Okullar açılıyor ben sevinemiyorum(!)

Öğrencilik yıllarımı da katarsak yaklaşık 65 yıldır, çocukların okula başlama sevincini, çoşkusunu ve heyecanını gözlüyorum. Velilerinkini de.

Geçmiş 48 yılda, benzeri başlangıçları, bir öğretmen olarak ben de heyecanla ve sevinçle yaşamıştım. Ancak öğretmenliğimin 49’uncu yılına başlamaya hazırlandığım bu günlerde, okulların açılmasına sevinemiyorum.

Bilindiği gibi okul, çocuğun, bilişsel, devinimsel ve duyuşsal gelişim gösterip özgürleşmesi insan haklarına saygılı sorumlu, üretken ve katılımcı bir yurttaş olması içindir. Birey bilimsel bilgiler edinip kendisini, doğayı ve dünyayı gerçekçi bir biçimde anladıkça özgürleşir. Birey özgürleştikçe, okur, öğrenir, düşünür, sorgular, araştırır. Birey özgürleştikçe bencillikten kurtulur, daha vicdanlı ve barışsever olur, insancıllaşır ve evrenselleşir.

Bazı ailelerin çocuklarını (daha çok kızlarını) okutmak istememeleri, onların aile denetiminden uzaklaşmalarından (özgürleşmelerinden) korktukları içindir. Çocuğun, gencin ve yetişkinin özgürleşmesinden korkan kimi siyasetçiler de, “eğitim” yerine “öğretim”i tercih ederler. Çünkü öğretim, büyüklerin tercihinin çocuklara dayatılmasının en kolay yoludur.

652 sayılı kanun hükmünde kararnameyle, “Dininin ve kininin davacısı olacak gençlik” istemleriyle, 4+4+4 yasasıyla, “Başbakanımız sözü bizim için bir vizyondur, bunu biz tartışmayız bir şekilde bir hedef olarak alırız ve yaparız” diyen bakan ile, okullar, din/inanç temelli öğretilerin ağırlıkta olacağı, çocukların özgürleşmesinin engelleneceği kurumlara dönüştürülmüştür.

Bu okullar açılıyor ben sevinemiyorum!

Artık, bilişsel, devinimsel ve duyuşsal edinimlerin merkezinde din/inanç olacaktır. Çocuklarımız, okul içindeki öğrenimlerine zikrederek başlayıp dua edip namaz kılarak ve zamanı geldiğinde de oruç tutarak devam edecektir, okuldan molla olarak mezun olacaktır.

Bu okullar açılıyor ben sevinemiyorum!

Anadolu liselerinin bir bölümü yatılı okul olarak duyuruluyor. Yatılı olduğu için Anadolu lisesini seçen pek çok veliye, çocuğunu kayıt yaptırmaya götürdüğünde, “Yatılı yerimiz doldu” deniyor. “Ne yapacağız” dediklerinde de, “Sizi şuraya gönderelim” diyorlar. Gönderdikleri yer genelde cemaat yurdu oluyor!

Okula başlama yaşını 60 aya indiren yasayı destekleyen ve sonra bu yasaya karşı gelerek ve keyfi olarak başlama yaşını 66’ya çıkaran bakan, “Hukuka saygı göstermeliyiz” diyebiliyor!

Çoğunlukla gelir ve öğrenim düzeyi düşük olup çocuğunun özgürleşmesinden korkan aileler, çocuklarını bir yere göndereceklerse, hafızlık kursuyla imam hatiplere göndermeyi yeğliyorlar. Bakanlık, çocuklarını hafızlık kursuna göndermek isteyen ailelerin çocuklarını bir yıl zorunlu eğitimden muaf tutuyor. Aynı bakanlık, gelir ve öğrenim düzeyi yüksek, ülkede ve dünyada neler olup bittiğinin farkında olan, çocuklarının özgürleşmesinden kokmayan ve küçük yaşta zorunlu eğitime başlamanın sakıncalarını görüp çocuğunun okula geç başlamasını isteyen ailenin çocuğuna, 6 ay muhafiyet vermiyor!

Sanki çocuklar başlarını örtmek için yanıp tutuşuyorlarmış gibi, bakan, ”İsteyen Kuran dersinde başını örtmeli, başını derste örtmek isteyen öğrenciye hayır diyemeyiz” diyor! Ancak çocuğunu okula 6 ay geç göndermek isteyen (bilinçli) aileye hayır diyebiliyor.

Pek çok çocuk, Haziran’da ayrıldığı okuluna Eylül’de geldiğinde, okulunun imam hatip okuluna dönüştüğünü görüyor. Okullara kayıt yaptırmaya gidenlerin önüne, seçmeli ders olarak, ikisini seçmek üzere genelde Kuran-ı Kerim, Hz. Muhammed’in Hayatı ve Temel Din Bilgileri gibi yalnız üç seçenek sunuluyor. Sonra da bakan kalkıyor, “Zorla din dersini seçtirmem diyor!

İmam hatipleri toplumun en gözde okulları yapacaklarını söylüyorlar. Okulları imam hatiplere dönüştürüyorlar. Camilerde hem imam hatip propagandası hem de kayıtları yapılıyor. Bunlara ek olarak, ülkede göksel dinlere inanmayanlarla değişik inançlarda olanlar yokmuşçasına okullara Sünni-Hanefi inancıyla ilgili dersler koyup her öğrenciye dayatıyorlar.

Sonra Başbakan kalkıyor, geçen Cuma, “Arap Uyanışı ve Orta Doğu’da Barış: Müslüman ve Hıristiyan Perspektifler” konferansında uluslararası dinleyici topluluğuna, “Benim mensubu olduğum din ve dinin ana kaynakları inancına, mezhebine, statüsüne bakmadan insana insan der, cana can der ve insanı varlıkların en kutsalı olarak görür. Türkiye olarak ne Irak'ta, ne Suriye'de ne de bölge ülkelerinde hiçbir etnik kökene, dine, mezhebe önyargılı değiliz. Hiçbir dine farklı gözlerle bakmıyoruz” diyebiliyor.

Bu koşullarda okullar açılıyor ben sevinemiyorum!

Gericileşme dışında 4+4+4’ün nasıl uygulanacağına tam olarak karar veremeyen bakanlık, 3-7 Eylül günlerinde video konferansla 460 bin öğretmeni yeni sisteme hazırladıklarını sanıyor! Bu arada, 40 bine yakın yeni öğretmenin atamasını, okullar açılmadan haftalar-aylar önce değil de videolu konferans bittikten sonra yapıyor!

“Teknoloji” konulu beyin fırtınası düzenleniyor, açılış konuşmasını yapan Prof. Alparslan Açıkgenç ve diğerlerinin “İslami bisiklet” üzerine tartşmaları bilimin/üniversitenin de nereye savrulduğunu gösteriyor!

Okullardaki bu dönüşümü ve yapılan haksızlıkları önlemesi beklenen ve AKP’yi “laiklik dışı hareketlerin odağı” olmakla cezalandıran yargı organları ise, olayları seyretmekle kalmıyor, Cem evlerini yok sayan, din kültürü ve ahlak bilgisi dersini almak istemeyen veliyi bu dersi almaya zorlayan kararların altına imza atabiliyor.

Bu ortamda okullar açılıyor, ben sevinemiyorum!

Sizler seviniyor musunuz?

Kim seviniyor? Neden seviniyor?

[email protected]