Seçim Sonrası

12 Haziran seçiminin hemen sonrasında, ileri demokrasinin nimetleri (!), bir bir ortaya çıkıyor.

Açlık sınırı Haziran ayında 878 liraya yükseliyor AKP’nin zammı ile emekli işçinin Temmuz maaşı 739 lirada kalıyor!

Seçim sürecinde biraz eleştirel yaklaşan bazı televizyon programlarına, aniden son veriliyor!

TGRT'de yayınlanan Ekonomi Kulisi programının sunucusu Ziya Osman Açıkel, canlı yayında, "Hele şu Bakanlar Kurulu kurulsun. Bir gideyim Başbakan'a 'hayırlı olsun' diyeyim. Ondan sonra aleyhte konuşmak neymiş bu beyefendi ile hesaplaşacağız. Hiç merakı olmasın. Artık çok şey değişti. Neler göreceğiz, neler... Ne operasyonlar göreceğiz. Demir parmaklıklar ardında kimlerin olduğunu göreceğiz. Ben buradan söyleyeyim. Arkadaşın da zaten 2 çocuğu var babalarından uzun süre uzakta kalmasalar iyi olur" diye tehditler savurabiliyor!

ÖSYM Başkanı, önce “yok” dediği şifreleme olayını kabul etmişti. Arkasından ÖSYM ile ilgili pek çok şikayet ve yanlış ortaya çıkmıştı. Savcılığın bu başkan hakkında soruşturma açılması için istediği izin, YÖK tarafından reddediliyor.

Onlarca kişi, delillerin toplanması henüz tamamlanmamışken ve dişe dokunur deliller yokken ya da yazmakta olduğu kitabı henüz basmamışken tutuklanmıştı. Bunlardan bazılarının tutuklanmalarının üzerinden yıllar geçmişti. AKP’li bakanlar, her yerde “İleri demokrasi” deyip durdular da, bu tür haksızlıkların düzeltilmesi için kıllarını bile kıpırdatmadılar. Bu bakanlardan Devlet Bakanı Faruk Çelik, ağabeyinin bir soruşturmayla ilişkili olarak beş gün tutuklanıp salıverilmesi üzerine, “Bu beş günün hesabını kim verecek” diyebiliyor!

Kırşehir’de uzun zaman önce ölmüş bir kişinin mezarı şehir merkezine nakledilmek isteniyor. Açılan mezarda merhumun vücudunda herhangi bir çürüme olmadığını görenler, bu kişinin “mübarek bir adam, belki de bir evliya” olduğunu düşünmeye başlayınca, mezar türbe haline getiriliyor ve türbenin açılışına il valisi de katılıyor. Bu olay seçimlerden önce gerçekleşmiş olsa da, haber seçim sonrasında duyuluyor!

Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Hasan Kamil Yılmaz, yaz aylarında açılan Kuran kurslarını, "İlk ve ortaöğretim çağında bulunan öğrencilerle Kuran kursu öğreticileri ve cami hocalarının buluşması hareketi" olarak tanımlıyor! Kuran kurslarındaki 12 yaş sınırını eleştirip bu yasağın "zorlama" olduğunu belirtip çocukların çok daha küçük yaşlarda imamların tedris-i rahlesinden geçmesini istiyor!

İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi ve Süleymaniye Vakfı Din ve Fıtrat Araştırmaları Merkezi Başkanı Prof. Dr. Abdulaziz Bayındır, “Dünya’yı, Güneş aydınlatmıyor. Dünya’yı aydınlatan, Güneş ışınlarını aydınlığa çeviren gündüz dediğimiz varlıktır. Gündüz dediğimiz varlık ufkun altında da olsa, bunu aydınlığa çevirmektedir. Karanlığın oluşması, Güneş’in batmasından değil, gece denilen varlığın ortaya çıkmasıdır” diyor!

İlim Yayma Vakfı tarafından kurulan Sabahattin Zaim Üniversitesi’nin yayınladığı “Mühendislik Tasarım ve Teknik Sunu Bilgileri” başlıklı kitap, besmeleyle açılıyor ve mutlak bilgi kaynağının Kuran olduğu ifade ediliyor!

