Seçimin kazananı belli, kaybedilen ne?

22 Temmuz’da oyların yüzde 47’sini alan partinin geçmiş icraatlarıyla ilgili gelişmelere kısaca bir göz atalım:

Bu partinin eğitim bakanı Çelik, bir günde neredeyse tüm il ve ilçe milli eğitim müdürlerini değiştirmedi mi? Seçimden hemen önce, 14-15 bin okul müdürlüğüne adamlarını getirmedi mi? 
MEB’de olduğu gibi, TRT’de bile imam hatipliler/ilahiyat kökenliler yoğun bir biçimde yetkili makamlara atanmadılar mı? Her bakanlıkta kadrolaşma olmadı mı?
Çelik, özel okullara en büyük desteği veren hükümet olmakla övünmüyor mu? “Küreselleşmenin önünde durulmaz, amacımız Avrupa’da çalışacak eleman yetiştirmektir” demiyor mu?
ABD-DB-AB dayatmalı yeni ilköğretim programı uygulanmaya konmadı mı? MEB’in geleceği DB-AB destekli projelerle belirlenmiyor mu?
Bu parti, eğitimde, siyasette, dış ilişkilerde ve iktisadi konularda ABD’nin, AB’nin, IMF’nin ve Dünya Bankası’nın istediklerini yapmaya çalışmıyor mu? 
Okullarda şeriatçı gösteriler artmadı mı? 
Danıştay, Çelik’in aldığı pek çok kararı iptal etmedi mi?
Yetkilileri Danıştay’ın iptal ettiği atama kararlarını uygulamadıkları için defalarca ceza almadılar mı?
Başbakanlık Müsteşarı yazılarında İslam devletini öven bir kişi değil miydi? 
Meclistekilerin önemli bir bölümü hakkında soruşturma dosyaları yok muydu? Meclise yeni gireceklerin önemli bir bölümünün de soruşturma dosyaları yok mu?
Bu parti, “dokunulmazlığı kaldıracağız” dediği halde dokunulmazlıklara dokundu mu?
Bu parti, bir önceki dönemde çıkarılan “nereden buldun” yasasını iptal etmedi mi? Başta maliye bakanına yarayacak af yasalarını çıkarmadı mı?
Bu parti, “bir kereye mahsus olmak üzere” TÜBİTAK yönetim kurulunu değiştirmedi mi? Danıştay bu partinin TÜBİTAK’a yaptığı atamayı iptal ettiği halde, Danıştay kararına uyuldu mu?
Birkaç yıl önce “bir dostun desteği” ile okuyan çocuk, babası başbakan olduktan sonra gemi sahibi olmadı mı? Kimi bakan çocukları şu birkaç yılda köşe dönmediler mi?
İşsiz sayısı beş milyona yaklaşmadı mı?
Ücretlinin cebindeki para erimedi mi? Açlık sınırı 853’e ve yoksulluk sınırı da 2.216 yeni liraya dayanmadı mı?
Yoksulla varsıl arasındaki uçurum giderek artmıyor mu? Dolar milyarderi sayısı artmadı mı?
Dış ve iç borç katlanmadı mı? İhracatımızın yüzde 80-90’ı ithalata bağımlı değil mi?  
Diyanet İşleri Başkanlığı, “Devlet memuruna sadaka ve fitre verilebilir” demedi mi?
KİT’ler yok pahasına satılmıyor mu?
Bankalar yabancı sermayenin eline geçmiyor mu?
Sıcak para (yabancı sermaye) sahibi, canı sıkılınca 5-10 milyar doları piyasadan çekse, iktisadi bunalım olma olasılığı yok mu?
Yolsuzluk, kapkaççılık, terör artmadı mı?
Siyasal partiler yasası mı değişti? Seçimdeki yüzde 10 barajı mı kaldırıldı? 
Bir bakıma Dink’in öldürülmesine yol açan 301 sayılı yasa, yeni ceza yasası, polise aşırı yetki veren yasalar demokratik mi?
Başbakanın danışmanı, Başbakan için ABD’ye “onu süpürmeyin, kullanın” demedi mi?
Bu partinin liderleri, “Lan, ananı da al git; şeyini şey ettiğimin şeyi; şeyden çıkar gibi; gözünü toprak doyursun; sen sus; ...” gibi söylemleriyle öne çıkmadılar mı?
Bu partinin lideri, “Devlet laik olur, yurttaş laik olmaz” derken yurttaşları yasalara karşı kışkırtmıyor mu? 
“Memleketi pazarlamaya geldim” derken niyetini açıklamış olmuyor mu?
Bu partinin lideri, Cumhurbaşkanı adayını dayatmadı mı? Başaramayınca, Cumhurbaşkanını halkın seçmesi konusunda yalapşap anayasa değişikliğine gitmedi mi?  
Bu partinin lideri, (pek çok parti lideri gibi) neredeyse tek başına 550 milletvekili adayını belirlemedi mi?
ABD, Kuzey Irak’ta sorun yaşadıklarımızla Kıbrıs ve Ege karasuları konularında sorunlar yaşadıklarımız seçimlerde bu partiyi desteklemediler mi?

Bu liste uzar gider; yazarken bile insanın yüreğini afakanlar basıyor. Bu özet durum, demokrasinin mi, hukukun mu, emekçinin mi kazandığını gösteriyor? Bu partinin lideri “yola devam” diyerek oy aldığına göre, yukarıda özetlenen (kazananı ve kaybedeni belli) durumların önemli bir bölümü katlanarak devam edecek, kazanan daha çok kazanacak ve kaybeden daha çok kaybedecek demektir. Asıl kayıp, kolay kazananlarla yoksullaşanların sağduyularını kaybetmesi değil midir?