Dersimiz: Kuran-ı Kerim!

Anımsarsınız, 4+4+4 taslağı gündeme geldiğinde, öğrencilerin ilk 4’ten sonra açıköğretime ya da çıraklığa gidebilir maddesi vardı seçmeli dersler yoktu, 60 ayını dolduran çocukların ilköğretime başlaması konusu da. Eleştiriler de genelde 4’üncü sınıftan sonra zorunlu eğitimden ayrılma konusu üzerine yoğunlaşmıştı. Bu yaklaşımın arkasında imam hatiplerin orta kısmını açma niyeti olduğunu herkes biliyordu. Taslak tartışılırken de AKP kanadından sürekli yeni öneriler üretildi, şu seçmeli, bu seçmeli olacak dediler. Bu seçmeli söylemi içinde Kürtçe, Alevilik ve diğer inançlarla ilgili dersler de vardı. Çıka çıka hem imam hatiplerin orta kısmı açıldı hem de Kuran-ı Kerim ile Hz. Muhammed’in hayatı tüm okullarda seçmeli ders oldu 5 yaşını dolduran çocuk da okullu oldu! Diğer seçmeli ders söylemleri, “yem” olmanın ötesine geçemedi!

Biliyoruz: Çocuklar ilk din bilgisini ailesinden alıyorlar. Müslüman aile çocuğu okula başladığında, din kültürü ve ahlak bilgisi dersini zorunlu olarak okuyor. Bu çocukların büyük bir bölümü yaz aylarında açılan Kuran kurslarına gidiyor. AKP’nin deyişine göre, “Dinini öğrenmek isteyenlerin” gittiği imam hatip liseleri de var. Ramazan ayında tüm gazetelerde din köşesi oluyor. Bazı gazetelerde ise din köşesi Ramazan dışında da devam ediyor. Meraklısı için pek çok dini kitap her yerde ve neredeyse bedavaya satılıyor. Yetişkinler için açılan Kuran kursları sayısı da her geçen gün artıyor.

Bu ülkede, Alevilerin, Hanefi olmayan Sünnilerin, Caferilerin, Süryanilerin, Hıristiyanların, Musevilerin ve başka inanç gruplarından olan insanların çocukları da var! Ancak, bu çocukların dinlerini-inançlarını öğrenmeleri için devlet-AKP kılını kımıldatmıyor.

Diğer inanç sahiplerine aldırmayan AKP, Müslüman çocukları için var olanlarla bile yetinmiyor: Daha çok çocuğun seçmesi/gitmesi için imam hatiplerin ortaokullarını açıyor. Bununla da yetinmeyip Kuran-ı Kerim ile Hz. Muhammed’in hayatını tüm okullarda seçmeli ders yapıyor!

Bütün bu gelişmeler hangi ülkede oluyor? Anayasasına göre laik demokratik ve sosyal hukuk devleti olan bir ülkede oluyor! Her din ve inanca eşit mesafede durması gereken devlet-AKP, ne yapıyor? Var olan inançlar içinden birini seçiyor, diğerlerini yok sayıyor. Anayasa’ya aykırı bir iş yapılıyor.

Bu tür değişiklikler ne zaman yapılıyor?

Başbakan’ın, “Dindar gençlik yetiştireceğiz” ve arkasından da, dindar gencin tinerci olmayıp “Dinin ve kininin davacısı gençler” olacağını söylemesi üzerine oluyor. Bu arada, “Kutlu Doğum Haftası” kutlamaları ayyuka çıkıyor. Çocukların, gençlerin ve ülkenin özgürleşmesini simgeleyen milli bayramların topluma açık yerlerde kutlanmasından vazgeçiliyor. 40 hadis ezberleyen gençler umre gezilerine götürülüyor. Camide namaz kılacak çocuklara akıl almaz ödüller veriliyor. Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB)’nın toplum yaşamı içindeki etkisi her geçen gün artıyor. DİB’in imamları, aile ve toplum sorunlarının çözümüne, kadına şiddet konusuna bile el atıyor. DİB, her geçen gün günlük yaşamla ilgili fetvalar veriyor “Hapşıran insana, ‘çok yaşa demeyin, Allah rahmet eylesin’ deyin” fetvası (şimdilik) akıllarda kalan son fetva oluyor.

Bu tür değişiklikler nasıl böyle kolayca gerçekleşiyor?

6 Nisan 2012 günü yapılan “32. Gün” televizyon programında milli eğitim bakanı, “Başbakanımızın sözü bizim için bir vizyondur, bunu biz tartışmayız bir şekilde bir hedef olarak alırız ve yaparız” diyor! Bu söz, hem AKP grubunun hissiyatını ve tutumunu yansıtıyor hem de bu değişikliklerin nasıl kolayca gerçekleştiğini gösteriyor. Başbakan’ın vizyonu tartışmasız uygulanınca, bu yaklaşım hem demokratik oluyor hem de milli iradeyi yansıtıyor!

