Hayat Boyu Öğrenme (HBÖ) Strateji Belgesi (II)!

İki hafta önce söz edilen 2014 HBÖ strateji belgesinde, 10’uncu beş yıllık kalkınma planının “nitelikli insan ve güçlü toplum felsefesiyle hazırlandığı” (s.3) belirtilmektedir. Bu ifade kendi başına bir ciddiyetsizlik ya da “Yeni Türkiye” söylemi gibi kandırmacadan başka bir şey değildir. Çünkü tüm dünyada bilinen bir gerçek vardır: Güçlü toplum nitelikli insanlardan oluşmaktadır. Bilindiği gibi, dolandırıcı, gaddar, hain, hırsız, kindar, maganda, namussuz, yalancı, yalaka ve üçkağıtçı ya da bağnaz ve inatçı gibi sıfatlar yakıştırılan insanların nitelikli olarak algılanması zordur. Nitelikli insan, “insan” olan insandır kendisine, komşusuna, tanıdığına tanımadığına, emeğe, doğaya, hukuka ve insan haklarına saygılıdır. Nitelikli insan barışsever, sanatsever ve özgür insandır. Düşünen, sorgulayan, araştıran ve gerektiğinde de eleştiren insandır. İyilikten-güzellikten hoşlanan, çirkinliklerden, haksızlıklardan ve eşitsizliklerden ise rahatsız olan insandır. Nitelikli insan, kendisini, içinde yaşadığı toplumu, doğayı ve dünyayı gerçekçi bir biçimde algılayan insandır. Nitelikli insan üretkendir, doğaya, insana, iyiye-kötüye duyarlıdır bilinçlidir olumsuzluklara karşı örgütlü olarak tepki gösteren insandır. Nitelikli insan, genellikle eğitim-öğretim süreçlerinde devinimsel, bilişsel ve duyuşsal davranışlar geliştirip içselleştirerek kendisini özgürleştirebilmiş insandır.

Tüm dünyada bilinen bir başka gerçek, insanları özgürleştirecek devinimsel, bilişsel ve duyuşsal gelişmelerin, ancak laik ve bilimsel eğitim süreçleriyle mümkün olduğudur. Bilişsel ve duyuşsal gelişimlerin en yoğun bir şekilde genel eğitim süreçlerinde kazanıldığı/kazandırıldığıdır. Mesleki eğitimde, dini öğretimde ya da açıköğretimde, bu kurumların niteliği ve doğası gereği, bilişsel ve duyuşsal kazanımların genel liselerdekinin gerisinde kaldığıdır.

Bu nedenle, bilişsel ve duyuşsal gelişime ikinci derecede önem veren imam hatipler dahil olmak üzere meslek okullarının ve açıköğretimin 4+4+4 yasası ile zorunlu eğitim içinde sayılması, öğrencilere belirli düzeylerde bilişsel ve duyuşsal gelişim kazandırmadan mesleki eğitimin dayatılması, “nitelikli insan ve güçlü toplum felsefesiyle” bağdaşan bir durum değildir. Din derslerinin çoğaltılması, okulların imam hatiplere dönüştürülmesi, sınavsız öğrenci alan genel liselerin kapatılması, kapatılan 937 genel liseden 49’unun imam hatibe ve 400 kadarının da meslek lisesine dönüştürülmesi de, “nitelikli insan ve güçlü toplum felsefesiyle” bağdaşmaz. 2014-15 öğretim yılında öğrencisini sınav sonucuna göre alacak Anadolu liselerinde, genel eğitim yapılanlara 486 bin kontenjan ayırırken imam hatiplere 215 ve diğer meslek okullarına da 600 bin kontenjan ayrılması da bu felsefeyle bağdaşmaz sınavı kazanamayan yoksulların imam hatiplere ya da açık liseye gitme zorunda bırakılması da.

Tüm dünyada bilinen bir gerçek de, rekabetin insanı insanlıktan çıkarması olasılığıdır. Rekabet içinde olanın, sözgelimi, kazancını, 2-3 misline çıkarmak için yalan söyleyebilme, 5-10 misline çıkarmak için dostlarına sırt çevirme ve bilmem kaç kat artırmak için de (silah tüccarları gibi) insanların ölümüne yol açma olasılığı artmaktadır. Bu nedenle 652 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile rekabetçi öğrenci yetiştirmeye soyunmak da, “nitelikli insan ve güçlü toplum felsefesiyle” bağdaşmayan bir durumdur.

Son yıllarda eğitimde gerçekleştirdiği dönüşümlerle “piyasacı-molla” yetiştirmeye soyunan bakanlık, 2014 strateji belgesinde, “günümüz toplumunda aktif vatandaşlık, istihdam edilebilirlik ve kişisel gelişim için belirli temel beceriler gerekmektedir” demektedir. Bu söylem de, toplumla dalga geçmekten başka bir şey değildir. Çünkü 2009 ve 2014 HBÖ strateji belgelerinde, yetişkinin “istihdam edilebilirliğine” ağırlık verilirken, “aktif yurttaşlık” konusuna hiç önem verilmemiştir. Ayrıca “aktif vatandaşlık” bilinçli, sorumlu ve katılımcı demokratik tutum ve davranışlarla mümkündür. Oysa şu andaki eğitim sisteminde, büyük bir olasılıkla, 652 sayılı KHK ile piyasacı (girişimci ve rekabetçi) olacaklar önceliği sömürmeye ve sömürenlerle işbirliğine yönelip dünyalığını yapmaya dini öğretimle molla olacaklar ise önceliği öbür dünyalığını hazırlamaya verecektir. Bu kesimin genelde doğayı, çevreyi, toplumu, tüm insanlığı kollama, gözetme ve gereğinde demokratik eyleme geçme- aktif yurttaş olma- gibi bir dertleri olmayacaktır. Ayrıca ipin ucunu biraz kaçıran mollanın da fanatikleşmesi, örneğin IŞİD’leşmesi olasılığını da unutmamak gerekir.

Yukarıda özetlenen gerçekler, ciddiyetsizlik ya da toplumu kandırmak değilse, nedir?

[email protected]