İmamhatipleştirme (I)

Geçen haftaki “YKS sonuçları” başlıklı yazımla ilgili olarak bir e-posta gönderen öğrenci, “Haftada ortalama 40 saat ders gören bir öğrencinin 2 dersi din kültürü olması mı güncel sorunları din kültürü dersine bağlayıp çözmeye çalıştığını gösteriyor?” diye sormuş. Ayrıca yazısını “Yani sorunumuzu imam hatiplere bağlı kılmaktan ziyade, genel olarak eğitim sistemimizin eksikliğinden kaynaklandığını düşünüyorum. Çünkü beklenen ve istenen başarı oranları Anadolu Lisesi ve fen liselerinde de istenilen düzeyde değil” yorumuyla bitirmiş.

Herhalde öğrencinin bu sorusunu haklı bulan ve yorumuna katılan pek çok insan vardır. Bu nedenle imamhatipleştirme konusuna biraz değinmek gerekiyor.

İmamhatipleştirme kısaca, eğitim-öğretim süreçlerini imamhatipleştirme ve toplumu imam hatip değerleri doğrultusunda din toplumuna dönüştürme çabası anlamına gelmektedir. 

İmamhatipleştirme konusu, genelkurmay başkanlığından Cumhurbaşkanı olmuş Cevdet Sunay’ın, bağımsızlıktan yana ve ABD karşıtı 1968 üniversite gençliğini hedef alarak, “Memleketin geleceği bunlara teslim edilemez. On yıl sonra bunlar işbaşına geçecekler, Ülkeyi perişan ederler... bunlara güvenemeyiz. Onun için laik okullara karşı imam hatip okullarını alternatif olarak düşünüyoruz. Devletin kilit mevkilerine bu okul mezunlarını yerleştireceğizdemesiyle ilk kez gündeme gelmiştir. 12 Mart muhtırasını veren askerler, İngiltere’ye kaçan Erbakan’ı ülkeye davet ederek dini değerleri öne çıkaran bir parti kurmasına izin vermişlerdir. 

Bilindiği gibi AKP kurucularının önemli bir bölümü imam hatip geçmişi olan ve 1995 yılında yapılan parti kongresinde, “İmam hatipler bizim arka bahçemizdir” diyen Erbakan’ın partisinde yetişmiş kimselerdir. Dolayısıyla AKP, imam hatipliği misyon edinmiş bir partidir. AKP, iktidara geldiği günden beri imam hatip konusunu dilinden düşürmemiştir. Bu konuda geçmiş iktidarları suçlamıştır. Bu okullara daha fazla kaynak aktarmıştır. Bu okullar hakkında çeşitli güzellemeler yapmıştır. Öğrencilerin bu okullara gitmesi için çeşitli yol ve yöntemler üretmiştir. İlköğretim okullarına çocukların imam hatip lisesine gitmesi için çeşitli vaatlerle dolu ilanlar asmıştır. Bu okul mezunlarını methederken bilimsel okulların mezunlarını küçük düşürmekten bile geri kalmamıştır. Bu tür gayretleri sonunda, AKP iktidara geldiğinde 450 imam hatip lisesinde 64 bin kadar öğrenci varken, 4+4+4 yasası öncesinde imam hatip lisesi sayısı 537’ye ve öğrenci sayısı da 268 bine çıkmıştır. 

AKP, 2010 Anayasa referandumu sonrasında (önce Fetöcülerle, sonra onların yerine getirilen yandaşlarıyla) yargıda da kadrolaşmıştır. Haziran 2011 genel seçimlerini kazanınca, bu kadrolaşma sayesinde 2012 Martında, Anayasanın laiklik, bilimsellik ve bir zümreye ayrıcalık sağlanamayacağıyla ilgili pek çok maddesine aykırı olan “4+4+4” yasasını çıkarmıştır. Bu yasayla imam hatip ortaokullarını yeniden açmış, yoksul ailelerin çocuklarını çok erken yaşta imam hatibe göndermesini sağlamak için, okula başlama yaşını bir yıl küçültmüş, ortaokulları da 6 yerine 5’nci sınıftan başlatmıştır. 

Bu yasa sonrasında AKP yeni imam hatip okulu açılmasını hızlandırırken, 2012-13’te genel ilköğretim okulları ile liseleri imam hatip okuluna dönüştürmeye başlamıştır. “Halk ne istese o yapılıyor” derken, halkın karşı çıkıp aylarca direndiği okulları bile imam hatibe dönüştürmüştür. Bu tür dönüştürmeler günümüzde de devam etmektedir. Daha da önemlisi, genel liseleri, öğretmen liselerini ve meslek liselerini kapatmış, bunların önemli bir bölümünü imam hatibe dönüştürürken diğerlerine “Anadolu” statüsü vermiştir. Liseye giriş sınavında Anadolu liselerini kazanamayan yoksul ve dar gelirli aile çocuklarını, resmen imam hatip liselerine ya da açık liseye gitmek zorunda bırakmıştır. 

