İmamlaşmak kader mi?

635, 651, 652, 653, 666 sayılı kanun hükmünde kararname (KHK)’ler çıkarıldığında işin rengini belli etmişti: Renk, parasalcı-İslam’ı simgeleyen ve giderek koyulaşan iki faklı yeşildi. Yeşilin tonu da ılımlı-fanatik aralığında bir yerde olacaktı. Bir yeşil, “$” işaretinin simgelediği yeşil, parasalcı dönüşümü öteki yeşil ise, inancı simgeleyen yeşil olacaktı.

24 Ocak 1980 ekonomik kararlarından bu yana “$” yeşili için yeni dünya düzeninin istediği tona yaklaşılmıştı. Bir tek rekabetçi öğrenci yetiştirilmesiyle kamusal kuruluşların bir ticarethane gibi yönetilmesi kalmıştı. 635, 651, 652 ile 666 sayılı KHK’lerle bu da büyük ölçüde halledildi. Sıra üniversiteye geldi!

İnancın yeşili için, 12 Eylül’den bu yana ve de özellikle AKP iktidarında epey yol alınmışsa da, ufak tefek eksiklikler vardı. Yukarıda değinilen KHK’lerle 4+4+4 yasası bu eksikliklerin önemli bir bölümü giderildi.

İnancın yeşili için zorunlu din kültürü ve ahlak bilgisi dersi, Kuran kurslarına giden milyonlar ve imam hatip liselerine giden yüz binler yetmiyordu. Herkesin belirli oranlarda yeşillenmesi gerekiyordu. 4+4+4 yasasına, zorunlu-seçmeli “Kuran-ı Kerim” ve “Hz. Peygamberimizin hayatı” dersleri bunun için eklendi.

Yeşilin tonu dert olmasa, bununla yetinilecek ama, ah bu yeşilin tonu! Rengi koyulaştırmanın bir yolu Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB)’nı devreye sokmak ise ikinci yolu tüm okulları imam hatipleştirmekten geçiyor.

İmam hatip okullarının tarihsel geçmişi, AKP’nin sandığı ve dile getirdiği kadar toplumun bu okulları yeğlemediğini gösteriyor. 1924’te açılan imam hatipler, genelde öğrenci yokluğu nedeniyle 1930’da kapatılıyor. 1971’de meslek ortaokulları kapatıldığında iki yıl içinde imam hatiplere giden öğrenci sayısı yüzde 70 kadar azalıyor. İmam hatip lisesi var ancak ortaokulu bitiren öğrenci bu liseleri yeğlemiyor. Benzer durum, sekiz yıllık kesintisiz eğitime geçilen 1997 sonrasında da, üniversiteye geçişte katsayı konusu gündeme gelmeden önce de yaşanıyor. İmam hatip lisesi var ancak ortaokulu bitiren öğrenci bu liseleri yeğlemiyor. Katsayı konusu da gündeme gelince imam hatipte okuyan öğrenci sayısı daha da düşüp dört yılda 500 binlerden 64 bine iniyor. 10 yıllık AKP iktidarında, tüm çabalara, reklamlara, teşviklere ve mahalle baskısına karşın imam hatibe giden öğrenci sayısı 300 binin altında kalıyor.

Bu sayı yeşilin tonunu koyulaştırmaya yetmiyor. Ortaokuldan sonra imam hatip liseleri pek yeğlenmiyorsa, imam hatiplere daha küçük yaşta öğrenci çekmek gerekiyor 4+4+4 bunu sağlıyor.

Bu arada, özellikle görsel basın aracılığıyla toplumun belirli ölçülerde uyandığı ve ilkokul 4’ten sonra da yeterince imam hatipleri seçmeme korkusu yaşanıyor. Yeşilde belli bir tonu tutturmak için ne yapmak gerekiyor? Tüm okulları imam hatipleştirmek!

Halk istiyor uydurmasıyla, yılların okulları bir anda imam hatip okuluna dönüşecek. O yörede yaşayan çocukların önemli bir bölümü, uzak yörelerde tek tük kalmış normal okula ya da özel okula gidemeyecek olanlar, ister istemez imam hatipli olacak.

Tek tük kalmış normal okullar da, yeni din dersleriyle ve dini bütün hocalarıyla zaten kısa sürede imam hatipleşecek.

Bu konuda liberaller de, Allah için, yeteri kadar destek verecek. Ya liberaller bu tür gelişmeleri hiç duymayacaklar, görmeyecekler ve umursamayacaklar. Ya da, utanmadan ve sıkılmadan, bir şekilde destek verecekler. Örnekleri şimdiden görülmeye başladı bile!

SETA Vakfı ile Sakarya Üniversitesi 21 Mayıs 2012’de “Eğitim Sisteminin Yeniden Yapılandırılması Çalıştayı” düzenlemiş. Ne öneriyorlar? Seçmeli din derslerinin ilkokul birinci sınıftan başlamasını! Ortaokulların ara sınıflarından imam hatiplere geçişin kolaylaştırılmasını! Din eğitiminden doğacak personel ihtiyacının DİB’de görevli 13 bin ilahiyatçı personelle karşılanmasını! Velinin isteği doğrultusunda çocuğun hafızlık eğitimi alması için kademeler arası geçişlerde bir yıl ara verilmesini!

Biliyorsunuz bir sivil toplum kuruluşu sayılan SETA’nın açılımı “Siyaset Ekonomi ve Toplum Araştırmaları” oluyor. SETA, işi ve işlevi nedeniyle, üniversite de son zamanlardaki dönüşüm gereği, inancın ne işe yaradığını iyi biliyor. Görüldüğü gibi sivil toplum–üniversite işbirliği, ekonomik ve toplumsal kalkınma için sihirli formülü bulup hem “$”ın hem de inancın yeşiline oynuyor.

Bu koşularda kimi yurttaşlar dişinden tırnağından artırıp laik ve bilimsel eğitime özen gösteren özel okullara can simidi gibi sarılacak. Özel okullar can simidi olurken “$”ın yeşili de renklenmeye başlayacak. Bir-iki yıl sonra, özel okul pazarı yeterince palazlandığında, AKP iktidardaysa, o okullara seçmeli din derslerini açması konusunda baskıya başlayacak. Özel okullar da, medyaya dönüşecek: Ya AKP’nin isteğini yerine getirecek, ya da …!

Sözün kısası, AKP’yle, SETA gibi sivil toplumcularla ve Sakarya Üniversitesi gibi üniversitelerle, ya tüm okullar imam hatipleşecek ya da tüm okullar imam hatip okulu olacak.

1928 yılında laik bir cumhuriyete dönüşen devlet, yakında, “Devletin dini, ‘Din-i İslam’dır”a dönüşecek.

Peki! Okulların imam hatipleşmesi, çocuklarımızın ve toplumun imamlaşması kaderimiz mi?

[email protected]