Savaş mı?

Bir savaş kışkırtıcılığı aldı başını gidiyor!

Yıllardır benzer senaryolar yazılıp oynanıyor. Çok değil on yıl önce, olmadığını bile bile, “Saddam’da nükleer ve kimyasal silahlar var” diyerek ve demokrasi getirme bahanesiyle Irak’a saldırdılar. TBMM’de, 3 Mart 2003 teskeresinin reddedilmesiyle savaşa fiilen katılmaktan kılpayı kurtulduk. Irak tarumar oldu. Bir milyondan fazla Iraklı öldü milyonlarcası ya yaralandı ya da yerinden yurdundan oldu. Tarihi, kültürel ve doğal zenginlikleri talan edildi hemen hergün Iraklılar birbirini öldürüyor. Laiklik gitti şeriat geldi demokrasi ve huzur ise hâlâ bekleniyor!

“Arap Baharı” dediler, Tunus, Mısır ve Libya’da kargaşa çıkardılar. Yine demokrasi getirme söylemleriyle Libya’ya saldırıp Kaddafi’nin linç edilmesini ve diğer iki ülkede rejim değişikliğini sağladılar. Olabildiğince laik ülkeler olan Mısır ve Tunus da birer şeriat ülkesine dönüştü. Mısır’da, darbeyle Mursi’nin-Müslüman Kardeşlerin iktidara gelmesini ve şeriatçı anayasanın kabulüne neden olanlar, geçen haftalarda da bir başka darbeyle Mursi’yi-Müslüman Kardeşleri alaşağı ettiler. Şimdi sırada Suriye var! Neden?

Suudi Arabistan’da kırallık rejimi var! ABD oraya demokrasi getirmeye kalkışmıyor. Kırallık olan Suudiler, Suriye’de demokrasi gelsin diye çırpınıyor? Neden?

Arap Baharı ile birlikte Bahreyn’de de demokrasi istekli halk hareketleri başladı, hâlâ da devam ediyor. ABD ile yandaşları ve taşeronları, Bahreyn’e “demokrasi getirmek” için harekete geçmiyor! Neden?

Suriye’de ne oluyor? El Kaideciler, Müslüman Kardeşeler ve diğer şeriatçılar, Esat rejimini devirmek istiyor. Meşru Esat iktidarı da, halkın büyük çoğunluğunun desteğini arkasına alarak var olan rejimi korumaya çalışıyor. ABD ile yandaşları ve taşeronları ise, Esat’ın gitmesini istiyor? Neden?

Bir bakıma El Kaideyi yok etmek için Afganistan’a saldıran ve birkaç hafta önce Mısır’da Müslüman Kardeşlere darbe vuran ABD, bugün Esat’a karşı El-Kaide, Müslüman Kardeşler ve diğer şeriatçı güçlerle birlikte hareket ediyor! Neden?

Neden belli değil mi? ABD ya kendisine bağlı rejimler istiyor ya da inancıyla meşkul olup küresel sömürünün/ABD’nin yaptıklarına ses çıkarmayacak halk istiyor?

Biz ABD’nin çıkarları için neden savaşalım? Geri zekalı mıyız? Biz, bir çıkar uğruna savaşacak bir toplum muyuz? Komşularının canına, malına ve ırzına göz diken aç gözlü bir toplum muyuz? Neden savaşalım? Biz, “Yurtta barış, dünyada barış” diyen bir toplum değil miyiz?

Günümüz koşullarında Esat’ın gitmesi, şeriat düzeninin gelmesi anlamına geliyor. Şeriat yanlılarının bugün Suriye’de, farklı inançlarda olan insanlara “Allahu Ekber” nidalarıyla ne yaptıklarını görüyoruz ve duyuyoruz. Onları iktidara getirmek için neden savaşalım? Biz ebleh miyiz?

Hâlâ görmüyor muyuz? ABD, bugün Suriye’de yandaş bir rejim kursa, yarın sıra İran’a gelecek. Öbür gün Türkiye’de ABD karşıtı bir rejim olsa, aynı politikalar Türkiye’ye karşı uygulanacak! Biz ABD için ve kendimize karşı neden savaşalım? Enayi miyiz?

Savaş, ne demek? Ölüm demek, insanın insanı yok etmesi, yaralaması, yaşamını zehir etmesi demek! Başta doğa olmak üzere toplumsal kaynakların ve birikimlerin yok edilmesi demek! Silah üreticilerinin kazancına kazanç katmak demek. Ülke bağımsızlığını ve insan onurunu hiçe saymak demek! Zorunlu kalmadıkça, durup dururken neden savaşalım? Biz deli miyiz?

ABD’nin çıkarları için neden savaşalım? Paralı asker miyiz?

Bir an durup Başbakan ile Esat’ın demokratikliklerini can ciğer oldukları yıllarla günümüz üzerinden karşılatıralım. Başbakan ile Esat birlikte tatillere çıkarken, en azından bizim “Yetmez ama evet”çiler için Başbakan, Esat’tan daha demokrat biriydi! Günümüzde ise Esat Suriye toplumuna pek çok demokratik hak vermişken, bizim yetmezci liberaller, “Başbakan bizi kandırmış” diyerek bir bir Başbakan’a karşı tutum takınıyorlar. Türkiye’de silahsız eylemcileri öldürenleri ödüllendiren, elle tutulur bir kanıt olmadan, darbe yapmayı düşündüklerini sandığı kişileri Balyoz ve Ergenekon ile hapislere atan Başbakan, güya Suriye’ye demokrasinin gelmesi için birilerinin taşeronluğunda savaşa bile razı oluyor!

Osmanlıda gündeme gelen, ayakları yere basmadığı gibi Osmanlıya büyük bedeller ödeten pan-İslamizm ya da Turancılık gibi, Davudoğlu’nun, Başbakan’ın ve AKP’nin de Neo-Osmanlıcılık düşleri ülkeyi savaşa sürüklüyor. Bu düş uğruna, Esat’a karşı El-Kaideciler, Müslüman Kardeşler ve diğer şeriatçılar destekleniyor. Şimdi de, gençlerimizin canı bu düşe kurban edilmek isteniyor. Neden savaşalım? Biz hayalperest miyiz?

Dedelerimiz, bu ülkeyi düşmandan temizlemek için 30 Ağustos zaferini kazandı, başka ülkelere saldırmak için değil! Biz neden başka ülkelere saldıralım? Dedelerimize ihanet etmek için mi?