Seçmen ne yapacak?

Seçmen kim? Oy kullanma yaşına gelmiş yurttaş.

Yurttaş kim? Türkiye denen bu ülkede doğmuş kişiler ya da bu kişilerin çocukları; kısaca, bu yurdun insanı.

İnsan ne? Kimilerine göre Adem ile Havva’dan türeyen; bilimsel bulgulara göre ise, evrim sürecinde maymundan türemiş; konuşan, düşünen, öğrenen, elini-ayağını-aklını-vicdanını kullanabilen ve hem tüketen hem de üretebilen bir canlı. 8-10 bin yıllık yaşam süresinde maymundan, iyiyi-kötüyü, güzeli-çirkini, sevinci-üzüntüyü, yalanı-gerçeği, yararlıyı-zararlıyı, sevgiyi-nefreti, hoşgörüyü-kindarlığı, barışı-savaşı, emeği-sömürüyü, … ayırma yeteneğine ve kendi iradesine sahip çıkma becerisine ulaşmış bir varlık. Kadın-erkek, yoksul-varsıl, kırsal-kentsel, işçi-köylü, işsiz-emekli, holding sahibi-cumhurbaşkanı, Kürt-Türk-Ermeni-Rum-Yahudi-Çerkez-Laz-Arnavut-Boşnak, Sünni-Şii-Hıristiyan-Musevi-Budist-dindar-dinsiz, … ne olursa olsunlar birbirleriyle eşit olanlar. Laikliği, bilimselliği, insan haklarını ve hatta hayvan haklarını, barışı, eşitliği, kardeşliği, çevre ve doğa bilincini, … bu arada da, gemi, araba, uçak, televizyon, telefon, internet gibi yaşamı kolaylaştıran pek çok şeyi üretmiş canlı. Van depremi ve Soma faciası gibi ülkesinde olan felaketlerde yüreği yandığı gibi; IŞİD, insanları katlettiğinde de, kadınlara tecavüz ettiğinde de, dünya mirası bir yer olan Palmira’yı yok ettiğinde de; Pakistan’da-Irak’ta-Yemen’de, … çıkan kanlı olaylarda da; Nepal’de deprem, Çin’de sel, Japonya’da tsunami, Amazon ormanlarında yangın, Afrika’da açlık, … olduğunda da içi yanan kişi.

Peki! Seçmen olarak yurttaş ne yapacak? Sandık başına gidip, oy kullanacak.

Peki! Kime/hangi partiye oy verecek? “Kime isterse ona oy verecek” demek kolay da, kazın ayağı pek öyle değil. Çünkü yurttaş olmak tam da bu konuda önem kazanıyor.  Bu önem, kişinin özgür bir yurttaş olarak mı, yoksa kul-mürit-bağımlı bir kişi olarak mı davranacağı noktasında düğümleniyor. Seçmen oy verirken enine boyuna düşünüp, hem kendisine, hem de ailesine ve ülkesine yararı olacağına karar verdiği partiye oy verdiğinde yurttaşlığa; alışkanlıktan ya da birileri öyle istedi diye oy verdiğinde ise kulluğa-müritliğe-bağımlılığa daha çok yaklaşıyor.

Seçmenin enine boyuna düşünebilmesi ise doğru ve sağlıklı bilgi edinebilmesiyle doğru orantılı oluyor. Bu noktada, Budacılığın kurucusu Gotama’nın 2.500 yıl kadar öncesine ait “Bir şeye duydunuz diye inanmayın, atalarınız inanmış diye inanmayın, ben söyledim diye inanmayın. Kendi kendinize duyduğunuz, denediğiniz, doğru bulduğunuz şeylere inanın” sözlerinin, bugün bile ne kadar geçerli olduğunu vurgulamak gerekiyor.

Bu arada iktidar, seçmenin doğru ve sağlıklı bilgiye ulaşamaması için elinden geleni yapıyor. İktidar ve yandaş basın, hemen her konuda gerçekleri saptıran bilgiler veriyor, güzellemeler ve yorumlar yapıyor. Üretilen bilgi kirliliği her yeri karartıyor.  

Örneğin tam da bu kandırmak için, başbakanın mitinginde dinleyici sayısı az olunca, o günkü görüntüleri değil de eski yıllara ait görüntülere yer veriyor!

Tam da bu nedenle, dünya günümüzdeki teknolojik düzeye-gemi-uçak-televizyon-bilgisayar-internet- gibi olanaklara bilim sayesinde ulaşabildiği halde, İstanbul il milli eğitim müdürlüğünün çıkardığı Değerler Eğitimi dergisinde, “Bilim mi? Çok da işe yaramadığı tecrübe edildi” ifadesine yer verilebiliyor!

Tam da bu nedenle, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, aile içi şiddet araştırması yaptırıp kadınların %38’inin yaşamlarının herhangi bir döneminde fiziksel ve /ya da cinsel şiddete maruz kalmaları gibi olumsuz sonuçlar çıkınca, bu araştırmayı kamuoyuyla paylaşmıyor!

Tam da bu nedenle, AKP iktidarında (2002’den 2015’e), bir kilo et 5,5 liradan 28 liraya, Türkiye’nin borcu 129,6 milyar dolardan 396,8 milyar dolara; cari açık 1,5 milyar dolardan 45,5 milyar dolara ve işsiz sayısı da 1 milyondan 6,5 milyona çıkmış olsa da; ülkenin en zengin %1’lik kesimin ülke servetinden aldığı pay, 2000 yılında %38,1 iken, AKP iktidarı sayesinde 2014’te 54,3’e çıkmış ve toplumun %90’nının geliri ise %32’den %22’ye düşmüş (büyük çoğunluğu daha da yoksullaşmış) olsa da, yandaş basın AKP ekonomisine toz kondurmuyor!

Tam da bu nedenle, hukuk katledilip Deniz Feneri ve 17-25 Aralık yolsuzluklarının üstü örtülüyor. Dün, “Ben bu davanın savcısıyım” diyenler, bugün o davayı üretenlere, 17-25 Aralık yolsuzluklarını ortaya çıkardıkları için, paralel/Haşhaşi diye saldırıyor.  

Tam da bu nedenle, 2011 seçimleri öncesinde, “yerli uçağımız göklerde” afişleriyle uçurdukları uçakları, “yerli yolcu uçağımızı yapıyoruz” afişleriyle bu seçimde üretiyorlar! Günümüzün bilgi kirliliği o kadar çok ki, dağıtılan kömürler ve yiyecek paketleri bile temizlemeye yetmiyor.

Ancak bilgi kirliliği olsa da, bugün önüne geleni haşlayanların, yarın arkasındakileri-partisine oy verenleri- de haşlayacağı televizyonlarda açıkça görülüyor.

Evet! Bilgi kirliliği ve televizyon görüntüleri arasında seçmen ne yapacak? Sandık başına gittiğinde, yurttaş olduğunu anımsaması, aklını kullanıp düşünmesi ve vicdanının sesine kulak vermesi yetecek.

[email protected]