Paralı üniversite!

Ortalık liberallerden geçilmiyor. Bilgi birikimleri, genel kültürleri, yazma ve konuşma yetileri çoğumuza parmak ısırtacak cinsten olan kimi liberaller için AKP demokratın en demokratı, başka demokrat yok! Hatta bir tanesi, ezber bozmak için meclise girmek isteyen arkadaşına oy vermemiş olsa, demokrat bir parti olduğu için AKP’ye oy vereceğini açık açık yazıyor.

Bereket AKP başkanı samimi(!) adam, “Merkez Bankası’nı İstanbul’a taşıyacağız, kimseye danışmaya gerek yok, kararımızı verdik, gerekirse kanun çıkarırız” diyerek AKP’nin demokratikliğini açıklıyor. Bu açıklama, demokratlığın, anamalcı küresel güçlerin, ABD/AB/DB/IMF ... beklentileri doğrultusunda karar almak, başkalarının bu konuda ne dediğine ve ne diyeceğine aldırmamak, gerektiğinde de meclisteki çoğunluğun parmaklarını kullanmak olduğunu gösteriyor. Küresel güçlerin peşine takılırken, madenler yabancılara peşkeş çekilirken, KİT’ler satılırken, polise aşırı yetkiler verilirken, Başbakan ve Cumhurbaşkanı, Bush’a kim bilir ne gibi ödünler sunarken, AKP ne kadar demokrat olduğunu ortaya seriyor. Suç bizde, göremiyoruz!

Liberallerin beğeni ölçülerinden biri AKP demokrasisi ya, AKP’nin YÖK taşeronu paralı üniversite deyince konunun üzerine atıldılar. Neredeyse, paralı üniversiteyi yoksulun önünü açacak demokratikleşme hamlesi olarak sunuyorlar, neler demiyorlar neler! Gençlerin üniversiteye gitme isteğini “gösteriş yapma” ile açıklıyorlar; devletin kaynağı yok, parası yok derken, üniversite paralı olunca devlet gereksinimi olan herkese burs verecek diyorlar. 

Sahi, devletin parası yok mu? Kimi iş adamlarının milyon dolarlık vergi borcunu bir kalemde silen; madenleri ve KİT’leri mirasyedi gibi öğüten; silah alımına milyarlarca dolar harcayan devletin kaynağı mı yok? Devlet kaynağını yoksulun eğitimi için kullanmak mı istemiyor? 

Beş yıllık kalkınma planları, 47 yıldır “Burs ve yatılı olanakları gereksinimleri karşılayacak düzeye getirilecektir” teranesini yineliyor. Peki! Sonuç ne? Bugün gereksinimi olan öğrenciye yeme-içme-barınma gereksinimini karşılamak için verebildikleri para 300 YTL. Bu burs neyi karşılar? Öğrencinin o kadar sıkıntıyı yaşayarak üniversiteye gitmek istemesi mi “gösteriş”tir, devletin verdiği bu burs mu? Devlet, (birkaç yıl öncesinin verilerine göre) imam hatipte okuyan neredeyse herkese yurt olanağı sunarken, 26 liseliden ya da 59 ilköğretim öğrencisinden ancak birine bu olanağı sunabiliyor (bkz. Türkiye Eğitim Sistemi, Ütopya Yayınevi). Yükseköğretimdeki yurt durumu ise yürekler acısı; öğrencinin önemli bir bölümü cemaat yurtlarında, “abilerinin ve ablalarının” yanında yaşamak zorunda kalıyor. Yarım asırlık geçmiş geleceği gösteriyor!

Gereksinime göre burs dağıtımında ne olduğunu görmek için özel okulların vermek zorunda olduğu burslara bakmak yetiyor. Ana ve baba 800–900 YTL aylıklı öğretmen ise, ya da buna yakın ücretler alan bordro mahkumu emekçiler ise, onların çocukları gereksinim bursunu hak etmiyor! Aile, kayıt dışı ekonomiyle iştigal ediyorsa, vergi kaçırıyorsa; her yıl evine ev katsa, bankadaki parasını katlasa, yılda bir kaç kez yurt dışına geziye gitse, fark etmiyor, başvurduysa çocuğu gereksinim bursu alabiliyor. Özel okulda çok küçük bir kesime verilen bu burs dağıtımını bile denetleyemeyen devletin bu işi sağlıklı bir biçimde yapacağına kim inanıyor?  

