Eğitim-Bir-Sen!

Bu sendika, eğitim-öğretim ve bilim hizmeti veren işyerlerinde genel yetkili olan sendika! Genel yetkili olmak, var olan eğitim emekçileri sendikaları içinde en çok üyeye sahip olup işverenle bazı pazarlıklar yapma hakkı elde etmek demek. Eğitim-öğretim ve bilim hizmeti verenler de, genelde ilk, orta ve yükseköğretimde çalışanlar ve de çoğunlukla da öğretmenlerle eğitimcilerden oluşuyor.

Eğitim-Bir-Sen, sendika olduğuna göre, eğitim-öğretim ve bilim işkollarında çalışan emekçilerin örgütü demek. Öncelikle emekçilerin haklarını koruyup iyileştirmeye çalışırken eğitim-öğretim ve bilim hizmetlerinin de olması gerektiği gibi verilip verilmediğini de denetleyecek.

2002 yılında hepi topu 18.028 üyesi olan bu sendikanın üye sayısı, AKP iktidarında hızla artarak 2012 yılı itibariyle 231.472’ye ulaşıyor. Neredeyse her dört öğretmenden/eğitimciden birinin bu sendikanın üyesi olması pek çok kişiyi şaşırtıyor. Bu sendikanın AKP’nin piyasacı ve gerici politikalarına destek vermesi de, zaman zaman da bu politikalara kaynaklık ya da öncülük etmesi de!

Bu arada, Eğitim-Bir-Sen’in, “eğitim-öğretim ve bilim hizmetlerinin nasıl olması gerektiği” konusundaki tutumu ise bu sendikanın aklının karışık olduğunu gösteriyor. Bu durum sendikanın öğretmen, eğitim ve bilim anlayışının, öğretmenlikle, eğitim ve bilim anlayışıyla bağdaşmamasından kaynaklanıyor. 2012 yılı biterken bu sendikanın dile getirdiği iki istek, söz konusu anlayışın derinliğini bütün çıplaklığıyla ortaya koyuyor: İlk ve ortaöğretime mescit kadın öğretmenlerin türbanla derse girmesi!

Biliyorsunuz, İslam dinini öğretene hoca/imam derken, matematik, tarih, coğrafya, resim, müzik, … öğretenlere ise öğretmen diyoruz. Hoca, örneğin genelde Türkiye’de Sünni-Hanefi ve İran’da Şii inanca göre öğretilerde bulunuyor, öğrenenlerin Sünni-Hanefi/Şii inancını benimsemelerine çalışıyor. Hoca, öğrenenleri Türkiye’de Sünni, İran’da Şii yapmaya çalışıyor.

Öğretmen matematik, tarih, coğrafya, resim, müzik, … öğretirken, Müslüman, Hıristiyan, Musevi, Budist, Hindu ya da dinsiz çocuğa aynı şeyleri öğretiyor. Öğretmen öğrencisine, Müslüman, Hıristiyan, Musevi, Budist, Hindu vb ya da dinsiz olarak bakmıyor ve onları o kimlikleriyle görmüyor. Öğrencisi, Müslüman, Hıristiyan, Musevi, Budist, Hindu vb ya da dinsiz, ne olurlarsa olsun, her birinin aynı derecede başarı göstermesini istiyor. Öğretmen ne kadar dindar bir kişi olursa olsun, öğrencisini değerlendirirken onları inançları üzerinden değerlendirmiyor. Bu arada, Eğitim-Bir-Sen’in, “eğitim-öğretim ve bilim hizmetlerinin nasıl olması gerektiği” konusundaki tutumu ise bu sendikanın aklının karışık olduğunu gösteriyor.
Bu arada, Eğitim-Bir-Sen’in, “eğitim-öğretim ve bilim hizmetlerinin nasıl olması gerektiği” konusundaki tutumu ise bu sendikanın aklının karışık olduğunu gösteriyor.

Hocanın tüm öğretisi, inançla ilintili olup inançla sınırlı kalıyor. Hoca öğretilerini kutsal kitaba ve hadislere dayandırıyor. Öğretmenin tüm öğretisi, bilimle ve yaşamla ilintili oluyor. Öğretmen öğretilerini, insanın ürettiği ve üretmeye devam ettiği bilgilere dayandırıyor.
Hoca, öğrenenleri daha çok öbür dünyaya hazırlıyor. Öğretmen öğrenciyi bu dünyaya hazırlıyor matematik, tarih, coğrafya, resim, müzik, … öğrencinin bu dünyada ayaklarının yere basmasına, aileyi, toplumu, doğayı ve dünyayı doğru algılamasına, her şeyden önce özgürleşip aklını kullanmasına yarıyor, öbür dünyayla ilişkili olmuyor.

Hocanın öğrettikleri yalnız Müslümanlar için, papazın öğrettikleri yalnız Hıristiyanlar için, hahamın öğrettikleri yalnız Museviler için geçerli oluyor. Hocanın Sünni-Hanefi öğretileri, Aleviler ya da diğer mezhepler için geçerli olmayabiliyor. Katolik bir din adamının öğretileri de Ortodokslar için geçerli olmayabiliyor. Matematik, tarih, coğrafya, resim, müzik, … öğretimi ise Müslüman, Hıristiyan, Musevi, … ülkelerde de o dinlerdeki tüm alt inanç gruplarında da geçerliliğini koruyor.

Hoca-öğretmen ayrımının bir de “bilim” anlayışı boyutu bulunuyor. Hoca öğrenenlere, asırlardır insanlara öğretilmekte olan değişmez, tartışılmaz, irdelenmez, denenmez ve ispatlanmaz, ancak inanılan bilgileri naklediyor. Öğretmen ise, yıllar içinde değişebilen, tartışılabilen, irdelenebilen, denenebilen, ispatlanabilen bilgilerin öğrenilmesine yardımcı oluyor.

Hocanın öğretilerini aynen tekrarlayan başarılı olurken, öğretmenin öğrettiklerini geliştiren ya da değiştiren başarılı oluyor. Hocanın başarılı öğrencisi yalnız o inanç grubu içinde tanınırken öğretmenin başarılı öğrencisi tüm dünyada tanınabiliyor.

Bu nedenle, din hizmetleri emekçileri sendikalarının hizmet koluyla ilgili istekleriyle ağırlıklı olarak öğretmenlerin-eğitim bilimcilerinin bulunduğu sendikaların istekleri benzerlik göstermiyor.

Din hizmetleri iş kolunda, yalnız o dinle ilgili konularla ve o dindeki insanlarla ilgilenilirken eğitim-bilim işkolunda bu inançlardan bağımsız, herkesi kucaklayacak konularla ilgileniliyor.

Türkiye gibi küresel sömürgenlerin at oynattığı ülkelerdeki eğitim-bilim emekçileri sendikalarının, öğretmenlik, eğitim ve bilim konularında sağlam duruş sergilemeleri, isteklerinin de öğretmenlik, eğitim ve bilim anlayışıyla tutarlılık göstermesi bekleniyor.

Yoksa o sendikaya üye olanlara da, öğrencilere de, ülkenin geleceğine de, Türkiye’nin içinde bulunduğu Orta Doğu’ya da, hatta Müslüman dünyasına da, yazık oluyor

[email protected]