Seçme sınavlarında kaosa devam

Liseye geçişte TEOG'un yerine getirilen sistemle ilgili olarak hemen her gün yeni bir açıklama yapılıyor: 600-800 okula sınavla öğrenci alınacak, sınavla alınacak okulları belirlemeye çalışıyoruz, 120 bin öğrenci sınavla alınacak, 3 yanlış bir doğruyu götürecek, bu yıl yalnız 8’inci sınıftan soru sorulacak, boş kalan kontenjanlara nakil istenebilecek, deniyor. Bakanlık, liseye geçiş sürecinde din kültürü ve ahlak bilgisi dersinden (DKABD) vazgeçemediğini gösterip sınavın Türkçe, matematik, fen, sosyal bilgiler ve DKABD’nden olacağını açıklıyor. Daha önce öğrenciler 5 tercih yapacak denirken, şimdi 9 farklı okul türünden 5 tercih yapacağı açıklanıyor. Merkezi sınavın ne kadar süreceğine bir türlü karar verilemiyor. Yarın ne söyleneceğini onlar bile bilmiyor.  Bir yerlerden işaret beklendiği anlaşılıyor.

Liseye geçişte neden bu yıl yalnız 8’inci sınıftan soru sorulacağını anlamak ise hiç mümkün olmuyor. Böylesine bir açıklamayla, çocuklara kolaylık mı getiriliyor, yoksa onlara 5-6-7’inci sınıf derslerini boş verin mesajı mı veriliyor, anlaşılmıyor. Ancak sınavla öğrenci alınacak okulların, proje okulları olacağı anlaşılıyor. Proje okulu deyince, bu okulların AKP’nin kadrolaşıp “Bütün okullarımızın imam hatip lisesi gibi olması zamanı geldi” diyen yöneticilerin getirildiği ve öğrencilerin mezuniyet törenlerinde müdürlerine arkalarını döndüğü okullar olduğu anımsayanların kaygıları iyice artıyor. Yeni sistemde açık liselerin işlevinin ne olduğu bilinmese de, sınavla girilecek okulların yarısının imam hatip olacağı ve öğrencilerin en az yüzde 25'inin imam hatiplere gitmek zorunda kalacağı tahmin ediliyor. Bu tahmin, kaygıları derinleştiriyor. 

Bu açıklamalar, bakanlığın kararsızlığını ve kaotik durumun devam etiğini gösteriyor. Liseye geçişteki kaos henüz durulmamışken, üniversiteye geçiş sisteminin de, Yükseköğretim Kurumları Sınavı'nın da (YKS) kaotik bir hal aldığı görülüyor.

Geçen 27 Ekim günü YKS ile ilgili yazımda, o zaman yapılan açıklamalara dayanarak, bu yeni sistemde, “DKABD ile yabancı dilden soru sorulmaması, ölçme ve değerlendirme anlamında olumlu bir değişim oluyor” demiştim. Oysa sonradan yapılan açıklamalardan, durumun, hem de kökten değiştirildiği görülüyor. Önce, YKS’nin ikinci oturumunda DKABD’den 6 soru sorulacağı açıklaması yapılıyor. Daha bu açıklamanın mürekkebi kurumadan, bu kez DKABD, YKS’nin ilk oturumu olan ve daha önce Matematik ile Türkçeden oluşacağı açıklanan Temel Yeterlilik Testi (TYT) içine alınıyor.

TYT’nin, matematik, Türkçe ve DKABD’den oluşması, eğitim anlamında iyice saçma olacağından,  TYT’’ye başka dersler de ekleniyor. TYT’deki Türkçe sınavına coğrafya, DKABD, felsefe ve tarih konularından 5’er soru ekleniyor TYT’deki matematik sınavına da, biyoloji, fizik ve kimya derslerinden 5’er soru ekleniyor. Dolayısıyla, bakanlığın yeteri kadar Sünni-Hanefi inancı olmayanın iyi liselerde ne işi var anlayışının (birilerinin uyarısıyla) YÖK tarafından da “Yeteri kadar Sünni-Hanefi inancı hakkında bilgisi olmayanın iyi üniversitede ne iş var” şeklinde benimsendiği görülüyor.

Haberlerde, AKP Genel Başkanı ile görüşüldükten sonra, YÖK’ün bu değişiklikler, gece 22:00’de yaptığı bilgisinin yer alması, YÖK’ün uyarıldığını gösteriyor.

Bu son değişikliklerle ilgili olarak yapılan yazılı açıklamada, “… öğrencilerimizin, ailelerinin ve kamuoyunun kaygılarını azaltıcı ve giderici yönde, TYT’de kısmi değişiklikler yapılmıştır” denmesi ise, bir yandan YÖK’ün, bakanlık gibi, toplumu kandırmayı yeğlediğini gösteriyor. Öte yandan da, YÖK’ün uyarıldığı düşüncesi güçlendiriyor.

Daha önceki açıklamalarda, toplamda 80 sorulu TYT puanı 150'nin altında olan adayların herhangi bir yükseköğretim programını tercih edemeyeceği, 200 ve üzeri puan alan adayların bu puanları, istedikleri takdirde bir sonraki yıl için de geçerli olacağı açıklanmıştı. TYT’deki soru sayısı 120’ye çıkarılınca, 180 ile 200 puanlarının değişip değişmeyeceği ise şimdilik bilinmiyor. Yine bir gece, bu kez belki de gece yarısı, yeni kararların alınabileceği akla geliyor.     

Liseye ve üniversiteye geçiş konuları belirsizliğini sürdürse de, milli eğitim bakanlığı ile YÖK’e hakim olan anlayışın iflas ettiği açık ve seçik bir şekilde belli oluyor.

[email protected]