Okullar açıldı, sevinelim mi? (II)

67 bin okuldan ve 1,1 milyon öğretmenden sorumlu olup 18 milyon çocuğumuzu emanet ettiğimiz Milli Eğitim Bakanı kim? Yıllarca özel okulculuk yapan ve uzmanlık alanı, rehberlik ve psikolojik danışmanlık olan bir profesör!

Bu alan, temelde öğrencinin kendini tanımasına, yaşayabileceği sorunları kendi aklı ve iradesiyle çözmesine, geleceğini yine kendi iradesiyle belirlemesine yardımcı olan bir alandır. Ancak Milli Eğitim Bakanı, çocukların, kendi isteği ve iradesiyle değil de ana-babasının zorlamasıyla, 4-6 yaşlarında Kuran kurslarına gitmesini ve 8-9 yaşlarında da imam hatip ortaokuluna kayıt yaptırmasını içine sindirebiliyor. Daha çok sayıda çocuğumuzun, ilkokula başlamadan hafız olup geleceğini yine küçücük yaştan ve ailesinin zoruyla belirlemesi için Diyanetle protokol imzalayabiliyor. Veliler karşı çıksa da, bilimsel okulları imam hatibe dönüştürmeye devam ediyor. 

Çocuk istismarı, çocuk evlilikleri, çocuk anneler, kadın cinayetleri giderek artıyor. Bakan, aileleri ve çocukları bu konuda bilinçlendirme gereği bile duymuyor; bu tür olaylar olmamış gibi davranıyor. Bu tür olayları önlemek için, insan haklarına saygılı ve toplumsal cinsiyet eşitliği anlayışını benimsemiş öğrenciler yetiştirmek için çaba göstereceğine, bu konuda başlatılmış projeye son veriyor. Eğitim Kurumları Sosyal Etkinlikler Yönetmeliği'nde 12 Eylülde yapılan değişiklikle, yönetmelikte bulunan “toplumsal cinsiyet eşitliği” ibaresini bile kaldırıyor. Buna karşın Kuran kurslarında, imam hatiplerde, din derslerinde ve de değerler eğitimi etkinliklerinde, “kadınların erkeklere emanet edildiği” konusu işleniyor. Bakan, “sol elle yemek yemek şeytanın işidir, kadın erkeğe emanettir ve 9 yaşında kızlar evlenebilir” gibi insan haklarını hiçe sayan fetvalar veren Diyanet ile işbirliğini sıklaştırıyor. Danıştay 8’inci Dairesi yakın zamanda “Değerler Eğitimi” çerçevesinde gerici kuruluşlarla (ki bunların toplumsal cinsiyet eşitliğine karşı olduğu biliniyor) protokol yapılmasını yasalara aykırı bulup iptal etmişken, bakan, değişik yöntemlerle bu tür kuruluşlarla yaptığı protokollere devam ediyor. Yapılan yeni bir protokolle, Diyanet’in özel eğitim alması gereken çocuklara Kuran okumayı öğretmesi hedefleniyor. 

Yerel mahkemelerimizle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin zorunlu ders olamayacağına karar vermiş olsa da, uzmanlığı gereği çocuğun lehine davranması gereken bakan, bu durumu düzeltmek için bir adım atmıyor. Buna karşın bu bakan zamanında karma eğitime son veren okul sayısı artıyor. Öğrenciler tarikatların hakimiyetinde olan okullara gönderilmeye çalışılıyor. 

Bakan eğitimci olarak, açıköğretim okullarında okuyan öğrencilerin, diğer ilk ve ortaöğretim kurumlarında okuyanlara göre çok daha az bilişsel, duyuşsal ve devinimsel gelişim göstereceklerini biliyor. Açıköğretimde okuyanların ileri düzeylerde öğrenim görme olasılığının çok düşük olduğunu da biliyor. Yine de açıköretimin zorunlu öğretimin bir parçası olmasına ses çıkarmıyor. Hatta yürürlükte olan Liseye Geçiş Sınavı (LGS) ile öğrencilerin büyük bir bölümünün istemeden imam hatip liselerine ya da açık liseye gitmelerinden de rahatsız olmuyor. 

