Gezi Parkı eylemlerinin gizil gücü!

Her çocuk, insancıl özellikleriyle dolu bir varlık olarak dünyaya geliyor. Çocukları kucakladığımızda, hissettiğimiz sıcaklık, rahatlık, duygu ve sevecenlik, onların bu insancıl pürü paklığından kaynaklanıyor. Sonra çocuk, aile ve toplumsal çevre içinde gelişiyor. Çevresel etkiler ne şekilde olursa olsun, genelde insanlar, belirli ölçülerde de olsa, doğayı, yurdunu, barışı seviyor, hoşgörülü ve özgürlükçü oluyor.

Olabildiğince canlı, emek ve akıl ürünü ve somut etkinliklerden oluşan Gezi Parkı eylemlerinin, aynı zamanda gizil bir güce sahip olduğu görülüyor. Bu gizil güç, insanların var olan özelliklerini berraklaştırıyor, daha önceden görünmeyen ve bilinmeyen yönlerini de açığa çıkarıyor, bilinçaltını da.

Bu eylemlerin gizil gücü, halkçı-toplumcu olan insanları sarmalayıp eyleme çekiyor onların doğa tutkusunu, yurt severliğini, barışçıllığını, güzel duyularını, özgürlükçülüğünü su yüzüne çıkardığı gibi, hakseverliğini, insancıllığını ve orantısız zekasını da ortaya çıkarıyor. Islatılan, gazlanan ve coplanan eylemcilerde bu özellikler hızla ortaya çıkıyor. İnsancıl duygularını yitirmeyenler, eylemlere bilfiil katılmasalar da, eylemleri uzaktan gözleseler de, televizyonlardan izleseler de, okuduklarından etkilenseler de, eylemcilerle vicdan, akıl, gönül ve eylem bağı kurabiliyor.

Bu eylemlerin gizil gücü, kininin davacısı olanların, kifayetsiz muhterislerin, haddini bilmeyenlerin ve çıkarlarının esiri olanların ise bilinçaltını su yüzüne çıkarıyor onların hali pür melalini ortaya döküyor. İktidar yandaşlarının ve taşeronlarının, sporcusundan yazarına, şarkıcısından yorumcusuna, sopalısından palalısına ve silahlısına kadar ne durumda olduklarını gösteriyor. Bu kesimlerin kinciliği, harisliği ve çıkarcılığı, onların doğa tutkusunu, yurt severliğini, barışçıllığını, güzel duyularını, özgürlükçülüğünü bilinç altına iterken yalanlarını, iftiralarını, hakaret ve vicdansızlıklarını açığa çıkarıyor.

Polisin vicdansızlığına şaşırmak, üzülmek, kızmak bir işe yaramıyor. Onların, AKP iktidarında da, öncesinde de, inanç konularında eylem yapanlara dokunmazken demokratik hak isteklerinde bulunan göstericilere nasıl davrandığı biliniyor. Polisin yetiştirilme tarzı böyle polis, kendini iktidarın polisi olarak görüyor. Polis, ancak sosyalist bir yönetimde, halkın güvenliğine özen gösteren bir tutum sergileyebiliyor.

İktidarın vicdansızlığına şaşırmak, üzülmek, kızmak da bir işe yaramıyor. İktidarın başı her konuyu belirleyici olup “Benim polisim, benim savcım, benim valim, …” dedikçe ve yakın çevresindekiler de onu padişahlığa ve peygamberliğe layık gördükçe, iktidardan, farklı bir şey beklenmesi kolay olmuyor. Tek çözüm, iktidarın iktidardan çekilmesi oluyor.

Ancak iktidar değişse de büyük oranda şimdiki görevlerini sürdürecek kişilerin, polis gibi koşullandırılarak belirli kalıplarda yetiştirilmemiş olan okumuş-yazmışların, iktidarın taşeronluğuna soyunmalarını anlamak mümkün olmuyor.

Örneğin, bir yazarın, profesörün, şarkıcının ya da sporcunun gezi eylemcilerine hakaret edebilmesini ya da bir hekimin kafa travması geçiren genci tedavi etmemesini anlamak mümkün mü?

Bütün görüntülerde Ethem Sarısülük’ü vurduğu açıkça görülen polisi serbest bırakan hakimi anlamak mümkün mü? Üstelik bu hakim, “Vicdanım rahat” diyormuş! Nasıl bir vicdansa, anlamak mümkün mü?

Duran eylemciyi, baretli eylemciyi, karanfil uzatan eylemciyi tutuklayan mahkeme, eylemcilere palayla saldıranı ise serbest bırakıyor! Anlamak mümkün mü?

Haydi, bunlar bireysel olaylar ve tutumlar, olur böyle vakalar, ne de olsa herhalde ortada kin var, hırs var ve çıkar var diyelim. Haydi (birey) patron medyası olan yandaş medyayı da, aynı kefeye koyalım. Ya kurumsal akıl sapmalarına ne demeli? Örneğin TRT, YÖK, kimi yandaş kitle örgütleri, … özel bir kuruluş değil, birer kurum bu denli iktidar yanlısı olmalarını anlamak mümkün mü? Bu gibi kurumlarda AKP ne denli kadrolaşmış olursa olsun, burada çalışanlar polis gibi belirli doğrultuda öğrenim görmüş kişiler değil ki! Hiç mi kurumsal/örgütsel akılları yok?

Kinlerini, hırslarını ve çıkarlarını denetleyemeyenleri anlasak da anlamasak da, Gezi Parkı eylemlerinin gizil gücünün, eninde sonunda, onların kinlerini, hırslarını ve çıkarlarını törpüleyeceği eylemcileri de barışçıl ve adil bir gelecek için örgütleyecek bir güç olduğu görülüyor.

İktidarın hidddetini ve şiddetini artıran bu gizil güç, aynı zamanda iktidarın sonunu da getirecek.