Gelen-giden!

Türkiye’nin kaderine bakın: Cumhurbaşkanlığı makamından kim gidiyor, kim geliyor!

Gidenin, yedi yıllık görevi sırasında AKP’nin 1. Noteri gibi çalışması, Cumhurbaşkanlığı makamının anlamını içine sindiremediğini gösteriyor. Gelen ise, daha Cumhurbaşkanı olmadan yaptığı konuşmalarla, Cumhurbaşkanlığı makamını sultanlıkla karıştırdığını belli ediyor.

Giden, hakkındaki parasal yolsuzluk soruşturmasından aklanmadan bu makama gelmişti! Gelen de, aynı şekilde geliyor.

Giden, giderayak, geçen yedi yılın samimi (!) bir muhasebesini, değerlendirmesini yapıyor. Yedi yıl bir başka ülkede cumhurbaşkanlığı yapmış gibi konuşuyor. Bırakın başka konuları, yalnız eğitim alanında imzaladığı yasalarla, genelde Hanefi kesime ayrıcalık sağlarken Hanefi olmayanlarla yoksul ve dar gelirlilerin aleyhine uygulamalara yol açmış bulunuyor. Bazı yasaların Anayasa’ya aykırı olduğunu söylediği halde o yasaları bile imzalıyor. AKP’nin toplumu ayrıştırıcı hiçbir icraatına karşı çıkmıyor. Sonra da veda ederken, “Devleti ve milleti kucaklaştırdım, kaynaştırdım” diyebiliyor!

Giden, yargıya, YÖK’e ve üniversite rektörlüğüne, ya AKP’lileri ya da AKP yandaşlarını atamış bulunuyor. Onun atadığı rektörlerden Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Rektörü, “Günümüzde AKP’li olmayan rektör mü var?” derken bilinen bu gerçeği dile getirmiş oluyor. Rektör adaylarını belirleme oylamasında oyların yüzde ellisinden fazlasını almış olanları bile rektör olarak atamıyor. Sonra da veda ederken, “Siyasi kimliğime rağmen, tarafsızlığımı titizlikle korudum” diyebiliyor!

Bırakın diğer alanları, yine yalnız eğitim alanında, demokratikliği, laikliği, bilimselliği ve sosyal hukuk devleti niteliğini yok eden 651, 652 ve 653 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameleri, 4+4+4 yasası ve Dershane yasası gibi yasaları, itirazsız yürürlüğe sokuyor. Dershane yasası gereği bugünlerde binlerce okul yöneticisinin AKP yandaşı olmadıkları için görevden alınmasına imzasıyla izin vermiş bulunuyor. Sonra da veda konuşmasında, “Devlet organlarına ve toplumumuza verdiğim mesajlarda, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olmanın gereklerine hepimizin azami özen göstermesini istedim” diyebiliyor.

Yukarıda değinilen eğitim yasaları yanında, genel liseleri kapaması, okulları imam hatibe dönüştürmesi, Anadolu liseleri sınavını kazanamayan yoksul/dar gelirli öğrencilerin imam hatibe ya da açık liseye gitmek zorunda bırakılması gibi hükümetin tüm uygulamalarına ses çıkarmıyor. Kadına karşı işlenen suçlar, çocuk yaşta evlendirmeler, kayıp çocuk sayısı ve kadının ikinci sınıf olarak görülmesi anlayışı gidenin zamanında tavan yapmış bulunuyor. Sonra da giden, “İnsan haklarına saygının, eğitimde fırsat eşitliğinin, iyi yönetişimin, kadın-erkek eşitliğinin kalkınma ve demokrasinin gereği olduğu anlayışına öncülük yapmaya gayret ettim” diyebiliyor.

Giden, gelenin demokratiklik, eşitlik, insan hakları ve hukuksallıkla bağdaşmayan tüm uygulamalarını onaylamıştı gelen ise tüm bu uygulamaların baş mimarı!

Giden, Cumhurbaşkanlığı makamına verilen hediyeleri, kendisine verilmiş sayıyor. Gelen ise, işe çocuğunu bile başkasının parasıyla yurt dışında okutarak yıllar öncesinden başlamış bulunuyor.

Giden herhangi bir olayı, içinden geçenleri gizleyen ve ne anlama geldiği belli olmayan bir tebessümle, ne dediği pek belli olmayan sözlerle karşılıyor. Tebessümüyle, kimilerine demokratmış, anlayışlıymış, eşitlikçiymiş, laikmiş gibi yanıltıcı izlenimler veriyor. Gelen ise o konularda gayet açık ve net: Ağzına geleni söylüyor. Köylü, madenci, sanatçı, akademisyen, işveren, kadın-erkek, genç-yaşlı, kendi bakanı falan dinlemiyor herkesi azarlıyor tokat bile atabiliyor. “Herkesin Cumhurbaşkanı olacağını” söylediği anda bile, dile getirdikleriyle biraz aklı başında olanların yüreğini sızlatıyor. Örneğin, “Bir gazete yazarı paradan altı sıfır atılırsa anıracaktı. Hâlâ bekliyoruz” diyebiliyor.

Giden, demokratik, laik ve bir sosyal hukuk devleti olan Türkiye’nin Cumhurbaşkanı olarak, hukuk ve güvenlik sisteminin başına çorap örüldüğünü ve herhalde gelene de emanet edilemeyeceğini bildiğinden, giderayak, “Hepinizi Allah’a emanet ediyorum” diyor. Gelen ise, bu makama zaten “dinin ve kininin davacısı” olarak geliyor.

Gelen, kendisinin 1. Noteri gibi çalışan gideni de ima ederek, “O makamda saksı gibi oturmayacağını” söylüyor! Nasıl oturacağı merak konusu oluyor!

[email protected]