III. Milli Kültür Şurası! (1)

Birkaç gün önce, Kültür ve Turizm bakanlığının 3-5 Mart 2017 tarihlerinde İstanbul’da düzenlediği “III. Milli Kültür Şurası” sonuç raporundan haberim oldu. Bu raporda kültür bakanı Prof. Dr. Nabi Avcı’nın yazısını görenler, herhalde, “Eğitimi bitirdi, sıra kültür ve turizmde” diye düşünmüşlerdir. “Huylu huyundan vazgeçmez” demişlerdir. Biliyorsunuz, Avcı, eğitim bakanıyken mangalda kül bırakmazdı, yeni bakanlığında da, mangalda kül bırakmıyor. Tek fark var, eğitimden kültüre geçince, dilinde de ortama uygun dönüşüm olmuş.

Bilindiği gibi, bakanlar, bakanlığın hazırladığı belgeyle ilgili görüş ve açıklamalarını, genelde belgenin ilk sayfalarında yapmaktadırlar. Avcı’nın görüşlerini, milli eğitim bakanı iken [1] “Bakanın Sunuşu” başlığı altında,  kültür bakanlığında ise “Girizgâh” başlığı altında açıkladığı görülüyor. Avcı’nın bu “sunuş”tan “girizgâh”a geçişi, hem kültürel değişimin hem de “Hedef 2023”ün yönünü gösteriyor.

Avcı, kültür şurası sunumunda  “girizgâh” sözcüğünü kullanmakla yetinmiyor: Örneğin aydın, bilim, değerli, saygı, sevgi, sonuç ve tartışmacı gibi halkın büyük bir çoğunluğunun benimseyip kullandığı sözcükler yerine, münevver, ilim, kıymettar, hürmet, muhabbet, nihai ve müzakereci gibi sözcükleri kullanmayı yeğliyor. 

Şurada, kültür politikaları, kültür diplomasisi, kültür ekonomisi, sinema radyo ve televizyon gibi 17 komisyon oluşturulmuş. Girizgâhtan sonra raporda, görüş ve önerileri içeren komisyon raporlarına yer veriliyor.

Kültür politikaları komisyonu başkanı, bir önceki Kültür Bakanlığı müsteşarı ve “Osmanlı Müesseseleri ve Medeniyeti Tarihi” çalışmasıyla doçent olan Prof. Dr. A Haluk Dursun.  Tekke kültürü ve eğitimi dersini okutan ve gençlere, “Şükrü ihmal etmeyin. Allah’a şükredin” diye öğüt veren bir muhterem. Bu komisyonun bir başka üyesi, R. T. Erdoğan’ın, 14 Ocak 2015 günü yemeğe çağrılan kişilerden biri olan  Prof. Dr. Erol Göka. 16 Nisan sonrasında, ​“Halkoylamasında 18-24 yaş grubunda çok daha yüksek (%70) civarında ‘Hayır’ bekliyordum. O yüzden %54 sonucuna hayli şaşırdım. Şaşırmakla kalmayıp ‘milli ve yerli kültür’ adına çok sevindim, umutlandım" [2] diye yazan bir başka muhterem.

Bu komisyonun diğer üyeler de: Prof. Dr. Asu Aksoy (bir yıl önce  “Fetih” konusuna odaklanan ve 2016’da ise “Yaşam, Mimari, Estetik” konusunun işlendiği “13. Eyüp Sultan Sempozyumu”nun bilim kurulu üyesi); Pof. Dr. Süleyman Seyfi Öğün (politik kültür, muhafazakarlık ve milliyetçilik konularında çalışan, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Başdanışmanı ve Yeni Şafak gazetesi yazarı); Prof. Dr. Şaban Teoman Duralı (1990’lı yıllarda, Kuala Lumpur'da bulunan Malezya Uluslararası İslam Üniversitesinde çalışmış); Doç. Dr. Mehmet Akif Kireçci (Türkiye Fulbright Eğitim Komisyonu üyesi Bilkent Üniversitesi öğretim üyesi ve Ankara Siyasal ve Ekonomik Araştırmalar Merkezi Başkanı); Ahmet Kot (Türkiye Yazarlar Birliğinin İstanbul Şube Başkanlığı yapmış); Levent Erden (pazarlamacı); Prof. Dr. Hüsamettin Arık (internette hakkında bir bilgi yok) ve Serhan Ada (santral İstanbul proje sorumlusu, Avrupa kültür başkenti büyük etkinlikler koordinatörlüğü görevinden istifa etmiş).

