Rektör seçimleri!

Üniversitelerde heyecan var desem, yok yok desem, var. Önümüzdeki günlerde rektör adaylarını belirleyecek üniversitelerin hali böyle!

Rektör adayları heyecanlı. AKP’ye ve/ya da türbana yatırım yapanlar, “Hasat zamanı” düşüncesiyle ellerini ovuşturuyorlar. Tam da bu neden, aday olmayan öğretim üyelerini heyecanlandırmıyor. AKP’leşmiş YÖK düzeninde ikinci kez rektör adayı belirleyecek olan öğretim üyeleri, seçim sonunda ne olacağını biliyorlar. Üniversitelerinde en çok oy verdikleri kişi AKP/türban yanlısı değilse, büyük olasılıkla YÖK’ün Cumhurbaşkanı’na sunacağı üç kişilik listeye bile alınmayacak.

Bu durumda, YÖK’ün ve Cumhurbaşkanı’nın seçimindense üniversitesinin sessiz kalması öğretim üyelerinin canını sıkıyor, heyecanlanmalarını engelliyor. Sessiz kalan üniversitenin öğretim üyeleri, kendilerinin birer piyon olarak kullanıldıklarını düşünüyor ve durumu içlerine sindiremiyor. Bu durumda sessiz kalan üniversitenin, daha sonra herhangi bir konuda sesini çıkarması da kolay olmuyor.

Üniversitesinde yeteri kadar oy almadığı halde YÖK’ün ve Cumhurbaşkanı’nın tercihi olarak rektör olanlar, işi pişkinliğe vuruyor. AKP’ye yakın olmalarını, rektör atanmaları için yeterli bir koşul olarak görüyorlar. İş rektör olmakla bitmiyor. Hak etmeden rektör olanlar, ister üniversiteyi birebir ilgilendiren konularda, isterse 651 sayılı kanun hükmünde kararname ya da 4+4+4 yasası gibi tüm toplumu ilgilendiren konularda, üniversitesini derin bir sessizliğe büründürüyor.

Arkasına seçmen desteği almış rektörlerin üniversitesinden ise bir ses çıkma olasılığı artıyor. 4+4+4 konusunda ses veren 1-2 üniversiteye bakınca bu durum açıkça görülüyor.

Bilim, akademik ahlak ve üniversite anlayışına sahip rektör, üniversiter yaşamla toplumsal yaşama daha da duyarlı oluyor. Oysa önceki hükümetler gibi AKP de, kendisine bağlı rektör istiyor. Bu durum siyasetin işine yarıyor, ekmeğine yağ sürüyor.

Bu nedenle bazı üniversitelerdeki öğretim üyeleri, rektörün gücünü siyasetten değil üniversitesinden almasını sağlamak için rektör adaylarından “En çok oyu alamazsam, rektör adaylığından çekileceğim” gibilerinden bir söz almaya çalışıyor. AKP ile aralarının iyi olduğunu sananlar ise böyle bir söz vermekten bucak bucak kaçıyor.

Oysa bu seçim, büyük bir olasılıkla üniversitelerin görüp göreceği son rektör seçimleri olacak Yakında aday belirleme diye bir şey olmayacak. İlgili yasada değişiklik yaparak, rektör seçme işi, üniversite dışından insanlarla dolduracakları mütevelli heyetlerine verilecek. AKP bu yasa değişikliğini, kendisine yandaş olanlardan rektör seçtirdiği kişilere dayanarak, onların görüşünü alarak ve “Üniversiteler böyle istiyor” teranesiyle yapacak!

Rektör adayı belirleme sürecinin piyonu olmayı içlerine sindirenler için, mütevelli heyetlerine geçilmesi de, gerici ve piyasacı dönüşümler de bir sorun yaratmıyor. Seçimlerde piyon olmaya itirazı olanlarla üniversitenin ve Türkiye’nin bugününü ve geleceğini düşünüp kaygılananlar ise, genelde mütevelli heyetlerine de sistemin gericileşip piyasalaşmasına da karşı çıkıyor.

Bırakın geçmişi son bir yıl içinde olanların bir bölümünü anımsamak bile yükseköğretim yasasının ne yönde değişeceğini gösteriyor. Özellikle 635, 651, 652, 653, 666 sayılı kararnamelerle 4+4+4 yasası lise öğrencisine evlenme hakkı vermeyi tasarlayan ortaöğretim yönetmeliği, yaz kamplarında kızlarla erkeklerin ayrılması Diyanet İşleri Başkanlığı’nın artan fetvaları ve son kürtaj fetvası ve benzeri değişimler göz önüne alınınca üniversitenin geleceği de belli oluyor. Mütevelli heyetleri de parasalcı-İslamlardan oluşacak. Hatta heyette müftü bile olacak!

Bu heyetler aracılığıyla üniversiteler hem piyasalaşacak hem de dincileşecek. Daha yasa çıkmadan üniversiteler bu yola girdi bile. Şimdiden, örneğin felsefe bölümlerinde gerçek bir felsefeciye kadro açmak için iki ilahiyatçı alınması koşulunun arandığı üniversiteler var. Alınacak öğretim elemanının inanç ve din sınavından geçirildiği üniversiteler de var yaratılış düşüncesinin bilimselliğini (!) ele alan üniversiteler de.

Bu arada eleştiren, sorgulayan ve tepki koyan öğrencilerle öğretim üyelerine karşı üniversitelerde artan baskıları da akla getirince mütevelli heyetli üniversitelerin ne hale geleceğini insan düşünmek bile istemiyor.

Böylesi bir değişimi istiyorsanız, zil takıp oynamanın tam zamanı gibi görünüyor. AKP yandaşı rektörünüz hayırlı olsun. Hiç değilse üniversitenin gericileşip piyasalaşmasında sizin de katkınız olur.

Gericileşmeye ve piyasalaşmaya karşıysanız, harekete geçilmesi gereken günler bugünler, rektör adayı seçme süreci. Ne yapıp edip, diğer adayları oyların çoğunu almadıklarında adaylıktan çekilmeye ikna etmek bilimsel ve demokratik kişiliği öne çıkan rektör adaylardan biri üzerinde birleşmek oyları bölmemek ve o adayın YÖK’ün ve Cumhurbaşkanı’nın yadsıyamayacağı bir oya ulaşmasını sağlamak.

Söylemesi kolay, yapması zor olsa da!

[email protected]