Liberallerin heyecanına bakınca devletin/AKP’nin yoksula arka çıkacağını sanırsınız. Bırakın AKP’nin çıkardığı ve çıkarmaya çalıştığı yasalarla emekçiyi sömürmesini, eğitim alanındaki gelişmeler de yoksulun aleyhine. Örneğin, ortaöğretime geçişte yapılan tek sınavın kaldırılıp üç sınava çıkarılması, bu sınavlarda yabancı dilden ve din kültüründen soru sorulması, zorunlu eğitim yerine lisenin bir yıl uzatılması, yoksula kapı açmak için mi? Karar sizin!

Devletten ayda 300 YTL burs alanlar 14 bin YTL’lik borç senedi imzalıyor. Buna paralı üniversite bedelini ekleyin, burs alacak öğrencinin 55–60 bin YTL’lik bir borç senedine imza atması gerekecek. Devletten kredi almaya yoksul mu alışık varsıl mı? Kendinizi yoksul aile ve onların çocuğu yerine koyun. Siz olsanız kolay kolay böyle bir senedin altına imza koyar mısınız? Böylesine bir borç altına girme durumu, yeterince caydırıcı bir durum değil mi? Burs verme işi öğrenciyi üniversiteye çekmek için değil, onu üniversiteden uzaklaştıracak nitelikte olmuyor mu? 

Ya Allah deyip borç altına girmek kolay diyelim. Anası-babası, varsıl değilse, yeşil sermayeye yönelmemişse, avucunu AKP’nin açtığı musluklara dayamamışsa, burs alan öğrenci borcunu nasıl ödeyecek? Mezun olunca iş garantisi var mı? Çalışma şansı bulan, bu günkü duruma göre, büyük olasılıkla esnek istihdam denen türden yarı zamanlı, sözleşmeli, emeklilik hakkını bile almada çeşitli güçlüklerle karşılaşan işlerde çalışacak. Her ay bin ytl verip 60 ayda, 500 YTL’den 120 ayda, 250 YTL verip 240 ayda mı, 5 yılda, 10 yılda, 20 yılda mı ödeyecek? Gençlerimizi yaşamboyu borç kaygısıyla mı yaşatacağız?

Yoksa ilköğretimde de girişimci öğrenci yetiştirildiğine göre, burs alarak üniversiteye gelen öğrencinin de girişimci olup, kayıt dışı kalarak, arkadaşlarının ve yurttaşlarının sırtından kısa yollardan köşe dönerek mi ödemesini bekleyeceğiz?

Paralı eğitimi savunan liberaller, destek bulmak için kamuda çalışan öğretim üyelerine de pas atıyorlar, vakıf üniversitelerine kaçmamak için ücretlerin ancak öğrencinin sırtından sağlanabileceğini söylüyorlar. Tüm öğretim üyelerini, öğrenciyi, “mal” olarak görmeye çağırıyorlar. Yurt dışında da böyle diyorlar. Söz ettikleri yurt dışının, anamalcı düzenin ahlaksızca ve vahşice işlediği batı ülkeleri ile onların uyduları olan ülkeler olduğunu, bu ülkelerde yoksulun üniversiteyi hayal bile edemez duruma düşürüldüğünü açıklamıyorlar. Pek çok ülkede hâlâ eğitimin parasız olduğuna ve Yunanistan’da paralı eğitim girişimine karşın halkın aylardır direniş gösterdiğine pek değinmiyorlar. 

Üniversite paralı olup öğrenci “mal”a dönüşünce ne olacağı, örnek verdikleri ülkelere bakınca açıkça görülüyor (bkz. Yükseköğretim Sistemimiz, Ütopya Yayınevi). Üniversitelerde de serbest piyasa kuralları geçerli olacak. Her önüne gelen üniversite açmaya kalkışacak. Bunlarla yetinilmeyip yabancılara üniversite açma izni verilecek. Üniversite cemaat şirketlerine, akademisyen para basma makinesine, bilim de sömürü bilimine dönüşecek. Üniversite pazarı oluşunca, iyi öğrenciyi kapmak için çeşit çeşit şaklabanlıklar üretilecek. Yoksul, üniversiteyi rüyasında görse karabasan gördüm diye uykusu kaçacak. Diğer ülkelerden farklı olarak, şu anda kimi özel okullarda olduğu gibi, rektörler, dekanlar ve hatta bölüm başkanları yurt dışından ithal edilecek. Bizim Üniversitelerarası Kurul’da yabancı rektörler de bulunacak. … Bunları mı istiyoruz? 

Bir liberal kalkıyor, “YÖK başkanı ‘Yükseköğretim paralı olmalı’ dedi ama ‘Parası olmayan da okumayıversin kardeşim’ demedi” diyor: Peki! Yukarıda dile getirilen gerçekler ne anlama geliyor?