Hüseyin Çelik’in Eğitim Bakanlığı!

Çelik'in bakanlığa gelişinin de bakanlıktan gidişinin de bilinmeyen yanları olduğu gibi, bakanlığı süresinde kimlerden "feyiz" aldığı da bilinmiyor. Bir edebiyat fakültesinin doçenti iken Doğru Yol Partisi milletvekili oluyor. Ortamı uygun bulup, AKP'nin kurucuları arasına giriyor 2002 seçimleri sonrası kendini Gül'ün kabinesinde kültür ve Gül gidip Erdoğan kabinesi kurulduğunda da eğitim bakanlığında buluyor.

Genel dünya görüşü olarak milli eğitime uzak ve sistemi yakından tanımayan, üstelik müsteşarlığa da sistemi tanımayan bir başka edebiyatçıyı (bu kişi 2007 seçimlerinde milletvekili olunca da onun yerine bir vali yardımcısını) getiren bir kişi, herhalde bu göreve boşuna getirilmiyor.

Çelik, bir "milli eğitim bakanı" olarak değil, AKP'yi gönendirme bakanı olarak, AKP'nin gerici, piyasacı ve Amerikancı politikalarının eğitim yoluyla da benimsenip pekişmesine çalışıyor.

Her fırsatta, "Küreselleşme sel suları gibidir karşı durulmaz, onunla yaşamayı bilmek lazım AB'de çalışacak eleman yetiştireceğiz özel okullara en çok yardım yapan hükümetiz" türünden açıklamalar yapıyor.

Bakan olur olmaz, "Asaleten atama yapmak için" diyerek tüm il ve ilçe milli eğitim müdürlerini görevden alıyor ve yerlerine yine vekaleten atama yapıyor. Talim ve Terbiye Kurulu üyeleri başta olmak üzere merkez örgütüne kendi yandaşlarını getiriyor. Zaman içinde kendi getirdiklerini de değiştiriyor. Hemen her değişiklikte, sistemi yakından tanımayanların üst düzey görevlere getirilmesi, Çelik'e özgü bir uygulama oluyor. Görevden alma kararları ile idare mahkemelerde bu kararların iptal edilmesi yarışı başlıyor. Çelik bakanlıktan ayrıldıktan sonrasında bile onun yaptığı atamalar bir bir yargıdan dönüyor.

Bakanlığının ikinci ayında, 10 bin yoksul öğrenciyi, sınavla toplam 2.613 öğrenci alacak (genellikle cemaatlere ait) özel liselere göndermek istiyor değişik denemeleri her seferinde yargıdan dönüyor.

Başka tarihlere denk gelse de, "Kutlu Doğum" haftasının 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı günlerinde ilahili ve türbanlı gösterilerle okullarda kutlanması yaygınlaşıyor.
Kamu okulları, cemaat okullarıyla yarışa giriyor. Özellikle yatılı kamu okullarında, çocuklara zorla oruç tutturuluyor, namaz kıldırılıyor, kızlar türbana alıştırılıyor. Çocuklar servis araçlarıyla namaza götürülüyor. Din dersinin okulöncesi ve çıraklık eğitimine yayılmasına çalışılıyor. Okullarda öğrenciler yanında türbanlı öğretmenler de giderek artıyor. Çoğu Kuran kursu niteliğinde açılan kaçak kurs açanlara verilecek cezalar azaltılıyor.

Bakanlığı döneminde, din kökenli il ve ilçe milli eğitim müdürü sayısı 86'dan 266'ya çıkıyor. Diyanet İşleri Başkanlığı'ndan 833 kişi öğretmen olarak naklen atanıyor. Ocak 2008'e kadar, 993 biyoloji, 230 fizik ve 231 kimya öğretmeni atanmışken, din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenliğine atananların sayısı 7.758'i buluyor. Öğretmenler, aday öğretmen, öğretmen ve başöğretmen olarak rütbelenip bölünüyor. Kadrolu öğretmen yerine ücretli ve sözleşmeli öğretmen alınması yaygınlaşıyor.