Yeni Akit gazetesi, dünyanın kültürel miraslarından olan Çanakkale’deki bazı tarihi kalıntıların yenilenmesine “Putperest kavimlerin tapınakları” diyerek karşı çıkıyor!

Gülen Cemaati'nin pek çok ülkede açtığı okullar, bir bakıma Pan-Türk ve Pan-İslam karışımı bir işlev görüyor ve kimilerinin de hoşuna gidiyor. Bu cemaatin düzenlediği Türkçe Olimpiyatları'na AKP'li bakanlar, Mehmet Ağar ve Ergenekon savcılığı yaptığı dönemde onlarca kişinin tutuklanmasına neden olmuş Zekeriya Öz gibi isimler katılıyor! Milli Eğitim Bakanı bu okullar için, "Birçok ülkenin önemli devlet adamlarının yakınları bu okullarda okuyor. Bu okullar sayesinde ben geleceğe dair daha çok umutlar besliyorum" diyor! TBMM Başkanı Şahin de, “Bu organizasyonun cehalete karşı çok önemli bir işlev gördüğünü” söylüyor! CHP'li İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu da, "Olimpiyatlara ev sahipliği yapmanın mutluluğunu yaşıyoruz" açıklamasını yapıyor!

HSYK, yayımladığı bir kararname ile Ergenekon, Balyoz ve benzeri davalarda sanıklar lehine karar veren ya da bu olayları eleştiren savcı ve yargıçları mağdur edecek şekilde davranırken Haberal’ın tazminata mahkum ettirdiği yargıçlarda görev değişikliği yapmıyor!

Balbay ile Haberal’ın üst mahkemeye yaptıkları itirazı, Haberal’ın tazminata mahkum ettirdiği yargıçlar karara bağlıyor!

Çeşitli davalardan tutuklu bulunanların bir bölümü genel seçimlerde aday oluyor. Adli makamlar, bu adaylara, seçime girmelerinde ve milletvekili olmalarında bir sakınca yoktur deyip seçilenlere de mazbatalarını veriyor. Sonra da başka adli makamlar, değişik ve akıl almaz gerekçelerle, seçilen bu milletvekillerinin tutukluluk halini kaldırmıyor. Mahkeme seçilenlere, “Siz milletvekili olamazsınız” diyor! Ortada delil yoksa dava açmaması ve tutuklama kararı vermemesi gereken mahkeme, 2-3 yıldır tutuklu olan kişiler milletvekili seçilence, “Daha deliller toplanmadı” diyerek tutukluluk halini kaldırmıyor! Mahkeme, on binlerce seçmenin oyunu alıp milletvekili olmuş kişiler için, “Kaçma tehlikesi var” ve “Tutukluluğun kaldırılması, kamuoyunun vicdanını yaralar” diyerek tahliye etmiyor! İki yıla yaklaşan sürede ancak sanıkların dörtte bir kadarını sorgulayabilen mahkeme, “Daha sorgulama bitmedi” diyebiliyor!

Hele Yüksek Seçim Kurulu, kendisini meclis yerine koyuyor, seçime katılmasına izin verdiği ve 80 bin oy alıp milletvekili mazbatasını alan Hatip Dicle’nin milletvekilliğini, hem de ileri demokrasinin yaratıcısı AKP’nin başvurusu üzerine, düşürüyor! Bununla da yetinmiyor, onun yerine bir AKP’liye, “Sen milletvekili oldun” diyor!

Seçilenlerin milletvekilliği yapmak için meclise gitmesine izin verilmiyor, 8 yıldır anayasayı değiştirecek çoğunlukla iktidar oldukları halde gerçek demokratikleşme yönünde bir adım atmamış olan AKP’li yetkililer, ağız birliği içinde, “Çözüm yeri meclistir” diyebiliyor!

Başbakan, İhracatçılar Birliği’nin toplantısında muhalefete veryansın ederken, “Gelin birlikte anayasayı değiştirelim” diyor. Sonra da ileri demokrasi gereği muhalefet liderini dinlemeden toplantıdan ayrılıyor!

Seçim sonrasında peş peşe yaşananlar, ileri demokrasinin getirileri oluyor, geleceğe (karanlık) bir şık tutuyor.

[email protected]