İki yıl önce uygulamaya konan Liselere Geçiş Sistemi de, bir yandan daha çok öğrencinin imam hatip lisesine gitmesi ve öte yandan da daha çok imam hatip ortaokulu mezununun Anadolu liselerine girebilmesi içindir. Bakanlığın imam hatip liselerinin niteliğini geliştirme projesini başlatması da, bu lise mezunlarının üniversite sınavında daha başarılı olmaları içindir. 

Günümüzde imam hatip ortaokulu sayısı 3.300’ü ve imam hatip lisesi sayısı da 1.600’ü geçmiştir. Bu okullarda okuyan öğrenci sayısı da 1,5 milyona yaklaşmıştır. Dolayısıyla AKP dönemindeki imam hatiplerle ilgili sayısal artış, hem AKP’nin siyasal ve dini misyonunun sonucudur hem de açık ve net bir şekilde, okulların ve öğrencilerin imamhatipleştirilmesi demektir. 

İmam hatiplerdeki bu sayısal gelişimi, kimse toplumun isteğine bağlamamalıdır. Çünkü hem tarihsel gerçekler tersini göstermekte hem de AKP’nin tüm çabalarına karşın kontenjanları dolmayan imam hatipler vardır. 1972 yılında meslek ortaokullarıyla birlikte imam hatip ortaokulları da kapatılmıştır. Bu dönem, mecliste Demirel’in muhafazakar Adalet Partisinin çoğunlukta olduğu ve 12 Mart hükümetlerinin Demirel’in isteklerini/ beklentilerini bir bir yerine getirdiği bir dönemdir. İmam hatip liselerine karşı bir hava ve ortam olmadığı halde bu liselere giden öğrenci sayısı iki yılda yüzde 72 azalmıştır. O Demirel, 1975-1980 yılları arasında iktidar olduğu üç dönemde, imam hatip okulu sayısını 30’lardan 300’lere çıkaran Demirel’dir. 1998 Ağustosunda mecliste sekiz yıllık kesintisiz zorunlu öğretim yasasının kabul edilip imam hatip ortaokullarının yeniden kapatılması da, Demirel’in Cumhurbaşkanlığında ve mecliste tutucu partilerin çoğunlukta oluştuğu bir dönemde gerçekleşmiştir. 1998’ten 2002’ye kadar, yine imam hatip liselerine karşı bir hava ve ortam olmamasına karşın bu liselere gidenlerin sayısı, 100 binlerden 64 bine düşmüştür.     

İmamhatipleştirme, eğitim-öğretim süreçlerinde imam hatip değerlerini olabildiğince öne çıkararak da sürdürülmektedir. Değerler eğitimi bu amaçla gündeme getirilmiştir. Zorunlu olan din kültürü ve ahlak bilgisi (DKAB) dersinin, bir kültür dersinden çok Sünni anlayışta işlenmesi de, liseye ve üniversiteye giriş sınavlarında DKAB dersinden soru sorulmasına başlanması da bu amaçladır. AKP, belirli ölçülerde imam hatiplerin anlayışı doğrultusundaki Sünni anlayış edinmemiş kişilerin nitelikli eğitim almasını istememektedir. 

AKP kendi Sünni anlayışını yaygınlaştırmak için 4+4+4 yasasıyla seçmeli “Kuran-ı Kerim” ve “Hz Peygamberin Hayatı” adlı iki din dersi açmıştır. Hemen arkasından da “temel din bilgisi” adında bir seçmeli din dersi daha üretmiştir. Okullarda, bilimsel seçmeli dersler öğretmen yokluğu gerekçesiyle pek açılmazken, genelde öğrencilerin bu din derslerini seçmek zorunda bırakılması da bu amaçladır. Ortaöğretim yönetmeliğinden, “soran, eleştiren,… öğrenci yetiştirme” ilkesinin çıkarılması da bu nedenledir.

AKP iktidarında eğitim bakanlarının giderek artan bir biçimde gerici kuruluşlarla işbirliği yapması, projeler düzenlemesi ve protokoller imzalaması da bu amaçladır. AKP başta Fetö cemaati olmak üzere, tüm cemaatlere okul, yurt ve dershane açmaları için destek vermiştir. 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında çoğu Fetöcü olduğu gerekçesiyle kapatılan 2.284 okul ile Fetöcü yurtlar, yandaş cemaatlere ya da eğitimi imamhatipleştirme amacıyla kurulan Maarif Vakfına peşkeş çekilmiştir.  

