Olmadı öğretmenim, olmadı!

Bir gazete haberine göre, dokuz yaşındaki 2. sınıf öğrencisi, sınıf başkanlığı konusunda, “Seçim olsa ne olacak? Seçimin güzel bir şey olduğuna inanmıyorum. Başbakan da seçimle geldi ama ağaçları kesiyor, su sıkıyor, gaz sıkıyor” demiş. Sınıf öğretmeni de kendi facebook sayfasında, “Bugün 2. sınıfa giden bir öğrenci sınıf seçiminden sonra kazanamayınca ‘Bahçede görüşürüz’ diyebiliyorsa, üstüne bunu Gezi’de eylemler yapan ablasından öğrendiğini, seçimle olmayacağını söylüyorsa ve bana ‘Seçim iyi bir şey olsaydı başkan olurdum’ diyerek tüm çapulcuların hissiyatının kendisine nasıl öğretildiğini anlatıyorsa, vatan hainliği meşrulaştı demektir” notunu düşmüş!

Bir başka habere gazete, çarşaflı öğretmenin derse girdiğini yazıyor!

50 yıl önce öğretmenliğe başladığım yıllarda böylesine haberler okumuş olsaydım herhalde, “Bu kadar da uydurma haber mi olur?” gibilerinden bir şeyler söylerdim. Ancak günümüzde eğitim ya da öğretmenlikle ilgili öyle haberler çıkıyor ki, “Olmaz olmaz” diyemiyorsunuz.

İnsanın özgürleşmesine, sağlıklı bir yaşam sürmesine ve adil bir düzen içinde yaşmasına katkıda bulunması gereken/beklenen öğretmenlik, sağlık ve hukuk mesleklerinde yaşanan çarpıklıklar, AKP döneminde giderek artıyor. Her alanda yaşanan piyasalaşma ve gericileşme, toplumdaki ayrışma, eğitimin dinsel öğretime dönüşmesi ve öğretmenliğin de şirazesinden çıkması, bu çarpıklıkların temel kaynağı oluyor. Eğitim sistemi, çocuğun bireyleşmesine, insancıllaşmasına, özgürleşmesine ve kendisini gerçekleştirmesine yönelik olmadığı gibi, hemen her gün eğitim anlayışıyla bağdaşmayan öğretmen davranışıyla karşılaşılıyor.

Haberdeki sınıf öğretmeni, öğretmenliğini ve eğitimciliğini yadsıyıp, 9 yaşındaki çocuğu ya da en azından gezi eylemi yapanları, iktidar gibi, çapulcu ve vatan haini olarak görebiliyor.

Olmadı öğretmenim, olmadı! Çocukları, gencecik insanları, ‘vatan hainliği’ ile suçlamak bir öğretmenin aklına gelir mi? Öğretmenin görevi olur-olmaz sözlerle ve onu ömür boyu yakasına yapışacak şekilde çocuğu suçlamak mı, bir yanlışı varsa o yanlışı düzeltmesine yardım etmek mi?

Olmadı öğretmenim, olmadı! Vatan hainliği nedir öğretmenim? Gezi eylemleri bağlamında vatan hainliği, ağaçlara, parklara, ormanlara ve doğaya sahip çıkmak mı, bunları yok etmek mi? Ülkenin, toplumun ve yurttaşın özgürlüğünü savunmak mı, ülkeyi, toplumu ve yurttaşı baskı altına almak mı? Demokratik ve barışçıl gösterilerle toplum, doğa ve insan yararına hak aramak mı, biber gazı ve kimyasal su sıkmak mı, plastik ve de gerçek kurşun atmak, yaralamak, göz çıkarmak, komaya sokmak ya da öldürmek mi? …

Yeni kıyafet yönetmeliği ile kızların okullarda şort, kısa etek, tayt, kolsuz giysiler giymesi yasaklanmış bulunuyor. Bir kadın öğretmen bu kıyafetle okula gelse, kapıdan içeri giremiyor kazara içeri girse, hem ceza yiyor hem de yaka paça dışarı atılıyor. Türbanlı/çarşaflı öğretmene ise bütün kapılar açılıyor!

Laik toplumlarda, bırakın öğretmenin dini kıyafetle okula gelmesini, öğretmenlerin ve öğrencilerin, küpe, takı ve kolye gibi dini sembolleri kullanması bile, okulda dini kimliği ortaya çıkarmama ve bir inancı başkasına dayatmama gibi gerekçelerle, yasaklanıyor. Bizde ise çarşaflı öğretmenin okul müdürü, “Ben öğretmenin ne giydiğine bakmam nasıl öğrettiğine bakarım” diyerek konuyu laf kalabalığına getiriyor!

Olmadı öğretmenim/müdürüm, olmadı! Her inançtan kişilerin öğrenim gördüğü okulların-eğitim kurumlarının inanç tercihi olur mu? Geleneksel Musevi/Hıristiyan/Budist/… ya da çağdaş kıyafetiyle gelecek öğretmeni okula almayan kişi, geleneksel İslam kıyafetiyle gelen kimseyi okula alır mı? Alırsa, o kuruma, okul denir mi?

Yaşamları boyunca, hiç sağlık sorunu yaşamayıp hekime/doktora gereksinim duymayanlar ve adliyeyle işi düşmeyenler çıkabiliyor. Ancak yaşamı boyunca öğrenmeyen kimse yok. Hatta her çocuğun zorunlu olarak okula gitmesi isteniyor ve zorunlu öğretim süresi de giderek artıyor. Bu nedenle öğretmenin işlev ve sorumluluğu, tüm diğer mesleklerden farklı nitelikte oluyor.

Sevgili öğretmenim senin de çok iyi bildiğin gibi, işlev sorumlulukları gereği öğretmenlerin, kız ve erkek öğrencileri Müslüman, Hıristiyan, Musevi, Budist, dindar-dinsizi öğrencileri Arnavut, Arap, Boşnak, Çerkez, Çingene, Ermeni, Kürt, Laz, Rum, Türk, … öğrencileri arasında ayrım yapmaması bekleniyor ve gerekiyor. Eğitim-öğretim süreçlerinde, çoğunluktan farklı özellikleri olan öğrencileri rahatsız edecek durumlardan kaçınmak ve herhangi bir gruba, çoğunlukta da olsalar, ayrıcalık tanınmaması gerekiyor/bekleniyor. Resmi uygulama bu tür olumsuzlukları içerse bile öğretmene, farklı öğrencilerinin haklarını olabildiğince korumak düşüyor.

Sevgili öğretmenim, siz imam, papaz, haham, Budist rahip, … değil, öğretmensiniz çocuğun bilişsel, duyuşsal ve devinimsel gelişim gösterip özgürleşmesi ve kendini gerçekleştirmesi için varsınız. 5 Ekim Dünya Öğretmenler gününüzü kutlarken, toplumun sizden “öğretmenliğe” sahip çıkmayı beklediğini unutmayınız.