Proje okulları

Proje okulları, Bakanlıkta sürdürülen diğer projeler gibi, “Hedef 2023” vizyonunun alt projelerinden biri olarak gündeme getirilmiş bulunuyor.

Değerler eğitimi projesi, öğrencileri, laiklik, bilimsellik, toplumsal cinsiyet eşitliği ve insan hakları gibi çağdaş değerlerden uzaklaştırıp dini değerlerle dolduruşa getirmeye yarıyor. Ensar [1] ve TÜGEV gibi gerici kuruluşla yapılan projeler [2], okullarda öğretilen dini değerleri pekiştiriyor. FATİH projesi, bir yandan yandaşlara kaynak aktarma öte yandan da öğrenciyi, toplumdan, gerçek yaşamdan, okumaktan, düşünmekten ve eleştirmekten uzaklaştırma işlevi görüyor. Diyanet işleri başkanlığıyla yapılan projeler, okulların camileştirilmesine ve camilerin eğitim kurumlarının yerini almasına ve yetişkinlerin, yaşamlarını AKP’nin/Diyanetin inancına göre sürdürmesine hizmet ediyor.

Yerel gerici ortaklarla yapılan projeler yanında küresel sömürgenlerin desteklediği projeler de ortalıkta dolaşıyor. Avrupa Birliği’nin desteklediği ve Avrupa Konseyi tarafından yürütülen ‘Demokratik Vatandaşlık ve İnsan Hakları Eğitimi Projesi’ bile vardır. Herhalde bu proje, 100 bin kişiyi yargısız bir şekilde işten uzaklaştırmanın demokratikliği teraneleriyle ve de “15 Temmuz” ve Yenikapı mitingi videoları ile yürütülecektir. Küresel sömürgenler, eğitimin piyasalaşması uğruna, AKP’nin her proje uygulamasında gerici öğeler de kattığını bile bile, pek çok projeye destek veriyor. Ortalıktaki proje çokluğundan, Bakanlık "Projeler Koordinasyon Merkezi Başkanlığı" adında bir birim oluşturmuştur.

Son yerli projelerden biri de proje okullarıdır.

AKP, son yıllarda yaptığını, dershane yasası olarak bilinen 14 Mart 2014 tarih ve 6528 sayılı yasada da yapmış, bir taşla birkaç kuş vurmuştur. Vurduğu kuşlardan biri, bu yasanın 24. maddesinde şu açıklamayla belirtilen proje okuludur: “Yurt içi veya yurt dışında, yerli veya yabancı kurum ve kuruluşlarla veya başka ülkelerle işbirliği anlaşması çerçevesinde kurulan ve ulusal veya uluslararası proje yürüten okul ve kurumlar, Bakan onayı ile proje okulu olarak seçilen ve belirli eğitim reformu ve programları uygulanan okul ve kurumlar ile Bakan onayıyla doğrudan Bakanlık merkez teşkilatına bağlanan kurumlara yapılacak öğretmen atamaları ve yönetici görevlendirmeleri Bakan tarafından yapılır.”

Bakan Nabi Avcı bu yetkiyi, sıradan okulları proje okulu kapsamına alıp onların niteliğini yükseltmek yerine, öğretmenlerinin niteliklerine göre seçildiği ve yüksek puanlı öğrencilerin girdiği tarihi okulları, proje okulu kapsamına alıp sıradanlaştırma uygulamasına dönüştürmüştür. Şimdiki bakan Yılmaz da aynı yolda hızla ilerlemektedir.

Proje okuluna dönüşen okullarda yöneticilerle öğretmenleri, “Görev yeriniz MEB tarafından il emrine çekildi” denilerek, keyfi bir uygulamayla karşı karşıya kalmaktadır. Avcı’nın keyfi uygulamalarına karşı İstanbul 12. İdare Mahkemesi’ne dava açanlar, bu yürütmenin durdurulmasını sağlamışlardır. Keyfi uygulamalar bakan Yılmaz zamanında da artarak devam etmekte, 1 Eylül 2016 tarihinde yürürlüğe giren Proje Okulları Yönetmeliği olayı daha da içinden çıkılmaz hale getirmektedir. Belirli ölçülerde AKP’leşmiş olan Danıştay bile, proje okullarının belirlenmesi, bu okullara yönetici ve öğretmen atanması konularındaki keyfiliği Anayasa’ya aykırı bularak Anayasa Mahkemesine başvurmuştur.  

Bakanların keyfi uygulamaları, sıradanlaştırmasının ötesinde, okulları AKP’lileştirme ve imam hatipleştirme uygulamasına dönüşmüştür. Proje okulu uygulaması, aynı zamanda gençliği ve toplumu, “Hedef 2023”e hazırlama projesidir. Laik eğitime ve laik dünya görüşüne son verme projesidir. İyi öğrenciyi özel okula kaçırma projesidir. Yatay geçişle düşük puanlı öğrencinin de gelebildiği proje okulu, nitelikli okulların başarısını düşürüp başarılı öğrencinin gelmesini önleyerek bu okulların başarısını düşürme ve dolayısıyla imam hatipleri başarılı gösterme projesidir.

