Okullar açıldı: AKP güzellemeleri

Okullar açıldı açılmasına da, “eski hamam eski tas” diyecek durumu bile arar olduk. Çünkü öğretim yılının açılışına, bakanlığın liseler için hazırladığı ve Cumhurbaşkanı’nın "Sevgili Gençler" başlıklı yazısını içeren "15 Temmuz 2016 Türkiye'yi Darbeyle İşgal Teşebbüsü" kitapçığı ile ilk ve ortaokullar için hazırladığı "15 Temmuz Demokrasi Zaferi ve Şehitlerimiz Anısına" broşürdeki AKP güzellemeleri damga vurdu.

Öncelikle gelişmiş hiçbir demokratik/çağdaş ülkede, eğitimin siyasallaşmaması ve de siyasetin eğitime bulaşmaması için, başbakanlar ya da cumhurbaşkanları öğrencilere böylesine yazılar/mesajlar göndermiyor. Başbakanlar ya da cumhurbaşkanları öğrencilere yazı gönderdiğinde, bu durum gönderen kişiler için bal gibi güzelleme olmaktadır.

Bu kitapçık ve broşür, hiç bir eğitsel değeri olmayan tam tersine öğrencinin eğitilmesini yani bilişsel, devinimsel ve duyuşsal gelişim gösterip aklını ve yüreğini özgürce kullanmasını engelleyecek, gerçeklerle bağdaşmayan ve birbiriyle de çelişkili bilgileri, söylemleri, AKP güzellemesi dışında bir anlamı olmayan, ifadeleri içermektedir.

Öğrencilere gönderilen yazıda, “Her yaştan, farklı kimlik ve siyasi görüşten 79 milyonun tamamının inancını, vatanını, milletini, demokrasiyi ve hukuk devletini savunmak için büyük bir kahramanlık destanı yazdığını” vurgulayanlar, 14 yıldır ve de özellikle içinde bulunduğumuz süreçte, ne demokratik hakları tanımakta ne de hukuksal normlara özen göstermektedir. Üstelik öğrencilere demokrasi söylemlerini içeren bu yazıların gönderildiği günlerde, özgür bir ülkenin topraklarına girilmekte ve ülkenin meşru liderine karşı hem de cihatçı oluşumlarla işbirliği yapılmaktadır. Yine bu günlerde, kişi iradesine (padişahlığa) karşı halk iradesini hakim kılmak üzere açımış olan TBMM’nin AKP’li başkanı, meclis/demokrasi düşmanı padişah II. Abdülhamit için “Vefa borcumuzu ödedik” dediği kutlamalar yapmaktadır. Dolayısıyla bu tür çelişkili durumlar, olan bitenin ayrımında olan öğrenci için (ki böylesi yüz binlerce öğrenci vardır), eğitsel yıkım yaratacak niteliktedir.

Öğrencilere gönderilen yazıda, “Halkın dini duygularını sapkın görüşleriyle istismar eden Fetullahçı Terör Örgütü” ifadesi, sanki halkın dini duygularını sapkın görüşleriyle istismar eden tek kuruluş onlarmış gibi ele aınmaktadır. Oysa tarikatların temel işlevi, halkın dini duygularını sapkın görüşleriyle istismar etmektir; en azından tarikat lidelerinin, şeyhlerin ve şıhların mal varlıkları, genelde bu tür bir istismar sonucudur.

Öğrencilere gönderilen yazıda darbe tanımlanırken, darbe girişiminden çok daha vahim sonuçlar doğuran sivil darbeden söz edilmemesi, öğrencinin yanlış, yanlı ve eksik bilgilenmesinin (AKP’nin anlayışına göre koşullandırılmasını) hedeflendiğini göstermektedir. Yakın zamanda yaşanan TEKEL girevi ve Gezi Parkı eylemleri ile günümüzde yaşanmakta olan HES ve Cerattepe eylemleri, işin özünde, halkın yaşam alanlarına yönelik demokrasiyi koruma ve kurtarmaya yönelik eylemlerdir. İktidarın bu eylemlere gösterdiği tepkisi ise, eylem yapanlara karşı darbe niteliğindedir. İçinde bulunduğumuz OHAL sürecinde alınan kararlar da, demokrasiye, hukuka ve insan haklarına karşı darbe niteliğindedir. Bu durumda “darbe” sözcüğünün iktidarın işine gelen bir şekilde açıklanması bile, eğitsel darbe niteliğinde olmaktadır.

Öğrenclere gönderilen yazıda, “15 Temmuz darbe girişiminin 241 şehidin mübarek kanları, 2 bin 194 gazinin de fedakarlıkları sayesinde engellendiğinin” belirtilmesi de, gerçeklerle bağdaşmayan bir açıklamadır. Silahlı kuvvetlerin büyük çoğunluğu darbe girşimimine karşı olmasaydı, bu girişim birkaç yüz şehit ve birkaç bin yaralıyla engellenebilir miydi?

