetiştirmeyi hedeflemektedir. Bu eğitimden geçecek çocuk, ana-babası tarafından korunmazsa, yarın ana-babasının her çağdaş anlayış ve tutumuna karşı çıkacaktır.

Sevgili ana-babalar, çağdaş kazanımlarınızı ve çağdaş yaşamınızı korumak için çocuklarınıza sahip çıkın.

[email protected]