Bakan, büyük çoğunluğu açlık ve yoksulluk sınırında yaşayan bu toplumda, özel okulların yaygınlaşması için elinden geleni yapıyor. Okullar arasında ayrım yapıp nitelikli dediği okullara LGS ile öğrenci seçiyor. Çocukları LGS’de başarılı olamayan aileleri, çocuklarını imam hatip ya da açıklise yerine özel liseye göndermeye zorluyor. Devlet okullarını çeşitli yollarla (müfredatla, zorunluya dönüşen seçmeli din dersleriyle, başta Diyanet olmak üzere gerici kuruluşlar protokoller yaparak, …) imamhatipleştirerek varlıklı ailenin çocuğunu LGS’ye bile sokmadan özel okula göndermesin neden oluyor.  

Depreme dayanıklı olmadıkları halde aylardır kılını kıpırdatmayanlar, okulların açılacağı günlerde İstanbul’da 36 okulun yıkılması kararını alıyor! İlgili yönetmeliğe göre fenci atanması gereken fen lisesi müdürlüğüne bir resim öğretmenini, Galatasaray Lisesi müdürlüğüne de bir Fenerbahçeliyi atıyor. AKP’den milletvekili aday adayı olan bir lise müdürü, 2 yıl önce 10 Kasımda okul bahçesinde göbek atınca para cezasına çarptırılıp bir başka okula atanmış olsa da, geçenlerde göbek attığı okula yeniden müdür yapılıyor. Ders saatleri, bazı okullarda namaz vaktine göre ayarlanıyor. Meslek liseleri resmen piyasanın emrine veriliyor, sömürü koşullarında çalıştırılan öğrenci sayısı da artıyor. Okulların açılması 1 haftayı geçse de, Ankara Fen lisesi haldır haldır öğretmen arıyor ve atanması yapıldığı halde hâlâ görevlerine başlayamamış öğretmen sayısı bilinmiyor.   

Okulların açılmasına sevinelim mi?

Bakan, Cumhurbaşkanı’nın kişisel tercihi olarak bakan yapılmış bulunuyor. Bakan, çok önemli eğitsel bir konuyla ilgili soruya, “Ben olaya Cumhurbaşkanımızın gözüyle bakıyorum” diye yanıt vererek, kendisinin doğru bir tercih olduğunu gösteriyor. Bakanın bir şansı da, yandaş medya oluyor. Yandaş medya hemen her gün bakanın güzel konuşmalarına yer veriyor. Bakan da, eğitim konularına değindiğinde, satır aralarını okumazsanız, genelde güzel şeyler söylüyor da, uygulamada satır aralarında söylediklerini gerçekleştiriyor. Ancak yandaş basın, bakanın yasalarla, eğitimle ve çağdaş anlayışlarla bağdaşmayan uygulamalarına hiç değinmeyip insanları bakan hakkında umutlandırıyor. Laik ve bilimsel eğitimden yana olan öğretmenler içinde bile bakana umut bağlayanların olması da, bakanın bir başka şansı oluyor.  Bakana umut bağlayanlar, onun laiklik, bilimsellik ve demokratiklik karşıtı uygulamalarını neden görmüyorlar, anlaşılamıyor. 

Okulların açılmasından bir gün önce yapılan ÖNDER İmam Hatipliler Derneği’nin 16. İmam Hatipliler Kurultayı’nda, önce Cumhurbaşkanı, her zaman olduğu gibi, imam hatip methiyesinde bulunuyor. Ardından da bakan, “Kurultayda şiarın ehliyet ve liyakat olarak seçilmesinin önemine” dikkati çekip “Maddede manayı, kâinatta hikmeti, biyolojide azameti görmekle alakalıdır. İmam hatip okullarımız bu manada vicdanın ve liyakatin bilim ve teknolojiyle birleşerek insanlığa hizmet etmenin yolunu açıyor” diyor. İmam hatip güzellemesi yaparken diğer okulları önemsemediğini açıkça ilan etmiş oluyor. Necmettin Erbakan, imam hatiplerin partisinin arka bahçesi olduğunu açıklamıştı. Cumhurbaşkanı ile bakanın da, imam hatipleri AKP’nin arka bahçesi olarak gördükleri belli oluyor. Bu durumda bakanın, okulların açıldığı gün, “Okullar arasındaki nitelik farkını kaldıracağız” demesi, “Tüm okulları imamhatipleştireceğiz” anlamına geliyor. 

Sevinelim mi? 

[email protected]