Atama sürecine mülakat getiriyor. Yurt dışına öğrenci gönderme yöntemine partizanlık katıyor. On binlerce eğitim fakültesi mezunu atanmayı beklerken, fen-edebiyat fakültesi mezunlarını açacağı sertifika programlarıyla öğretmen yapmak istiyor. Bunların her biri Danıştay'dan geri dönüyor.

Birinci dönem başarılı olan 8. sınıf öğrencilerine, ikinci dönem derslere devam etmeseler de, öğretmenler kurulu kararı ile sınıf geçme izni veriliyor. Lise son sınıfa gidenlere, son aylarında dershanelere gitmelerini kolaylaştırmak için izin veriliyor! Zorunlu öğretimi 9 yıla çıkarmak yerine liseler dört yıla çıkarılıyor! Ücretsiz olması gereken kamu okullarında, çeşitli gerekçelerle toplanan paralar giderek binleri geçiyor!

Ortaöğretime geçişte yapılan tek sınav kaldırılıyor ilköğretimin altıncı, yedinci ve sekizinci sınıflarında yapılacak Seviye Belirleme Sınavı (SBS) getiriliyor. Dershanelere 8. sınıf yerine 6. sınıflardan akın başlıyor. Dershane, yoksulun eğitimden dışlanması ya da cemaatlerin eline düşmesi anlamına geliyor. SBS'ye din bilgisi ile İngilizce soruları da ekleniyor. Yabancı dil öğretmeyi beceremeyen bir sistemde bu uygulama, öğrencilerin dershanelere yönelmesine yol açıyor. Yeni basılan ders kitaplarında, ulusallığı, yurtseverliği ve sömürüye karşı olmayı teröristlikle eş tutmaya kalkan ifadelere yer veriliyor.

Yeni dünya düzeninin Malta ve Yunanistan'da başlattığı ilköğretim izlencesi (programı), Çelik ve ekibi tarafından "bize özgün bir izlence" söylemiyle araştırma falan yapılmadan uygulamaya konuyor. Bu izlenceyle "girişimci" öğrenci yetiştirileceği vurgulanıyor. İstenen girişimci örneği, ilgili ilköğretim genel müdürünün söylemiyle, patlamış mısırın bardağını 25 kuruşa satarken talep artışını gördüğünde bardağın bedelini 50 kuruşa çıkaran öğrenci oluyor. Bu izlencenin önemli bir bölümü 4 Mart 2009'da Danıştay tarafından iptal ediliyor.

Ortaöğretim ve yaygın eğitimin geleceği, yabancı uzmanların öncülüğünde yürütülen projelere bırakılıyor.

Bu arada bir-iki olumlu icraat da oluyor: İlköğretimde okutulan ders kitapları, parasız olarak dağıtılıyor ancak kamu matbaasında basıldığında bir birime mal olacak kitaplar, özel kesime ihale edilerek iki misline mal oluyor! Anadolu liselerindeki yabancı dil öğretimine son veriyor ancak Kadıköy, İstanbul ve Galatasaray liselerinde İngilizce, Almanca ve Fransızca öğretime dokunulmuyor! Ortaöğretim düzeyinde var olan 79 çeşit okul adı bir genelgeyle 15'e indiriliyor ve bu uygulamanın adı yeniden yapılanma oluyor!

Çelik, laiklik karşıtı eylemlerin odağı olan AKP'nin bu konuda başını çekenlerden biri oluyor. Bakanlıkta yaptıklarıyla öne çıktığı kadar, hükümetin propaganda bakanı gibi söylemleriyle de öne çıkıyor eğitim bakanından çok parti sekreteri gibi konuşuyor. Belediye seçimleri öncesinde bile, eğitimle ilgili sözleriyle değil de, AKP'li belediye başkanlarının seçilmesi için verdiği gözdağı ile anımsanıyor. Hizmetleri (!) göz önüne alındığında, bakanlıktan hiç alınmayacağının düşünüldüğü bir anda görevden alınıyor. Görevden alınmayı AKP'nin Van'da belediye başkanlığını kazanamamasına bağlamak yetmiyor, arkasında başka şeylerin olduğu akla geliyor.

Bu nedenle, bakanlığa bir başka kişinin getirilmesi oynanan oyunu açıklamadığı gibi bir umut da yaratmıyor.

[email protected]