Öğretmen yetiştirme

Cumhuriyet tarihinde öğretmen yetiştirme söz konusu olduğunda, akla öncelikle eğitim enstitüleri ile köy enstitüleri gelmektedir. Eğitim enstitüleri, cumhuriyetin istediği “fikri hür, vicdanı hür ve irfanı hür” gençleri yetiştirme gereksiniminin bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Bir başka deyişle, eğitim enstitüleri, gençlerin özgürleşmesine yardımcı olacak öğretmeni yetiştirme gereksinimini karşılayan çözümdür. Açılan ilk enstitü olan Gazi Eğitim Enstitüsü, pedagoji (eğitim bilimi) bölümüyle, yetiştirdiği öğretmene eğitimci kimliği de kazandırmıştır. Gazi Eğitim Enstitüsü’nün ulaştığı nitelik, mezunları aracılığıyla diğer öğretmen yetiştiren kurumların niteliğini de olumlu yönde etkilemiştir.

Köy enstitüleri ise, gençlerin özgürleşmesine yardımcı olurken köy koşullarında çalışabilecek, köyün canlandırılmasında ve köylünün üretkenleşip özgürleşmesine yardımcı olacak öğretmeni yetiştirme gereksinimini karşılamaya yönelik bir çözümdür.

Her iki uygulamanın başarılı olmasının arkasında üç temel etken vardır. Temel etkenlerden biri, toplumsal gereksinimlerle öğretmen yetiştirme amacının sağlıklı ve gerçekçi bir biçimde belirlenmesi yanında, bu amaca ulaşmada doğru yöntemlerin de belirlenip uygulanmasıdır. İkinci temel etken, öğretmen yetiştiren okulların öğretim kadrosunu oluşturan Gazi Eğitim Enstitüsü mezunu öğretmenlerin niteliğidir. Üçüncü etken de, ülkeyi yönetenlerin, gençlerin ve dolayısıyla toplumun özgürleşmesine verdiği önemdir. Siyasal erk önem verdiği ölçüde ve sürede bu kurumların başarısı devam etmiştir. Örneğin gençlerin ve köylünün özgürleşmesinin yolunu açıp köy enstitülerinin kurulmasını destekleyen İnönü, enstitülerin kapatılması sürecinin başlatıldığı yıllarda da, Milli Şefidir. Köy enstitülerindeki aydınlanma kısa sürede sonuç verip hükümetlerin gözünü kamaştırınca-feodal ilişkiler sarsılınca, bu enstitüler hemen kapatılmıştır. Eğitim enstitülerinin kapatılması ise zaman almıştır.

Her iki enstitüde de, öğretmen adaylarının seçimine özen gösterilmiş, onlara sahip çıkılıp öğretmenlik sevgisi ve sorumluluğu kazandırılmıştır. Her iki kurumda da, laik ve bilimsel anlayış sahibi olduğu kadar, cumhuriyet ilkelerini de benimsemiş, öğretmenlik becerisine sahip öğretmenler yetiştirilmiştir. Bu enstitüler sayesinde, 1960 ve 1970’li yılların öğretmeni de gençleri de, genelde laik ve bilimsel görüş sahibidir-aydındır emekten yanadır eşitlikçi ve özgürlükçüdür yurtta barış ve dünyada barıştan yana olup emperyalizm-ABD karşıtıdır.

Günümüz öğretmen yetiştirme sisteminde eksik olan da, enstitülerdeki doğrulara ulaşılamamasıdır. Öğretmen yetiştirmede, ilk 15 yıl Türk-İslam sentezi anlayışı hakim olmuştur. Sonra bu anlayışa, Dünya Bankası işbirliğiyle girişimci öğretmen yetiştirme anlayışı eklenmiştir. 30 yıldır uygulanan sistemin, öğrencinin özgürleşmesine yardımcı olacak öğretmen yetiştirme amacı da yoktur derdi de. Öğretmen adayı ile iktisatçı, ormancı, ziraatçı adayı seçme arasında bir ayrım yoktur. Sistemde öğretmen adayına sahip çıkacak süreçler yoktur. Öğretmen adayı, cemaatlerin himmetine terk edilmiştir. Sistemde, insan, toplum ve öğretmenlik sevgisi olmayanlarla öğretmenlik tutum ve anlayışına sahip olmayanları öğretmenlik dışı kanallara yönlendirecek süreçler de yoktur.

12 Eylül 1980 darbesi sonrasında uygulanan eğitim-öğretim politikaları nedeniyle, okullarda mescit açılmasını ve karma eğitime son verilmesini isteyen öğretmenler giderek çoğaltmaktadır. Toplumda da, cemaatleşme, küçük yaşlardaki kızların evlendirilmesi ve kadına karşı şiddet yaygınlaşmaktadır. Evrim kuramı karşıtlığı, Osmanlı hayranlığı, başka inançtaki insanlarla komşu olmama isteği artmaktadır. Giderek daha fazla insan, kadınların mayoyla denize girmesini günah saymakta, depremin işlenen günahlar nedeniyle olduğunu ve Çanakkale Savaşının gökten inan yeşil sarıklı ermişlerle kazanıldığına inanmakta ve erkeklerin üstünlüğünü benimsemektedir. Komşularımızla savaş çığırtkanlığı yaygınlaşmakta ve ABD bağımlılığı giderek derinleşmektedir. Bürokratlar, giderek devletin-toplumun bürokratı olmak yerine hükümetin bürokratı olmayı yeğlemektedir. Yargı, insanın içini sızlatan kararlar vermektedir. Böylesi bir toplum, fikri hür, vicdanı hür ve irfanı hür genç yetiştirilmesini istemeyenlerin hedeflediği bir toplumdur.

İlköğretimden yükseköğretime, yargıdan silahlı kuvvetlere, sermaye kuruluşlarından yazılı ve görsel yayın organlarına kadar her şeye el atan AKP’nin öğretmen yetiştirme sistemine el atmamasının herhalde bir anlamı vardır. Şimdi sırada öğretmen adayının rekabetçi molla olarak yetiştirilmesi söz konusudur.

Bu gidişin sonu bellidir!

[email protected]