Karma eğitim (II)

Karma eğitime karşı çıkanların ortak özelliklerinin tutuculuk (muhafazakarlık-eskiye bağlılık) olduğu görülüyor. Tutucu olarak bilinip dinden-imandan söz edenlerin bazıları, paralarını bankaya yatırıp faiz de alıyorlar, tefecilik de yapıyorlar mal-mülk edinme yarışına da giriyorlar. Düne kadar “milli”likten ve/ya da Amerikan karşıtlığından dem vuran tutucuların bir bölümünün de, örneğin piyasacılık, Amerikan hayranlığı ve lüks yaşam gibi konularda kolayca değiştikleri görülüyor. Ancak pek çok konuda tutuculuklarından vazgeçiverenler, iş kadın konusuna gelince, bir türlü değişim göstermiyorlar.

Karma eğitime karşı çıkanlardan, çocuk-kadın istismarı konusunda bir şikayet gelmiyor töre-namus cinayetleri konusunda da. Bu kesim, kızların çocuk yaşta evlendirilmelerine de, yüklü bir çeyiz (bir bedel) karşılığında evlendirilmelerine de, kızın rızası olmadan evlendirmelere de karşı çıkmıyor. Kadına değer vermeyenler arasında, kızını ekonomik gelir kaynağı olarak görüp yüksek çeyiz bedeli karşılığında erken yaşta evlendirse de, kız çocuklarını çocuk olarak görmeyenler de çıkıyor. Kaç çocuğun var sorusuna örneğin 5 erkek ve 2 kız babasıysa , “Beş” diyor, arkasından da “Kaçı kız” diye sorulmuşsa, “2 de kız var” yanıtını veriyor doğrudan “7 çocuğum var” diyemiyor!

Kadının bu şekilde ikinci sınıf insan gibi görülmesi binlerce yıl öncesine dayanıyor. Belki de bu gelenek, tek tanrılı dinlerin ortaya çıkmasından önce, insanların inandıkları tanrılara kızları kurban etmesinden kaynaklanmış bulunuyor. Kadının ikinci sınıflığı, tek tanrılı (göksel) inançlarda da sürdürülüyor.

Dolayısıyla kadın konusundaki tutuculuğun, erkek egemenliğinden kaynaklandığını söylemek yanlış olmuyor. Tutucu erkekler bu egemenliklerini kaybetmekten korkuyor. Çünkü okuyan kadın, evlenirken bir mal gibi görülmesine karşı çıkıyor kolay kolay teslim olmuyor. Evlendiğinde erkeğin egemenliğini kolay kolay kabullenmiyor koca istiyor diye türbana girmiyor hakkını korumayı biliyor.

Kadın konusunda tutuculuğunu sürdürenler, karma eğitime karşı çıkabiliyor. Çünkü karma eğitim, erkekle kadını eşdeğer gören bir anlayışın ürünü demokratikleşmenin bir sonucu yurttaş olmanın olmazsa olmaz koşulu çağdaşlığın göstergesi. Kadın olsun-erkek olsun, karma eğitim görenlerin, birbirini eşdeğerde görme olasılığı artıyor.

Tutucu kesim, kadınların erkeklerle aynı haklara sahip olmasına, aynı meslekleri ve sporları yapmasına dayanamıyor. “Saçı uzun aklı kısa elinin hamuruyla erkek işine karışma” ve benzeri geleneksel söylemler de, erkek egemen anlayışı yansıtıyor.

Öte yandan küresel sömürü iki kanaldan tutucu insan üretiyor. 1) Küresel sömürgenlerin yarattıkları piyasacı dönüşümler, kitleleri yoksullaştırıyor. Yoksullaşan kitleler, umarsızlıklarından (çaresizliklerinden) dini cemaatlere yanaşıyor ve dinine daha çok sarılıyor. 2) Küresel sömürgenler, insanların ülkelerinde ve dünyada ne olup bittiğiyle ilgilenmemeleri için, çeşitli yollarla ve yerel iktidarlar aracılığıyla onlara dinselliği pompalıyor. 1960’larda, 1970’lerde, 1980’lerde ve hatta 2000’lerde laik olan Müslüman ülkelerin bir bir şeriat ülkesine dönüşmesinin altında, küresel sömürgenlerin bu oyunları/dayatması yatıyor. Sömürüldükçe dinsellik, dinselleştikçe de kadın düşmanlığı artıyor. Karma eğitim karşıtlığı, kadın düşmanlığının somut göstergesi oluyor.

Öğrenme konusunda, ilgi merak ve gereksinimden tutun fiziksel, ruhsal, zeka, algılama ve öğrenme hızına ve öğrenilenlerin bellekte saklanma süresine ve o bilgilerin yaşamda kullanılabilme becerisine erkekler arasında da, kadınlar arasında da, erkek-kadın arasında da farklar olduğu biliniyor. Ancak bu farklar, onların ayrı okullarda okumasını gerektirmiyor.

Bazı gelişmiş ülkelerde kimi bilim insanları, bilimsel merak gereği, bu farklılıkların karma okullarla karma olmayan okullarda öğrenme durumlarını nasıl etkilediğini araştıran çalışmalar yapıyor. Çok sınırlı düzeylerde yapılan bu çalışmalarda, öğrenmeye etki eden diğer etmenlerin kontrol edilmesi kolay olmuyor. Bu sınırlı çalışmalardan elde edilen bulgular şimdilik, okulun karma olup olmamasının yarattığı farkın kişiler arasındaki öğrenme farklılıklarında daha anlamlı olduğunu göstermiyor.

Bu arada karma eğitimden geçen kadınların erkekler kadar ve de hatta erkeklerden de üstün başarı gösterdiği de biliniyor ve her gün gözleniyor. Bu gerçekler, öğrenme konusundaki farklılıkların başarıyı engelleyecek derecede olmadığını gösteriyor.

Yine de, kadınları kendilerinden farklı görenler, çağdaş anlayıştaki kadın-erkek eşitliğine inanmayanlar, “Karma eğitim, ‘Yüzyılın en büyük pedagojik yanlışı’… Gün geçmiyor ki kız- erkek karışık eğitimin daha fazla zararları keşfedilmesin” gibi gerçek dışı ifadelere sarılabiliyorlar.

21’inci yüzyılda erkek egemenliğinde gözlenen bu denli tutuculuklar insanı şaşırtıyor.

[email protected]