Bu nasıl bir rapor?

Bakanlık, bir yıl kadar önce ‘Ortaöğretim İzleme ve Değerlendirme Raporu 2013’ adlı bir rapor yayımlamış. Rapor, eğitime katılım, eğitim ortamları, öğrenci destek hizmetleri, eğitim programları, öğretmenler, yönetişim ve finansman ile eğitimin çıktıları gibi yedi bölümden oluşuyor. 242 sayfalık bu raporda, 115 şekil, 24 harita, 11 tablo ile çerçeve içine alınmış açıklamaların olduğu 16 kutu bulunuyor.  

Raporda yer alan önemli bilgiler şöyle özetlenebiliyor. 2008-2011 yılları arasında düşüş gösteren özel okul payı, 4+4+4 yasası sonrasında yükselişe geçiyor. İmam hatiplerde yüzde 9,3 olan ikili öğretim, mesleki liselerinde yüzde 33,4’e ve genel liselerde ise yüzde 67,7’ye çıkıyor. 2012 Yükseköğretime Geçiş Sınavı’nda 40’ar soruluk testlerde doğru yanıt ortalaması matematikte 7,7’yi ve fen bilimlerinde de 4,7’i geçmiyor. 2012 yılında, lisans programlarını kazanan lise mezunlarının oranı meslek liselerinde tek rakamlarda kalırken imam hatiplerde yüzde 19’a ve genel liselerde yüzde 35’e ulaşıyor. Türkiye, raporda karşılaştırma yapılan okullaşma oranı ve öğretmen maaşı gibi eğitim göstergelerinde, diğer ülkeler arasında alt sıralarda yar alıyor. 2008-09’dan bu yana imam hatiplerle mesleki liselerde okuyan öğrenci sayısı artarken, öğrencileri üniversiteye hazırlayan liselerdeki öğrenci sayısının azaldığı görülüyor.

Raporda, dişe dokunmayan konularda ayrıntıya girilirken bazı önemli bilgilere yer verilmediği görülüyor. Örneğin lise türlerine göre okul, öğrenci ve öğretmen sayılarına yer verilmiyor. İlgili tablolarda, öğrenci oranı yüzde 0,2-0,5 olan lise adlarına yer verilirken, öğrenci oranı yüzde 6,5 kadar olan ve 4+4+4 yasasıyla zorunlu öğretimin içine alınan, disiplin cezası alan öğrencilerle evlenen öğrencilerin gönderildiği açık liseleye yer verilmiyor. Nasıl oluyorsa, ortaöğretimin izlendiği bu raporun hiçbir yerinde açık liseler hakkında tek bir söz edilmiyor.

Eğitim-öğretim sürecinde, çoğu kez elde somut kanıtlar olmadığı halde hem öğretmenlerin hem de öğrencilerin disiplin soruşturmasına uğradığı ve haksız cezalar aldıkları gazete haberlerine yansıyor. Örneğin Eğitim-İş’in 2013-2014 Eğitim-öğretim Yılı Değerlendirme Raporu, son üç yılda bakanlığın 7 bin 919 öğretmen hakkında inceleme, soruşturma veya ön soruşturma açtığını belirtiyor. Bunlardan 4 bin 866 öğretmene kınama, aylıktan kesme, maaş kesimi, kademe ilerleme durdurulması cezaları verilmiş. Ancak bu raporda, bu tür disiplin konularına da değinilmiyor.

Bu raporda, genel liselerin kapatılması, liselerin imam hatiplere dönüştürülmesi, SBS ve üniversiteye giriş sınavlarında din kültürü ve ahlak bilgisi ile yabancı dil derslerinden soru sorulması gibi konulara da değinilmiyor; bu uygulamaların sonuçlarına da.

Raporda akıl karıştıran bilgilere de yer veriliyor. Örneğin yönetişim ve finansman bölümünde, “Türkiye’de ders kitaplarının seçimi ve programların belirlenmesinde oldukça merkezi bir yapı varken ölçme ve değerlendirme kısmen bu duruma istisnadır” deniyor. Oysa hem ders kitaplarının belirlenmesinde Talim Terbiye Kurulu devre dışında bırakılmış bulunuyor. Hem de, bu raporun yazıldığı aylarda ortaöğretime geçişi belirleyen Seviye Belirleme Sınavı (SBS) ile yükseköğretime geçişi belirleyen iki sınavın, ölçme ve değerlendirme açısından tamamen merkezi sınavlar olduğu biliniyor. Hatta bu rapor yayımlanmadan hemen önce bakanlık, SBS yerine, daha da merkezi olacak Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş (TEOG) sistemine geçmiş bulunuyor.

Rapordaki bazı şekiller de akıl karıştırıyor. Örneğin lise türlerine göre öğrenci dağılımının yer aldığı şekillerde on lise adına yer veriliyor; ancak lise adlarının bir şekilden diğerine değiştiği görülüyor (bkz. Şekil 1.13 ve 1.18). Lise türleri itibarıyla, annenin öğrenim düzeyi dağılımını gösteren şekildeki lise adları babanın öğrenim düzeyiyle ilgili şekildeki lise adları da birbirini tutmuyor (bkz. Şekil 1.19 ile 1.20). Liselerle ilgili pek çok şekilde, imam hatiplere yer verilmiyor. Lise adlarının yer aldığı şekillerin bazılarında neden imam hatiplere yer verilmediği ve neden ilköğretime yer verildiği anlaşılamıyor.

Raporda geçen sayısal veriler genellikle irdelenmiyor ve yorumlanmıyor. Diğer ülkelerle karşılaştırmalarda ortaya çıkan olumsuz durumlar bile, son yıllarda olumlu gelişmeler varmışçasına yapılan yorumlarla olumluymuş gibi gösteriliyor. Raporun sunum biçimi, eğitim sistemin hiç de istenen düzeyde olmadığı gerçeğin gizliyor. Bunlara ve rapordaki ciddiyetsizliklere dikkat etmeyen okuyucu, sistemde her şeyin dört dörtlük olduğunu sanıyor.

Kısaca geniş hacimli olsa da, ortaöğretimle ilgili bazı gerçekleri su yüzüne çıkarmayan bu rapor, ilgilileri memnun etmek için yazılmış bir özel şirket raporuna benziyor.

[email protected]