Bu tür değişiklikler, ülkemizde her şey ters-yüz olduğu için kolayca gerçekleşiyor. Milli eğitim bakanı başta olmak üzere AKP grubunun Başbakan’a biat etmesini demokrasi sanıyoruz. 4+4+4 konusunda AKP’lilerin ve destekçilerinin tüm saptırmalarına kanıp gerçekle yüzleşemiyoruz. Eğitim fakültesi dekanları, 4+4+4 konusunda siyasetçileri uyaracaklarına, bakanın bu konuda kendilerini bilgilendirmesini yeğliyor! Bu bilgilendirmede eğitim fakültesi dekanları bakana, “‘32. Gün’ programında, ‘Kuran-ı Kerim dersinde çocukların bu kutsal kitabı anlamadan okuyacaklarını’ söylediniz. Çocukların anlamayacakları bir konu ders olamaz” diyemiyor! Dekanlar bakana, “Madem imam hatipler dinini öğrenmek isteyenler için açılıyor. O zaman neden diğer okullara da, mahalle baskısıyla zorunlu derse dönüşeceğini bile bile Kuran-ı Kerim ile Hz. Muhammed’in hayatı derslerini koydunuz?” sorusunu soramıyor! Ülkemizde mürekkep yalamış olanların büyük çoğunluğu, piyasacı ve gerici eğitimin ne anlama geldiğinin ayrımına varamıyor. Böyle bir ülkede piyasalaşma da gericileşme de kolaylıkla prim yapıyor.

Günümüz okullarının bir bölümünü, “Halk istiyor” söylemiyle fiilen imam hatibe dönüştürmeye başlayan AKP, bu seçmeli derslere neden bel bağlıyor?

Şu anda hemen her okulda 1-2 din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmeni var. Arapça seçmeli ders olduğundan her okulda Arapça öğretecek kişiler (öğretmen yetiştirilmediği için) imam hatiplilerle ilahiyatçılar olacak. Hz. Peygamber’in hayatı için bir hoca, Kuran-ı Kerim dersi için bir başka hoca, yine imam hatipliler/ilahiyatçılar atanacak. Normal okullardaki öğretmenlerin 1/3’ü ya da 1/4’ü “imam/ilahiyatçı” olacak. Bu okullar, ister istemez imam hatipleşecek.

Okullarda Kuran-ı Kerim’in Türkçesi okutulmayacak. Kuran-ı Kerim dersi bugün seçmeli olacak. Mahalle baskısı olmasa bile, yarın bir yetkili kalkacak, “Kuran-ı Kerim dersini almayan gerçek Müslüman değildir” diyecek bunlar zorunlu derse dönüşecek. Bu dersleri açmayan özel okulların ümüğü sıkılacak.

Kimi inanç sahibi için, anlamadan ve bilmeden de olsa Kuran-ı Kerim’i okumak, ibadet etmek anlamına geliyor. Bu derslerle okullar kaçınılmaz olarak ibadethaneye dönüşecek. Çocuklar 21’inci yüzyıl için değil öbür dünya için hazırlanacak. Bilim “out” inanç “in” olacak. Çocukların özgürleşip kendilerini geçekleştirmeleri ve toplumu özgürleştirmeleri hayal bile edilemeyecek. Başbakan’ın söylemini vizyon kabul edenler artacak. Nükleer santrallerin kurulmasına, ülke kaynaklarının talan edilmesine, dün dost bellediğimize bugün saldırılmasına ve her türlü sömürüye karşı çıkanlar azalacak. Siyasetçilerin ABD’nin güdümüne girmesi ve onun oyuncağı olması kolaylaşacak. Geçmişte okula gitmemişlerin yaptığı “Namazında niyazında iyi bir insan” değerlendirmesi, okumuşlar arasında giderek yaygınlaşacak, namazında, niyazında olan çocuk “makbul” çocuk sayılacak!

Bilirsiniz tarihsel süreçte öğretimin kaynağı tapınaklar olmuştur. Göksel dinlerin tapınaklarına havra, kilise ve cami adı verilmiştir. Din öğretimi için açılan okullar, bu mekanlarda ve dini grupların desteğiyle açılmıştır. Rönesans ile aydınlanma sürecini yaşayan Batı, okullarını dinin etkisinden uzaklaştırmayı bilmiştir. Osmanlı ise Batı’dan 300 yıl kadar sonra, ancak 1800’lerin ikinci yarısında dini eğitimin ağırlıkta olduğu sıbyan mektepleri ile medresenin yanında bilimsel derslerin verileceği okullar açabilmiştir. Dini öğretime ağırlık verilmesiyle günümüz okullarında Osmanlının bile gerisine düşülecek, ortaçağa geri dönülecek.

[email protected]