Cumhuriyetin kuruluş yıllarında eğitim

23 Nisan 1920 günü Türkiye Büyük Millet Meclisi açılıyor. Mayıs başında emperyalizm karşıtı olarak kurulan ilk hükümette, eğitim bakanına da yer veriliyor. Bu bakanlık, program heyeti, ilköğretim dairesi, ortaöğretim dairesi, eski eserler ve sicil istatistik müdürlüklerinden oluşuyor (bkz R. Okçabol’un Türkiye Eğitim Sistemi, 2005, Ütopya Yayınevi).

1921 Mayıs ayında Öğretmenler Birliği kuruluyor. Bu birlik, 15-21 Temmuz 1921 tarihlerinde (Kurtuluş Savaşı yıllarında) Ankara’da, ilgili sorunları tartışmak üzere Eğitim Kongresi düzenleyip eğitim sorunlarını tartışıyor. Bakanlık, Kasım 1922’de valilere gönderdiği bir genelgeyle halk eğitimi çalışmalarının başlatılmasını istiyor. 105 değişik yörede Halk Mektepleri ve Gece Dersleri açılıyor. Bakanlıkta 1923 başlarında oluşturulan Heyet-i İlmiye, 15 Temmuz-15 Ağustos 1923 günlerinde düzenlediği toplantılarda eğitim sorunlarını tartışıyor.

29 Ekim 1923 günü cumhuriyet ilan ediliyor 3 Mart 1924tarih ve 430 sayılı Öğretim Birliği Yasası çıkarılıyor. Bu yasayla, değişik kurumların denetiminde açılan okullar ve medreseler Eğitim Bakanlığı’na bağlanıyor .

Lozan Antlaşması gereği, Osmanlıdan kalan yabancı özel okullar, zorunlu olan ilkokul kısımlarını kapatarak öğretim etkinliklerini sürdürebiliyor . Öğretim Birliği yasasından sonra misyonerlik faaliyetlerini sürdürmeye kalkışan yabancı okullar ise, tamamen kapatılıyor.

Öğretmenler Birliği, Ağustos 1924’te bir eğitim kongresi daha düzenliyor. Bu kongrede Mustafa Kemal, “Öğretmenler, yeni nesli Cumhuriyetin fedakâr öğretmen ve eğitimcilerini sizler yetiştireceksiniz ve yeni nesil sizin eseriniz olacaktır. … Cumhuriyet, fikren ilmen fennen bedenen kuvvetli ve yüksek karakterli muhafızlar ister. … Hiçbir zaman hatırlarınızdan çıkmasın ki Cumhuriyet sizden ‘fikri hür vicdanı hür irfanı hür’ nesiller ister” diyor.

Ders programlarında Cumhuriyet’le ilgili konularla resim ve müzik derslerine önem verilmeye başlanıyor. Milletler Cemiyeti’nin 1924 yılında kabul ettiği “Çocuk Hakları Bildirgesi” Türkiye’de de hemen kabul görüyor. 1924’te ilkokullarda, 1928’de ortaokullarda, 1934’te liselerde ve 1937 yılında da köy ilkokullarında karma eğitime geçiliyor. 1925’te Eski Eserleri Koruma Encümeni kuruluyor.

1926 yılında, ortaokul ve liselerde parasız eğitim başlatılıyor, bakanlık teşkilatı yasası çıkarılıyor. Bu yasayla belirli bölgelerde oluşturulan Maarif Emirlikleri, 1931’de kapatılıyor.

1927’de, belediyelerin yönetiminde bulunan meslek okulları bakanlığa bağlanıyor, kız sanat okullarına kız enstitüsü adı verilirken akşam sanat okulları açılıyor.

1928’de, Arap rakamları yerine Latin rakamları ile harf devrimi yapılıyor. 1929’da Arapça ve Farsça öğretime son veriliyor Halk Mektepleri, Halk Dershaneleri ve Gece Kursları, Millet Mektepleri’ne dönüştürülerek, yeni alfabenin öğretilmesi için okuma-yazma kampanyası başlatılıyor. İlk yıl bu kurslara,çoğunluğu çocuk ve gençlerden oluşan 13 milyonun 485 bini katılıyor.

1931’de uluslararası ölçülerin kullanılmasına ve 1932’de ezanın Türkçe okunmasına başlanıyor. Din dersi 1930’da kent ve 1939’da da köy ilkokulları izlencelerinden çıkarılıyor. 1931’de Türk Tarih Kurumu, 1932’de de Türk Dil Kurumu ile Halkevleri açılıyor. 1933’te çıkarılan bir yasayla ortaöğretim ve mesleki teknik öğretim genel müdürlükleri ile Milli Eğitim Şurası oluşturuluyor. 1934’te, il merkezlerinde erkek sanat, erkek yapı, ticaret okulları ve kız teknik okulları açılıyor. 1935’te Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü kuruluyor.

Öğretmen yetiştirmeyle ilişkili olarak, Ankara’da Müzik Öğretmen Okulu (1925), Konya’da Orta Öğretmen Okulu (1926), Kayseri Köy Öğretmen Okulu (1926), Denizli Köy Öğretmen Okulu (1927), Kız Meslek Öğretmen Okulu (1934) ve Erkek Meslek Öğretmen Okulu (1936) açılıyor. Konya'daki okul Ankara'ya taşınıp edebiyat, pedagoji, tarih-coğrafya, fizik, kimya, tabiat ve matematik bölümleriyle nitelikli öğretmen yetiştiren Gazi Eğitim Enstitüsüne dönüştürülüyor.

Yükseköğretimle ilgili olarak, Harp Okulu (1923), Hukuk Mektebi (1925), Ziraat Enstitüsü (1930) ve Dil Tarih Coğrafya Fakültesi (1935) açılıyor. 1933’te çıkarılan bir yasayla Darülfünun İstanbul Üniversitesi’ne dönüştürülürken fakülte, rektör ve dekan sözcüklerinin kullanılmasına başlanıyor.

Görüldüğü gibi, savaş koşullarında bile, eğitime ve toplumun geçmişiyle bağını kuran eski eserlere sahip çıkılmasına çalışılıyor. Öğretim Birliği Yasası, eğitimin laikleşmesinin, bilimselleşmesinin ve demokratikleşmesinin önünü açan bir yasa oluyor. Harf devrimi ile Türkçe sözcüklerin kolayca okunup yazılması sağlanıyor. Yeni alfabe ile ilk 25 yılda yazılan kitap sayısı, matbaanın Osmanlı Müslümanlarınca kullanılmaya başlamasından 1928 yılına kadar geçen 200 yıllık sürede yazılan kitap sayısını geçiyor. Cumhuriyetin, bilimsel bilgi ve görüş sahibi, kul değil yurttaş olacak gençleri yetiştirmeyi hedeflediği görülüyor.

Cumhuriyetin aydınlanmacı yeniliklerine sahip çıkanlara düşen görev de, bu hedeflerin gerisine düşmek değil bu hedefleri daha da ileriye götürmek oluyor.