2017 Eylülünde uygulamaya konan öğretim izlencesi de (müfredat da), eğitim öğretim süreçlerinde imam hatip değerlerini işlemek, yaygınlaştırmak ve öğrencilere benimsetmek içindir. Bu izlencenin dini öğretimle ilgili temel ilkesinden birinin, “Kuran ve sünneti merkeze alarak güncel meseleleri çözümleyen” öğrenci yetiştirmek olması bu nedenledir. Yeni izlencede evrim kuramına yer verilmemesi, bilimsel derslerin azaltılması, Osmanlı-padişah-hilafet hayranlığının öne çıkarılması da bu nedenledir. AKP’nin, ilköğretimdeki kızların türbana girmesine izin vermesi, karma eğitime karşı çıkması, yurtları kız-erkek yurdu olarak ayırması, başarılı öğrencileri aldığı yaz kampında haremlik-selamlık uygulamasıyla birlikte çocuklara tarikatçı görüşlerin aşılanması da bu amaçladır. AKP’nin göreve getirdiği okul müdürleriyle bakanlık bürokratlarının önemli bir bölümünün imam hatipli olması da bu nedenledir. Okul yöneticilerinin yüzde 85 kadarının laik ve bilimsel eğitim karşıtı bir sendikanın üyesi olması da. AKP’nin 2014 Martında çıkardığı dershane yasasıyla “proje okulu” uygulamasını getirip laik ve bilimsel eğitim uygulamalarıyla toplumun gözdesi olmuş Anadolu Liselerini kısa bir sürede, sıradan okullara dönüştürmesi de bu nedenledir. 17 Haziran 2016’da Maarif Vakfı’nın kurulması da bu nedenledir. 

Dolayısıyla günümüzün Anadolu liseleri de, sosyal liseler de, belirli ölçülerde imamhatipleşen liseler haline getirilmiştir. Bu nedenle, özellikle 4+4+4 yasası sonrasında özel okul sayıları da hızla artmaya başlamıştır.

Benzer imamhatipleştirme süreci yükseköğretimde de yürütülmektedir. AKP, Abdullah Gül’ün 2007’de Cumhurbaşkanı olmasından kısa bir süre sonra YÖK’te de kadrolaşmıştır. Bilindiği gibi YÖK artık AKP’nin istediğini yerine getiren bir kurumdur. YÖK 2008’den bu yana, olabildiğince AKP yanlısı kişileri dekan olarak atamaktadır. 2008-2016 yılları arasında, üniversitelerin seçtiği 6 rektör adayını üçe indirirken de, hep yandaş kişilerin rektör olmasını sağlamaya çalışmıştır. Bu yıllarda ilahiyat fakültesi ve öğrenci sayısı da tavan yapmıştır. Hukuk programında laik Roma hukuku rafa kaldırılmıştır. Bu yıllarda eğitim, tarih ve felsefe alanlarında ilahiyatçıların istihdam edilmeleri hızlanmıştır. Bu yıllarda rektörler AKP liderine fahri doktora vermeye ve AKP’nin isteği doğrultusunda bildiriler yayımlamaya başlamışlardır. Harp okulları kapatılmış ve subay yetiştirme işi, AKP’lilerin eline bırakılmıştır. 2016 Ekiminde çıkarılan bir OHAL KHK’si ile Cumhurbaşkanı rektör atama yetkisini eline aldıktan sonra, ağırlıklı olarak AKP’de aday/milletvekili olmuş, bakanlık yapmış ve / ya da imam hatip geçmişi olan kişileri rektör olarak atamaya başlamıştır. 

ODTÜ’de son yaşanan olaylarda ve Anayasa Mahkemesi’nin fikir özgürlüğü ile ilgili son kararından sonra görüldüğü gibi, üniversiteler de AKP’nin değerlerini benimseyen -imamhatipleşen- kurumlara dönüşmüştür.  

Eğitim bağlamında, imamhatipleşen eğitim-öğretim süreçlerinde yetişenlerin nakli bilgileri edinme becerisi gelişebilse de, sorgulama, eleştirme ve sorun çözme becerileriyle yeni şeyler öğrenme merakının gelişmesi kolay değildir.

İmamhatipleşen eğitim sistemiyle, çağdaş ülkeler arasında saygın bir yer edinmek de imkansızdır. 

[email protected]