Hrant Dink Olayında İşlemeyen Adalet Nerede İşler?

Hrant Dink’in öldürülmesinin üzerinden az değil dört yıl geçti. Dört yıl önce yalnız o öldürülmemişti, milyonlarca insan öldürülmüştü. Cenazesine yüz binlerce insan katılmıştı. İstanbul’da ve tüm Türkiye’de, cenaze törenine katılmak isteyip de katılamayan milyonlarca insan vardı. Törene katılanlar da ölmüştü o gün, törene katılmak isteyip de katılamayanlar da.

Hrant Dink’in öldürülmesiyle ilgili olarak ortaya çıkan her haber, duyarlı insanları yeniden öldürüyor. Ve yeniden ölmeler her gün devam ediyor.

Yolsuzluk, dolandırıcılık ve sahtekarlık yapanlarla katillere milletvekili yolunu açan adalet, Hrant Dink cinayetini çözemezse ne işe yarar, kimin işine yarar?

Bu cinayeti çözemeyen adalet, onunla ölen milyonları her gün öldürür insanlığı öldürür. Ülke, bu olayı gerçekleştirenlerin karanlığında boğulur.

“Geliyorum” diyen ve durumun ayan-beyan bilindiği bu suçu ortaya çıkaramayan adalet, toplumun vicdanını sızlatan başka olayları, Ergenekon’u, Balyoz’u, Deniz Feneri’ni, Yüce Divan’lık olayları çözebilir mi?

Bu cinayeti çözemeyen adalet, bu ülkeyi altından kalkamayacağı bir insanlık ayıbıyla baş başa bırakır.

Öldürüldüğü gün onun Agos Gazetesi’nde yayımlanan yazısını okuyanlar da, her okuyuşlarında yeniden ölüyorlar öldürülmesinden önceki adli yanlışlığı anımsayanlar da.

AKP ileri demokrasiye geçişin taşlarını döşemeye 301 sayılı yasayla başlıyor. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ile Adalet Bakanı Cemil Çiçek’in “Bu kadar da abartılacak bir yanı yok” dedikleri bu yasa maddesi nedeniyle ve Çiçek’in izniyle onun hakkında dava açılıyor. Bilirkişi suç öğesi görmese de, yerel mahkeme onu suçlu buluyor! Hrant Dink, "Avukatlarıma danışacağım. Yargıtay'da temyize başvuracağım ve gerekirse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne de gideceğim. Bu süreçlerden herhangi birinden aklanamazsam ülkemi terk edeceğim. Çünkü böylesi bir suçla mahkum olmuş birinin benim kanaatimce aşağıladığı diğer yurttaşlarla birlikte yaşama hakkı yoktur" diyor.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı suç öğesi görmese de, Yargıtay’ın ilgili dairesi de onu suçlu buluyor! Hrant Dink’e tehditler yağmaya başlıyor.

O öldürüldüğü gün şöyle diyor: “‘Gidelim’ dersem geleceklerdi, ‘Kalalım’ dersem kalacaklardı. İyi de, gidersek nereye gidecektik? Ermenistan'a mı? Peki, benim gibi haksızlıklara dayanamayan biri oradaki haksızlıklara ne kadar katlanacaktı? Orada başım daha büyük belalara girmeyecek miydi? Avrupa ülkelerine gidip yaşamak ise hiç harcım değildi. Şunun şurasında üç gün Batı'ya gitsem, dördüncü gün "Artık bitse de dönsem" diye sıkıntıdan kıvranan ve ülkesini özleyen biriyim, oralarda ne yapardım?

Hrant Dink sonra devam ediyor: “Bu dava kaç yıl sürer, bilemem. Bildiğim ve beni bir miktar rahatlatan gerçek şu ki, hiç olmazsa dava bitene kadar Türkiye'de yaşamaya devam edeceğim.

Mahkemeden lehime bir karar çıkarsa kuşkusuz çok daha sevineceğim ve bu da demektir ki artık ülkemi hiç terk etmek zorunda kalmayacağım. … Yargılanmalar sürecek, yeniler başlayacak. Kimbilir daha ne gibi haksızlıklarla karşı karşıya kalacağım? Ama tüm bunlar olurken şu gerçeği de tek güvencem sayacağım. Evet kendimi bir güvercinin ruh tedirginliği içinde görebilirim, ama biliyorum ki bu ülkede insanlar güvercinlere dokunmaz.

Güvercinler kentin ta içlerinde, insan kalabalıklarında dahi yaşamlarını sürdürürler. Evet biraz ürkekçe ama bir o kadar da özgürce."

Bu insan o gün öldürülüyor, milyonlarca insanla birlikte.

O gün ülkenin güvercinleri ürkütülüyor.

301’i çıkaran hükümetle cinayetin işlendiği andaki hükümet, 1-2 değişiklikle bugün de devam ediyor. Bugün de aynı kişi başbakan. 301 çıktığında dışişleri bakanı olan kişi, cinayet işlendiği günün ve günümüzün cumhurbaşkanı. 301’i çıkaran, dava açılmasına izin veren adalet bakanı bugün de bir başka bakanlığı yürütüyor.

Adaletin işlemesi gerekiyor.

Yalnız Hrant Dink için değil, onunla birlikte ölenler için bu konu akla geldikçe bir kez daha ölecekler için o günkü ve bugünkü hükümet için.

Ölenler için olduğu kadar yaşayanlar için de.

Bu ülkenin güvercinleri için.

[email protected]