Görüldüğü gibi bu politika komisyonu, çoğu açık bir şekilde AKP yandaşı olan tarafsız(!) kişilerden oluşuyor. Diğer 16 komisyonda yer alan yaklaşık 180 kişinin çoğunluğu da, Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları (SETA) Vakfı gibi yandaş kuruluş mensuplarından, TRT’de program yapanlardan, yandaş gazetelerde yazanlardan, imam hatipli olanlarda, ilahiyatçılardan ve AKP’nin görevlendirdiği bürokratlardan oluşuyor. Komisyonlardaki muhalif ya da AKP’ye mesafeli olan üye sayısı iki elin parmakların geçmiyor.

Bu politika komisyonu, “son dönemlere kadar kültür alanını belirleyen tek tip ideoloji merkezli, dayatmacı ve vesayetçi sınırlamalardan” söz ediyor. Raporu okuyan, “Hah şimdi bu komisyon, son dönemin 15 yılı AKP’ye ondan önceki 20 yılı da 12 Eylül askeri darbe yönetimine ait uygulamaları eleştireceğini sanıyor. 1983 yılında yayımlanan DPT’nin Milli Kültür Raporu’nda “Türk-İslam sentezi, din-devleti; millet, din cemaati; milli kültür, İslam kültürü; milliyet, İslamiyet; milliyetçilik, İslamcılık; Türk milleti, yüzde 99’u Müslüman olan Türkler; laiklik, din düşmanlığı; bilim de Kur’an’daki bilgiler olarak” [3] belirtilmesine karşı çıkacağını düşünüyor. Oysa bu komisyonun önerileri de, üstü kapalı da olsa son 35 yılda yapılanların doğrultusunda oluyor.

Şura komisyonlarına yandaşları dolduran Avcı, politika komisyonuna atfen, “Milli Kültür Şurası’nda, gerilimli ve kutuplaştırıcı politik iklimin kültürel hayatımızı geçmişte yoksullaştırdığına işaret edilmiş” deyip “Buna karşılık Türkiye’nin zengin birikimini bir araya getiren 3. Milli Kültür Şurası’nın çoğulcu ve demokratik karakteri takdir edilmiştir” diyebiliyor.

AKP’nin “kendisinin, çalıp kendisinin oynadığı” şuralar ya da öğretmen yetiştirme strateji belgesi gibi belgeler,  nasıl oluyorsa onların ağzında, “çoğulcu ve demokratik karakterli” oluveriyor. Bu tür abartıları kim yapsa tuhaf oluyor da, eğitim ya da kültür bakanı yapınca, insan ne diyeceğini bilemiyor. Onların, bırakın başkalarını, arkadaşlarının yüzüne nasıl bakabildiklerine akıl erdiremiyor.

Tabii ki girizgâhın şaşırtıcı yanı kullanılan sözcüklerle sınırlı kalmıyor. Örneğin Avcı, bu şuranın parolasının, “Dünyanın İyiliği İçin Türkiye” olduğunu açıklıyor ve “Şuranın bize emanet ettiği bu veciz ifadeyi şiarımız olarak kabul ediyoruz” diyor!  İlk bakışta şaşırtıcı gelen bu parola, şurada ortaya çıkan örneğin, “Eski Türkçenin öğretilmesinin gereğinin kuvvetle ifade edilmesi” gibi önerileri okuyunca, anlam kazanıyor. Kültürü Eski Türkçeyle, Osmanlıcayla, Arapçayla ve inançla şekillendirilecek Türkiye’nin, Osmanlıya benzediği ölçüde dünyanın iyiline katkı yapacağı anlaşılıyor!

[email protected]

[1] Bkz. örneğin 2015 yılında hazırlanan 2015-2019 stratejik planı ve Faaliyet Raporu 2014 ile Ocak 2016’da hazırlanan 2016 yılı performans raporu.

[2] http://www.haber10.com/yazar/prof_dr_erol_goka/genclerin_hayir_tercihi-7....

[3] Bkz. B. Güvenç; G. Şaylan; İ. Tekeli; Ş.Turan (1991). Türk İslam sentezi. İstanbul: Sarmal Yayınevi.