Dünya kadınlar günü

Türkiyeli kadınların durumundan, dünya kadınlarına bakacak halimiz kalmıyor.

Nâzım Hikmet, Kurtuluş Savaşı’nı anlatan Kuvayı Milliye Destanı'nın bir bölümünde kadınları anlatır: “Bizim kadınlarımız:/ Korkunç ve mübarek elleri,/ İnce, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle/ Anamız, avradımız, yârimiz/ Ve sanki hiç yaşamamış gibi ölen/ Ve soframızdaki yeri/ Öküzümüzden sonra gelen/ Ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız/ … Kadınlar,/ Bizim kadınlarımız” der. Nâzım bu şiirini 1939-1941 yılları arasında yazmış.

Günümüzde, on binlerce kadın hâkim, avukat, öğretmen, profesör, siyasetçi, … olsa da,

  • “Eşitsizlik kadının fıtratında var” diyen ve kadından, önceleri üç, şimdilerde 5 çocuk isteyen devlet adamı bizden çıkıyor.
  • Kadınları türbana soktuğu için teşekkür bekleyen cumhurbaşkanı bizden çıkıyor.  
  • Sırası geldiğinde, “Cennet kadınların ayakları altındadır” deseler de, polis kurşunuyla öldürülen Berkin Elvan’ın acılı annesini, bir mitingde yandaşlarına yuhalatan bir siyasal partinin genel başkanı bizden çıkıyor.
  • “Kadın çalıştığı için işsizlik artıyor” diyen maliye bakanı bizden çıkıyor.
  • Ensar vakfında ortaya çıkan onlarca öğrenciye tecavüz olayında, “Bir kere yaşanmış bir olay” diyebilen, üstelik kadın olan Aile ve Sosyal Politikalar bakanı bizden çıkıyor.
  • Ders kitaplarında, “Erkekler, kadınlar üzerinde yönetici ve koruyucudurlar. Allah, insanların kimini kiminden üstün kılmıştır. İslam, erkeğin üstlendiği bu mesuliyetlere karşılık kadının da kocasına itaat etmesini istemiş ve bu itaati ibadet saymıştır” şeklindeki ifadeleri savunan eğitim bakanı bizden çıkıyor.
  • “Telefonla, SMS ile ya da sözlü olarak ‘Boş ol’ demekle boşanmanın gerçekleşeceği” konusunda, laik ve sosyal hukuk devletinin diyaneti bizden çıkıyor.
  • Tecavüz edenlere verdiği cezayı, “İyi halden” ya da tecavüze uğrayan küçücük çocukların “Rızası var” diye indiren yargıçlar bizden çıkıyor.
  • Kız çocuğunun okumayıp toplumsal cinsiyet eşitliğini benimsemeye ve hak aramaya kalkıp özgürleşmemesi için, imam hatiplerin ortaokullarını açan, açıköğretimi zorunlu örgün öğretim içine alan ve de anaokulundan itibaren kızları türbanlamaya çalışan eğitim sistemi bizde uygulanıyor; son müfredatla yukarıda örneklenen söylemleri sorgulamayıp benimseyecek çocukları yetiştirecek sistem de.   
  • 550 milletvekilinden ancak 20-30’unun katılımıyla çocuk istismarını görüşen meclis, bize nasip oluyor.

Durum böyle olunca, AKP iktidarında, çağdaş görünümlü kadınlara tekme atmalar, davranışsal ve sözlü hakaretler giderek artıyor. Eşinden gördüğü şiddet nedeniyle yargıya başvuran kadınların sayısı da hızla artıyor. Eşinden şiddet gördüğü halde, yargıya başvurmayanların ya da başvuramayanların sayısını tahmin etmek bile mümkün olmuyor. Çocuk yaşta evlendirmeler de, evli olmadığı halde çocuk aldıran/doğuran çocuklar da, töre cinayetleri de kadın cinayetleri de her gün artıyor. BU konulardaki sayısal verileri yazmaya insanın eli varmıyor.

Bu arada önemli bir bölümü kadın olup fetocu damgasıyla ve de yargılanmadan işinden atılan ve önemli bir bölümü tutuklanan 107 bin memur var. Muhalif gösterilere katıldıkları ve bir bölümü de suça zorlandıkları için tutuklanmış çocuk, genç ve yetişkin kadın var. "Yurtta barış ve dünyada barış" anlayışından uzaklaştığımız için, hemen her gün çocuklarının öldüğü/öldürüldüğü haberiyle içleri sızlayan analar var. Dış politikada yürüttüğümüz "0 sorun!" siyaseti sonucu mağdur ettiğimiz milyonlarca Suriyeli kadın var.

Kadına ve çocuğa karşı işlenen şiddet suçları, (çoğu tanıdık olan) erkekler tarafından işlense de, suç sayılarındaki artış bu konuda iktidarın da rolü olduğunu gösteriyor. Ancak bir üst paragrafta özetlenen mağduriyetlerin birincil faili ise doğrudan iktidar oluyor.  

Ve bu ortamda, bizde, örneğin Hülya Avşar, Hülya Koçyiğit ve Ajda Pekkan gibi kadınlar da ortaya çıkıyor. (Şimdilik) muhafazakar olmayan bu kişiler, her bakımdan toplumsal yaşamın içinde olmuş, istediğinle arkadaşlık etmiş, istediğiyle evlenmiş, şarkılar söylemiş, dünyayı görmüş, sinemalarda oynamış, feleğin çemberinden geçmiş ve milyonların sevgilisi olmuş kadınlar! Ne yapıyor bu kadınlar? Örneğin Koçyiğit AKP yönetimi için, “Söylenildiği kadar baskı olduğunu düşünmüyorum. Bundan daha açık bir toplum görmedim ben. Bir kere böylesine bir iletişim çağında yaşarken, sosyal medya hayatımızın bu kadar içindeyken kim kendini baskı altında hissedebilir ki? Kimse baskı altında değil, bilakis herkes fazla özgür” diyebiliyor (gazeteler 10 Şubat 2018). Avşar da, erkeğin çalışıp kadının çocuk büyütmesinden ve erkek egemenliğinden söz edebiliyor (Star TV, 6 Mart 2018). Ajda Pekkan ise, “Dünyadaki haksızlıklara karşı da en yüksek sesi Cumhurbaşkanımız çıkarıyor. Her zaman mağdurun ve mazlumun yanında olan bir lider” (12 Şubat 2018) diyebiliyor.

Bu kadınlara yanıt iktidardan geliyor: Taksim Meydanı, dünya kadınlar gününde, polis, çelik kuvvet ve ‘toma’larla kadınlara kapatılıyor.

Yukarıda örneklenen söylemlere kapılarak kadınların toplumsal yaşamda hak ettikleri yere gelebilmesi, taciz, şiddet, tecavüz ve cinayet mağduru olmaması mümkün görünmüyor. Kurtuluş erkek egemen, piyasacı ve gerici anlayışlardan arınınca gerçekleşiyor. Bu tür anlayışlardan uzaklaşılması için eğitim sisteminin bireye değer verecek şekilde yeniden yapılanması gerekiyor. Eğitim sisteminin insancıl değerleri öne çıkaracak şekilde yapılandırılmasının yolu da, bu tür anlayış sahiplerinin meclise taşınmamasından geçiyor.  

[email protected]