Satış Sırası Okullara mı Geldi?

Emek harcamadan kolayca para sahibi olanların genelde ellerindeki parayı har vurup harman savurdukları, durmadan “alışveriş” yaptıkları görülüyor. Alın teri dökmeden para sahibi olanlar, edindikleri para bir şekilde suyunu çektiğinde de, en kolay yola başvuruyorlar: Bir mirasyedi gibi, ellerindekini avuçlarındakini satmaya başlıyorlar.

AKP’nin bir emek harcamadan iktidara geldiği biliniyor kendileri bile şaşırmışlardı. Belki de bu emeksiz kazanılmış iktidar nedeniyle, AKP, bir yandan “alışveriş” yapar gibi siyaset yapıyor hükümetin iç siyaseti de, AB, ABD ve IMF ilişkileri de, daha çok kapalı kapılar ardında sürdürülen bir alışverişe benziyor. Öte yandan AKP, IMF kredileri ile bilinmeyen kaynaklardan gelen ve “yeşil sermaye” olarak adlandırılan paraları, bir mirasyedi gibi harcıyor. Elindeki para azalınca da, bir şeyleri satarak günü kurtarmaya çalışıyor. Sattıkça da, satılacak yeni alanlara açılıyor.

Özelleştirme lafları, Menderes ile başlamış, Demirel ile devam etmişti. Özal ve Çiller bu iki siyasetçiye göre daha kararlı bir tutum takınmış olsalar da, özelleştirmenin AKP ile hız kazandığı biliniyor.

Kentlerin merkezlerinde ya da gözde yerlerinde olan okulları satma düşüncesi, anamalcıların gözünde Türkiye’ye çağ atlatan ve en büyük demokrat (!) Özal zamanında gündeme gelmişti. Örneğin Boğaz kenarındaki Kabataş Lisesi, Ayazağa gibi bir yerlere taşınacaktı ve yerine 4-5-6 yıldızlı otel yapılacaktı. Başaramadılar.

Okul satışı zaman zaman yine gündeme geliyor. Bu konudaki son hareketlenmenin arkasında kültür bakanlığı olduğu söyleniyor. Kültür bakanlığının temel işlevi toplumsal mirasa sahip çıkmak olsa da, kanında mirasyedilik varsa, eninde sonunda satacak tabii. Mirasyediler, Efes, Aspendos ve Perge gibi ören yerlerini Alanya, Ankara, Bodrum ve Diyarbakır kalelerini de satarlar da, para veren yok. Ören yerlerini yıkıp yerine otel de yapamazsın.

Satılacak okullar öyle mi ya, otel desen otel, iş yeri desen işyeri, her şey olabilir. Okullar satılmasına satılır da, o okullarda şu anda okuyanlar ve bugüne kadar o okullarda okumuş on binlerce mezun ve de okulların bulunduğu yöre halkı izin verirse!

Okulun satılması, öncelikle okulun bulunduğu çevrede yaşayanlara darbe vuracak. Aileler, çocuğunu, uzaklara bir yerlere taşınacak yeni okula göndermek için ek masrafa girecek. Okul çevresinde yaşayanlar içinde, dişinden tırnağından artırabilenler, “Çocuğumu oralara göndereceğime özele göndereyim bari” diyecek, daha çok harcama yapacak. Çevrenin yoksul ya da dar gelirli aile çocukları da, ya okuldan ayrılacak ya da onlara el uzatabilecek yeşil sermaye sahiplerine sığınacak aile, kızının türbana girmesini, çocuklarının ağabeyler ablalar eliyle cemaatleşmesini içine sindirmek zorunda kalacak.

Satılacaklar arasında adı geçen okulların bir bölümü Osmanlıdan kalma okullar. Satılacak okullar, fiziksel konum ve yapıları ile onlarca yıllık yaşanmışlıkları, acı-tatlı anıları, mezunları ve de en önemlisi bilimsellikleri ile çevrelerine ve topluma olan katkıları değerli yapıyor. Bu okulların satılması, tarihsel geçmişle tarihsel mirası ve toplumsal belleği (hafızayı) yok edecek.

Okul satışının en büyük sarsıntısını şu anda o okullarda okuyan öğrenciler yaşayacak. Okul satışı çocuğun iç dünyasını alt-üst edecek ve geleceğini de olumsuz olarak etkileyecek. Sıkışınca bir şeyleri satmanın çözüm olduğunu öğrenen çocuk, sağlıklı bir gelişim gösterebilir mi? Okulunun, bir araba ya da bir ev gibi el değiştirdiğini gören çocuğun gözünde “okul” ve “eğitim” kavramları değer yitirmez mi? Okulu satılan çocuk güven kaybına uğramaz mı? İnsan olan, üç kuruş için bunlara katlanabilir mi?

Hangi veli çocuğunun bu olumsuzlukları yaşamasına izin verir?

Bugüne değin hemen her istediğini gerçekleştiren ve satmak istediği her şeyi satan AKP, okulları da satabilecek mi acaba?

KİT’lerin kolayca ve acımasızca satılmasına bakarak, AKP’nin okulları da kolaylıkla satacağı söylenebilir. KİT’ler de, okullar gibi birer toplumsal değer. Hakkari’den Kırklareli’ne ve Edirne’den Ardahan’a kadar herkesin hakkı olan kuruluşlar. Üreterek çağdaşlaşmayı simgeleyen ve genellikle cumhuriyetin ürünleri olan KİT’lerde de emek var, alın teri var, yaşantılar, anılar, sevinçler-üzüntüler var onlar da toplumsal belleğin bir parçası. KİT’ler özelleştirildiğinde, binlerce çalışan bir anda işsiz güçsüz kalıyor ve hızla yoksullaşıyor. Çocukları ya okuldan uzaklaşıyor ya da cemaatleşiyor.

Küresel güçlerin isteklerine boyun eğip cumhuriyetin kazanımlarını da gıdım gıdım yok etmek için gözünü kırpmadan, pervasızca ve peş paraya KİT’leri satan AKP, okulları niye satamasın ki?

Satamamanın bir tek koşulu var: Toplumun özvarlıklarına ve belleğine sahip çıkması.

Yoksa sıra neyimizi satmaya gelir, bilemem!