İstanbul Lisesi’nin 2016 mezuniyet töreninde Avcı’nın göreve getirdiği okul müdürü konuşma yapmak için sahneye çıktığında, öğrenciler arkalarını dönerek müdürü (ve proje okulu uygulamasını) protesto etmeleri bu nedenledir. İstanbul Lisesi öğrencilerinden sonra pek çok liseden benzer protestoların gelmesi de bu nedenledir. Son günlerde de proje okulu uygulamasına karşı çıkan lise öğrencilerinin, velilerinin ve eski mezunlarının da protestoları bu nedenledir. Proje okullarında olup biteni bu protestolardan öğrenmek mümkündür. Protesto eden öğrencilere inanmayanlar ise, böylesi bir uygulama sonucu Kabataş Erkek Lisesi’ne Müdür Yardımcılığına getirilen kişiye kulak vermelidirler. Bu kişi, “Bütün okullarımızın imam hatip lisesi gibi olması zamanı geldi, her imam hatibin kapısında Anadolu Gençlik Derneği'nin olması lazım; (25 yıl sonrasında) hangi ülkelerde İslami hükümlere geçilmiş ona bakıp kutlayacağız" demektedir. Arkasından da imam hatiplilerin dağı taşı dolduracağından söz etmektedir. Bakan Yılmaz da, “Proje okul öğretmenlerinin Türkiye’nin en kaliteli eğitimcileri arasından seçildiğini” belirtmektedir (seçilen öğretmenlerin kalitelisi böyle ise, gerisini siz düşünün). Protestocu öğrencilerin “Yandaş Değil, Çağdaş İdare” istemeleri de, bu nedenledir.

Öğrenci protestolarına, durumu düzeltmek yerine onlara ceza verilmesine kalkışılması ve Cumhurbaşkanı’nın Haziran protestoları karşısında, “Türkiye'nin artık yeni Gezi'lere ihtiyacı yok” (Birgün Gazetesi, 13 Haziran 2016) diyerek karşı çıkması, bu projenin “Hedef 2023” vizyonunun bir parçası olduğu düşüncesini iyice kuvvetlendirmektedir. 17 Haziran 2016 tarih ve 6721 sayılı yasa ile Türkiye Maarif Vakfı kurulmuşsa, Cumhurbaşkanlığı konutunda zikir törenleri yapılıyorsa, İstanbul Pendik Milli Eğitim Müdürlüğü düzenlediği seminerde, Dindar Gençlik Tasavvuru, Medine Vesikası, Esmâü’l-Hüsnâ Işığında Eğitimcinin Vasıfları gibi konulara yer veriyorsa, proje okulları kesinlikle “Hedef 2023”ün bir parçası demektir.

AKP, bu proje okulu uygulamasıyla, okullarda öğrencilerin laik ve bilimsel eğitim doğrultusunda devinimsel, bilişsel ve duyuşsal gelişimleri için çalışacak öğretmen istemediğini açıkça belirtmektedir. AKP’nin hazırladığı öğretmen istihdamı yönetmeliği de, kadrolu yerine sözleşmeli öğretmen istihdam etme tercihi de, geçen haftalarda yapılan sözleşmeli öğretmen mülakatları da, sisteme alınacak öğretmenlerin en azından AKP yandaşı olmalarını güvence altına alacak uygulamalardır.

Proje okullarına karşı çıkmak, bir bakıma “Hedef 2023”e karşı çıkmaktır. Bunlara karşı çıkmak, Türkiye’nin geleceğine sahip çıkmaktır.


[1] ENSAR vakfı,  kendisini, “İmam Hatip Camiası, bir mektep mensubiyeti ya da bir diploma değildir. Bir Zihniyettir, Bir Misyondur” ifadeleriyle tanıtan bir vakıftır.

[2] Bu projeler çerçevesinde örneğin devlet okullarında TÜRGEV, Ensar Vakfı, Furkan Vakfı, Hizmet Vakfı, Hayrat Vakfı gibi kurumlar ders verebilecek, kitap dağıtabilecek, öğrencileri kendi kurumlarında stajyer olarak eğitebilecektir. Şuurlu Öğretmenler Derneği, okullarda “cihat” anlayışını yayma etkinliği yapmıştır. Bir ilçede, ilkokullara, “Her çocuk İslam doğar” afişleri asılmıştır. Liselerde “Veda hutbesi” bağlamında insan hakları kompozisyon yarışması düzenlenmiştir. Yurtlarda imamlar görevlendirilecektir.

[email protected]