Bu arada öğrencilere gönderilen yazılarda, “şehitlik” konusu, siyasal rant aracı haline getirilmektedir. Darbe girişimi eskaza başarılı olsaydı, bugün cenaze namazı kılınmayan kişilerin şehit sayılacağını unutmamak gerekir. Günümüzde Suriye’de ölen askerimiz şehit sayılırken, Suriye’de öldürdüklerimizin de karşı taraf için şeht sayıldığını da unutmamak gerekir. Bu türlü karmaşık ve çok duyarlı bir konuda küçücük çocuklara “şehit” ve “şehitlik” üzerinden yapılacak söylemler, eğitsel olarak çocuğun beynine vurulacak darbeler olacaktır.

Öğrencilere gönderilen yazıda, genelde AKP’nin kullandığı "Truva atı", "Haşhaşiler", "Sela", "Unutulmayacak Kahramanlar" ve "Sultanahmet Mitingi" gibi siyasal söylemlerle ilgili olarak verilen bilgiler, açıkça çocukları koşullandırmaya ve AKP’leştirmeye yönelik bilgiler olmaktadır. Dünyanın hiçbir yerinde tekbir getirerek, Sela vererek ve/ ya da tekbir getirerek demokrasiye sahip çıkılıp korunduğu görülmemiştir. Tekbir getirerek eylem yapılması, bizatihi eylemin halk için değil Allah için olduğunu tüm dünyaya ilan etmek değil midir? Örneğin Allah adına hareket eden IŞİD’in, demokrasi derdi olduğunu söylemek/düşünmek mümkün müdür?

Öğrencilere gönderilen yazılarda, AKP dışındakiler iyi niyetle katılmış olsa da, sonuçta bir AKP gösterisine dönüştürülen Yenikapı'daki "Demokrasi ve Şehitler Mitingi"nden görsellere yer verilmesi, AKP’nin gözünü iyice kararttığını, okulları kendi siyasal emelleri için çekinmeden kullanmaya kalkıştığını göstermektedir. Okullar, hiçbir çağdaş ve demokratik ülkede, iktidarın propaganda aracı olarak kullanılmamaktadır.

Öğrencilere gönderilen yazıda, "FETÖ kısaltması, halkın dini duygularını sapkın görüşleriyle istismar eden Fetullahçı Terör Örgütünü ifade eder. Sınav sorularını çalarak, devlet kurumlarına haksız şekilde yerleşmesi, eğitim, adalet ve güvenlik alanları başta olmak üzere, kamu imkanlarını kendi çıkar ve amaçları için kullanması nedeniyle 'Paralel Devlet Yapılanması (PDY)' olarak da tanımlanmaktadır” denmesi, iktidarın ipin ucunu iyice kaçırdığını göstermektedir. Çünkü bu açıklamalar, şu anda yalnızca bir suçlama niteliğinde olan açıklamalardır. Yargılama sonunda kesinleşmiş bir durum yoktur. İktidar bu açıklamalarla, kesin olarak suçlu oldukları saptanmamış on binlerce insanı töhmet altında bırakarak suç işelemektedir. Öğrencileri de bu suça ortak etmeye kalkarak işlediği suçu daha da ağırlaştırmaktadır. Üstelik öğrenciler arasında töhmet altında bırakılan aile çocukları da çoktur. Bu tür kesinleşmemiş suçlamaların (yalnız kendi siyasal anlayışları doğrultusunda) öğrenciye anlatılması, akılalmaz bir durum olmaktadır.

Böylesine muğlak, abartılmış konuların, daha neyin ne olduğu ortaya çıkmamışken ve iktidarın kendi yorumuyla okullara sokulması, kendi başına bir darbe niteliğndedir. Hukuk sisteminin işlediği bir ülkede bu tür uygulamalar, insanların aklına bile gelmemektedir ve böylesi uygulamalara izin de verilmemektedir. Bizde de hukuk varsa, toplumda, gerçekleri abartarak ve saptırarak bir zümre lehine ayrıcalık yaratmaya dönük, demokratik ve eğitsel olmayan, hukuka (Anayasa’ya) ve insan haklarına aykırı olan bu uygulamanın derhal iptal edilmesi gerekir.

Eğitim gerçek, somut, insancıl ve evrensel bilgilerle sürdürebilen bir süreçtir. Eğitimde koşullandırmaya ve günlük siyasete yer yoktur. AKP, bu uygulamayla çocuklarımızla, öğrencilerimizle ve geleceğimizle oynamaktadır.

Sistem ya da toplum, bu akıl-almaz gidişatı önleyecek bir yol bulamazsa, bırakın demokrasi şöleni edebiyatını, II. Abdülhamit’in “kızıl” sözcüğünü yasaklaması gibi, sıra “demokrasi” sözcüğünün yasaklanmasına gelecektir.

[email protected]