Heybeliada Ruhban Okulu

Bir köşe yazarı, "Ruhban Okulu'nun açılması beklenmedik hızda gerçekleşecek gibi" diyor. Bu beklentisini, AKP'li yetkililerin, "Siyasi karar verilmesi yeterli görüşünde birleştikleri" haberine dayandırıyor. İki gün önce İstanbul Barosu'nun bu konuda panel düzenlemesine bakılırsa herhalde yakında bir şeyler olacak.

Köşe yazısından AKP'nin bu konuyu "eğitsel" bir sorun olarak değil de "siyasal" bir sorun olarak ele aldığı anlaşılıyor. Panelde de konun siyasal boyutu üzerinde daha çok duruluyor. Oysa konu, eğitim siyasasını ilgilendirse de, temelde siyasal değil eğitimsel bir sorun: Ortodoks din adamı yetiştirme sorunu! Siyaset eğitimin önüne geçerken keyfiliğin de hukukun önüne geçtiği görülüyor.

Köşe yazarı, Ruhban Okulu (RO) için, "Milli Eğitim Bakanlığı damgasını taşıyan bir eğitim kurumuydu" diyor okulun kapandığı yıllar itibarıyla doğruyu söylemiş oluyor. Ancak, "Yeni dönemde de sistem bu şekilde sürdürülecek gibi" derken bugünkü gerçeklerle bağdaşmayan bir öngörüde bulunmuş oluyor.

Çünkü 1981 yılında çıkarılan 2547 sayılı Yükseköğretim Yasası'na göre (son zamanlarda işlerlik kazandırılan Milli Eğitim Akademisi dışında), YÖK yüksekokullardan sorumlu bulunuyor.

Osmanlı laik olmadığı halde, Sünni din adamını medresede yetiştirirken Ortodoks din adamlarının da RO'da eğitilmesine 1844 yılında izin vermiş. Bu durum (sözde laik olan ) cumhuriyet döneminde de devam etmiş. Anayasa Mahkemesi'nin 1970 yılında özel yüksekokulları 27 Mayıs Anayasası'na aykırı bulması durumu değiştirmişti. RO, temel işlevi ve niteliğiyle bir yüksekokul olduğu için, bu yüksekokulu beslemek üzere açılmış olan lise kısmı ile birlikte, 1971'de kapatılmış.

Aynı yıl benzer bir durum, Amerikan Robert Kolej'in yüksek kısmının da başına gelmişti. Kolejin mütevelli heyeti, kapatılma söz konusu olduğunda kurumu tüm mal varlığıyla devlete bağışlamıştı. Devletin bu yeni okulu Boğaziçi Üniversitesi adını almıştı. RO sahipleri, böylesine bir çözümü istememişti.

Anımsarsınız benzer bir hukuksal durum zorunlu eğitimin 8 yıla çıkarıldığı 1997 yılında da yaşanmıştı ve yabancı özel okullar ortaokul kısımlarını kapatmak zorunda kalmıştı. Bu bağlamda yabancı özel liselerin zorunlu eğitimin 9-10-11 ya da 12 yıla çıkarılması önünde önemli bir engel olduğu da söylenebilir. Zorunlu eğitimin liseyi kapsayacak bir biçimde uzatılması, yabancı özel liselerin de kapanması anlamına geliyor liseleri dört yıla çıkaran ve alt yapı olarak en yetersiz durumda olan okulöncesi eğitimi zorunlu yapmaya kalkışan AKP, ortaöğretimi zorunlu yapmayı bir türlü göze alamıyor.

Köşe yazarının keyfilikte yalnız olmadığı görülüyor. RO yetkililerinin de, YÖK'e değil eskiden olduğu gibi MEB'e bağlanmak istedikleri" anlaşılıyor.

Oysa RO bir yüksekokul niteliğinde olduğu için MEB'in değil YÖK'ün ilgi alanına giriyor. YÖK ise, başka hesaplar peşinde olup ayrıntıyla uğraştığından ve de AKP'nin bu konudaki tutumunu tam bilemediğinden ya da henüz ne yapacakları talimatını almadığından, her konuda konuşuyor bu konuda sus pus duruyor!

RO'na eğitimsel bir çözüm aranacaksa, aşağıda özetlenen var olan eğitim mevzuatı çerçevesinde bulunacak:

1) Anayasa'nın 130. maddesi, "Kanunda gösterilen usul ve esaslara göre, kazanç amacına yönelik olmamak şartı ile vakıflar tarafından, Devletin gözetim ve denetimine tâbi yükseköğretim kurumları kurulabilir" ve 132. maddesi de, "Sadece TSK ve Emniyet'e bağlı özel yükseköğretim kurumları açılabilir" diyor.
2) 8 Şubat 2007 tarih ve 5580 sayılı yasa ile son şeklini alan Özel Öğretim Kurumları Kanunu'nun 3. maddesi "Askeri okullar, emniyet teşkilatına bağlı okullar ve din eğitimi-öğretimi yapan kurumların aynı ya da benzeri özel öğretim kurumları kurulamaz" diyor. Bu yasanın 4. maddesine göre de, "Yalnız yabancı uyrukluların devam edebileceği yükseköğretim dışındaki uluslararası özel öğretim kurumları yabancılar tarafından" açılabiliyor.

Bu yasal mevzuata göre, a) Türkiyeli Ortodokslar da okumak isteyeceklerinden, RO, uluslararası özel öğretim kurumu olarak açılamıyor b) vakıf üniversitelerinin öğretmen yetiştirmesi, hukukçu yetiştirmesi sakıncalı değil de, din adamı yetiştirmesi sakıncalı bulunduğunda, RO bir vakıf üniversitesine bağlı olarak da açılamıyor.

Bu durumda sorun, bir devlet üniversitesinin Ortodoks İlahiyatı programı açmasıyla çözülüyor. Yükseköğretim kurumlarının 2547 sayılı yasaya göre, "Atatürk ilkelerine bağlı olması" gerektiğini anımsayanların bir bölümü "Bu çözüm olamaz" dese de, bu yorum pek akla yatmıyor. "İslami cemaatlerin cirit attığı üniversitelerle İslam İlahiyatı bu ilkelere uygun da, Ortodoks İlahiyatı mı uygun değil" sorusu akla takılıyor.

Temel sorun devletin dini öğretimi ve hizmetleri tekelinde tutmak istemesinden kaynaklanıyor. Devlet gerçekten laikleşse, tüm yurttaşlardan topladığı vergilerle yalnız Sünnilere din hizmeti sunma dini öğretim yapma uygulamasından vazgeçse, sorun temelden çözülecek.

Ancak, RO'yu açmak isteyenler de AKP gibi konuya eğitsel değil de siyasal açıdan yaklaştıklarından, bir çözüm olacaksa bu çözümün eğitsel olmasından çok, AB ve ABD'nin siyasal baskısına ve AKP'nin verebileceği siyasal tavize göre şekilleneceği sanılıyor.

İstediği anda anayasa maddesini değiştirme ve tasarladıklarını yasalaştırma alışkanlığı edinen AKP, bakarsınız, 5580 sayılı yasanın 3. maddesini ve Anayasa'nın 132. maddesini uygun bir biçimde değiştirerek ya da yeni bir yasa çıkarak, bu sorunu yeni sorunlar yaratacak bir biçimde çözüverir!

[email protected]