ERG’nin 2014-15 raporu!

Eğitim Reform Girişimi (ERG), Sabancı Üniversitesi rektörlüğüne bağlı, Sivil Toplum Enstitüsü başta olmak üzere birçok STK’nın desteğini alan bir kuruluş. Son yıllarda eğitim sistemini değerlendiren yıllık raporlar yayımlıyor. Son rapor, “ERG: Eğitimi İzleme Raporu 2014-15” adıyla geçenlerde yayımlanmış. Bu son rapor, genel haliyle bir önceki “ERG: Eğitimi İzleme Raporu 2013”’ün (bkz. solportal 30 Ocak 2015) benzeri nitelikleri taşıyor.

Raporun önsözünde, “Bu güzel ülkenin insanları olarak böyle bir dünyada nasıl yaşayacağımız, pek sormadığımız, ama gittikçe kendini dayatan bir soru olarak karşımızda duruyor. Bu sorular sadece avare bir merakın konusu değil. 12 yıllık temel eğitimi tamamlayan öğrenciler, eğitim hayatları süresince bu meseleyi (demokrasi ve teknoloji sayesinde hem toplumların hem de bireylerin yollarını gittikçe artan ölçüde kendilerinin çizebilmesi) öğrenme, araştırma, düşünme fırsatı elde etmezlerse, biz onları yetişkinliğe eksik hazırlamış olacağız” gibi önemli bir ifade yer alıyor. Ancak bu raporda, eğitim sisteminin bu yönde işleyip işlemediği irdelenmiyor. Bir önceki raporda olduğu gibi, eğitimle ilgili pek çok istatistiksel bilgi verilip özel okula gidenlere parasal destek verilmesi gibi piyasacı dönüşümler desteklenirken,  gerici dönüşümlere hiç değinilmiyor!

Raporda, olumsuzlukların belirtilmesinden özenle kaçınılıp değişimin olumlu yanları vurgulanmaya çalışılıyor. Örneğin, tüm gelişmelere karşın hâlâ en alt grupta olduğumuz PİSA konusunda, bu gerçek vurgulanmıyor da, “çok dert ettiğimiz PISA1 performansımız bile her seferinde iyileşiyor” deniyor.  Gericileşme okulöncesinden yükseköğretim ve yaygın eğitime kadar her yerde yaygınlaşırken, raporda nasıl oluyorsa, “okullardaki eğitimin niteliğinin geliştirilmesi konusunda MEB’in önemli adımlar attığını görüyoruz” deniyor. Raporda, “toplumsal cinsiyet eşitliği” projesine değiniliyor; ancak liselilere “Veda Hutbesi” konusunda kompozisyon yazdırma ve öğrencilere “cihat şuuru” kazandırma projesi gibi projelere hiç değinilmiyor!

Raporda, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi (DKAB) dersi için, “‘din eğitimi’ yerine çoğulcu, nesnel ve eleştirel bir içerikle ‘dinler hakkında eğitim’ olarak kurgulanması ve inançsızlık da dahil olmak üzere farklı mezhepler, dinler ve inançların birlikte karşılıklı anlayış ve saygı temelinde yaşamasına katkıda bulunabilecek seçmeli bir derse dönüştürülmesi de başka bir seçenek” deniyor da, “dönüştürülmesi gerekir” denmiyor!

Zorunlu öğretimin 12 yıl olduğu bir ülkede, neredeyse nüfus artışı kadar bir artış için, “Ortaöğretimde ise net okullulaşma oranı % 76,7’den % 79,4’e yükseldi”  ifadesine yer veriliyor.  Zorunlu öğretim çağındaki nüfusunun yüzde 20’sinin liseye gitmediğinden söz edilmiyor.

Raporda, “Giderek daha fazla aile özel öğretim kurumlarına yöneliyor. Bunun bir açıklaması, eğitim sistemine güvenin azalması ve maddi imkânı olan ailelerin çocuklarını özel kurumlara göndermeyi tercih etmesi olabilir” deniyor. Asıl nedenin, devlet okullarındaki gerici kadrolaşma ve “eğitim sistemindeki gericileşme olduğu yadsınıyor.

Raporda, “Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğü’ne bağlı liselerin payı 2014-15 itibarıyla % 40,7’den % 42,9’a yükseldi” deniyor da, imam hatiplerdeki, yaz Kuran kurslarına ve yetişkinlere yönelik Kuran kurslarındaki artışlardan söz edilmiyor!

Raporda, “Eğitim sistemimiz, toplumdaki eşitsizlikleri gidermek yerine daha da belirginleştiriyor” gibi eleştiri kokan bir ifadenin hemen arkasından, ortada göstermelik girişimler dışında dişe dokunur bir şey olmasa da, “MEB’in eğitim sistemindeki sorun alanlarını belirleme ve çözüm üretme konusunda önemli girişimleri var” denerek durumun dengelenmesine çalışılıyor!

Raporda, dört yılını dolduran yöneticilerin “görevi bırakması, okullardaki eğitimin niteliğinin iyileşmesi için yararlı görülebilir. Ancak yürürlükteki değerlendirme yönteminin geliştirilmeye açık olduğu görülmektedir” dense de, aday öğretmenlerin öznel değerlendirmeler sonucunda öğretmen olarak atanabileceklerine hiç değinilmiyor!

Raporda, ortaokullarda sunulan seçmeli derslere yer veriliyor, ancak bu dersler içinde seramik, heykel ve bale gibi derslerin olmaması eleştirilmiyor ve pek çok okulda çocuklara din derslerinden başka seçenek sunulmadığına değinilmiyor!

“Genel liselerin 2013-14’teki hızlı dönüşümüyle” denerek olumlu bir hava yaratılırken bu dönüşümün ne anlama geldiği ne açıklanıyor ne de irdeleniyor!

“Türkiye, eğitime en az kamu harcaması yapan OECD ülkeleri arasındadır” gibi tüm dünyanın bildiği konularda hafif eleştirilere yer verilse de, raporda dişe dokunur konulara hiç dokunulmuyor. Örneğin raporda 19’uncu Milli Eğitim Şurası konusunda  (irdelemelerden çok) açıklamalar yapılırken, Arapça ve Osmanlıcanın seçmeli ders olması ile turizm öğrencilerine içki servisi yasağı getirilmesi konulara değinilmiyor. 2013 raporu gibi, bu raporda da, zorunlu öğretimin bir parçası olan ve yüzbinlerce öğrencinin açık ortaokulda, 1.346.741 öğrencinin de açık lisede okuduğu ve milyonlarca yetişkinin katıldığı yaygın eğitim kurumları konusunda hiçbir bilgi verilmiyor!

Amacını kısaca “toplumsal bilinç yaratmak” olarak açıklayan ERG’nin, bu raporla, amacına ters düştüğü görülüyor.

[email protected]