Okullar açılırken

Okulların açıldığı haftada "15 Temmuz demokrasi zaferi ve şehitleri anma" konusunun işleneceği haberini duyduğum anda, “Olamaz” dedim. Çünkü içinde bulunduğumuz ortamda böylesine bir etkinlik düzenlemek, eğitim anlayışından okulların siyasete alet edilmesine ve devlet anlayışından insan haklarına kadar pek çok açıdan çok vahim sonuçları olabilecek ve bu nedenle kabul edilemez bir durumdur.

15 Temmuz'daki Türkiye ile 16 Temmuz'daki ve günümüz Türkiye’si çok farklıdır. 15 Temmuz darbe girişimi insanlık ve demokrasi dışı bir olaydır. Bu darbe girişimi, silahlı kuvvetlerin cumhuriyetçi ve demokrasi yanlısı mensuplarının darbeye destek vermemesi ve karşı durması sonunda bastırılmıştır. 16 Temmuz’da ülkede büyük bir coşku ve demokrasi söylemleri yaygınlaşmışsa da, OHAL ilanından sonrasında ülke, hukukla, demokrasiyle ve insan haklarıyla hiç ama hiç bağdaşmayan bir durumun içine sürüklenmiş, 15 Temmuz darbe girişimine benzer girişimlerle karşı karşıya bırakılmıştır. Ne yazık ki bu girişimlere karşı çıkacak kurumlar da zaten çoktan yok edilmiştir. Demokrasi derken, OHAL ile meclis devre dışında bırakılmıştır. Darbeyi önleyen silahlı kuvvetler, tarumar edilmiştir. Devletin laik, demokratik ve sosyal hukuk devleti niteliğindeki cumhuriyetçi yapısı, alelacele, üç-beş kişiyle ve gece yarıları çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerle, yeniden yapılandırılmaktadır.

Hiçbir uygulamada demokratik ölçütler göz önüne alınmamaktadır. Yapılanların hiçbirinde muhalefetin ve toplumun rızası alınmamaktadır. Anayasa Mahkemesine de, üniversite rektörlüklerine de, 15 Temmuz öncesinde olduğu gibi, hâlâ yandaş kişiler atanmaktadır. Demokrasi mitingleri, iktidar tarafından AKP’nin propaganda aracına dönüştürülmüştür. Dünyanın hiçbir yerinde, Diyanet fetvalarıyla ve camilerde sala vererek demokrasi korunamadığı gibi demokratik yaşam da kurulamamıştır. Bu gerçekler ışığında, okullarda bu tür bir etkinlik düzenlemek toplumla dalga geçmeye kalkmak demektir.

Her gün terör ya da erkek egemen anlayışı nedeniyle ölüm haberleri gelmektedir. Sık sık katliamlar yaşanmaktadır ve "yurtta barış ve dünyada barış" anlayışının yaygın olduğu bu ülkede üstelik Suriye’deki savaşın parçası olunmuştur. Demokrasinin, iç ve dış barışın yok olmak üzere olduğu ve de şehitlerin genelde yalnız yoksul kesimlerden çıktığı (parası olanın askere gitmeyebildiği) bir ortamda, demokrasi ve şehitleri konusu, hele okullarda, sağlıklı olarak işlenebilir mi?

Demokrasi ve şehitlerini anma konusu, tam anlamıyla siyasal bir konudur. Bu konu, darbe girişimi sonrasında alınan kararlar ve yaşanan toplumsal travmalar nedeniyle, darbe girişimiyle sınırlandırılamayacak,  çok daha siyasallaşmış ve farklı çağrışımlara neden olan bir konuya dönüşmüştür. Dolayısıyla bu konu,  kesinlikle okullara sokulmaması gereken bir konudur.

Herhangi bir yargılama sonucuna dayanmayan, keyfi, iftira ya da kişisel kinlere, hırslara ya da intikamlara dayandığı belli olan yargısız infazlarla, (FETÖ'cü olan-olmayan) insanlar açığa alınmakta, meslekten atılmakta ve tutuklanmaktadır. Bu yargısız infazlar, mağdurların kendilerini, ailelerini ve de yakınları yanında, genelde toplum vicdanını da rahatsız etmektedir. Böylesine hukuk dışı uygulamalara yol açan ve toplumsal travmalar yaratan bir konunun öğrenci etkinlikleriyle gündeme getirilmesi yerine, tamamen ve olabildiğince öğrencilerden uzak tutulması gerekir.

Okullarda, anası, babası, abisi, ablası, akrabası, komşusu, öğretmeni yargısız infaza maruz kalmış öğrenciler çoktur. Öğrenciler içinde, meslekten atılınca intihar eden öğretmenin öğrencileri vardır. Öğrenciler içinde, kapatılan okulu imam hatibe dönüştürülmüş ya da okulları kapatılıp isteyerek girdikleri okuldan haksız yere atılmış (askeri) öğrenciler vardır. Öğrenciler içinde, AKP’nin yaptıklarına muhalif olan aile çocukları vardır. Böylesine bir etkinlik o öğrencilerin ruhsal dünyalarını alt üst edecek bir etkinliktir.

Böylesi bir etkinlik, hele içinde bulunduğumuz OHAL koşullarında, AKP’nin görüşünü dayatmak anlamına gelmektedir. 2011’den bu yana çıkardığı yasalarla ve değiştirdiği yönetmeliklerle, çocuk ve öğrenci karşıtlı uygulamaları ile günümüzdeki yargısız infazlarında gözünün kara olduğu görülen iktidarın, bu kutlamaya kalkışması, gözünü iyice kararttığı anlamına gelmektedir.  

Öğrenciler içinde, kaç yaşında olursa olsun, facebook, internet, gazete ve televizyon aracılığıyla olaylardan haberdar olan ve can alıcı sorular sorabilen öğrenciler vardır. Böylesi bir etkinlikte öğrenci, aşağıdaki ya da benzeri sorular sorarsa, etkinliği düzenleyenler ne yapacaktır?  

Demokrasiden dem vuranlar nasıl oluyor da meclisi çalıştırmıyor?

Hangi demokraside bir inanç diğer inanç sahiplerine dayatılıyor?

Öğrenciler ve aileler istemese de, nasıl oluyor da okulla imam hatibe dönüştürülüyor?

Hangi demokratik ülkede okulların neredeyse üçte birini dini öğretim veren okullar oluşturuyor?

Açığa alınan, meslekten atılan ya da tutuklanan kişileri neye göre seçiliyor?

Demokrasiden söz ederken, AİHM’nin din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin zorunlu olamayacağı kararı, neden iki yıldır uygulanmıyor?

Üst düzey kadrolara neden AKP’li ya da yandaşı olmayanlar atanmıyor?

Fetoculuk tehlikeli de diğer cemaatler demokratik yaşama uygun mu?

Etkinlik sırasında bu tür sorular soracak ya da aklından geçirecek çocukların bunalıma girecekleri belli değil mi?

Okulun ilk günlerinde, çocuğu böylesine derinden sarsacak bir etkinlikler yerine, çocuğu okula, öğrenmeye ve öğretmenine ısındıracak insancıl etkinlikler yapılmalıdır.  Etkinliklerde çocuğa aktarılacak bilgiler ya da kazandırılmak istenen düşünce, anlayış ve davranışlar, bir yandan çocuğun aklını karıştırmayacak, çocuğa yaşadıklarıyla sağlıklı ve olumlu bağlantılar kurabilecek ve öte yandan da çocuğu kendisine yabancılaştırmayacak nitelikte olmalıdır

okç[email protected]