Biraz ciddiyet gerek!

Devlet yönetiminde ciddiyetsizlik aldı başını gidiyor!

Yunanistan’da bile hükümetin Genel Sekreteri olan Panayotis Baltakos, hükümet aleyhine konuşmalarına yer veren bir ses kaydının ortaya çıkması üzerine, hükümetten özür dileyerek, görevinden istifa ediyor. Bizde, bir komplo ile Türkiye-Suriye savaşını çıkarmayı konuşan yetkililer, mıh gibi yerlerinde duruyorlar toplumdan özür dilemeyi de, istifa etmeyi de akıllarından geçirmiyorlar!

Bu komploların konuşulduğu toplantıya “gizli” ya da “devlet sırrı” diyenler, günlerdir bu sırrın ortalığa saçılmasındaki zaafı ortaya çıkaramıyorlar! Ortaya çıktığında toplum ve ülke zararına olabilecek gerçek “devlet sırlarının (!)” tehlikeli olabilecek odakların eline geçmeyeceği güvencesinin sağlayamıyorlar!

Bu komploda yer alanlar, sağ yana döndüklerinde “gizli toplantı” emrini Milli Güvenlik Kurulu verdi diyorlar sol yana döndüklerinde, bu kez emri veren Başbakan oluyor! Emir verildi mi, emri kim verdi, verilen bir emir varsa bunun ne olduğu açıklanmıyor!

17 Aralık’ta başlayan yolsuzluk soruşturmalarının, şimdiden Deniz Feneri davasına dönüştüğü görülüyor!

Kamuoyuna sızdırılan konuşmaları yapan kişiler sanık durumuna düşüyor. Beş gün önceki seçimlerde AKP’nin dışındaki partilere verilen yüzde 55 oy, toplumun çoğunluğunun konuşmalarda adı geçen kişilerin sanıklığını kabullendiğini gösteriyor. AKP’li seçmenin bir bölümü, sızdırılan konuşmaların içeriğine inandıklarını söyleseler de, 2011 genel seçimlerinde AKP’ye oy vermiş seçmenin iki milyondan fazlası, sızdırılan konuşmaların içeriğine inandıklarını göstererek beş gün önceki seçimde AKP’ye oy vermiyor.

Başbakan, seçim gecesi, toplumun büyük çoğunluğu tarafından sanık olarak görülen kişileri de yanına alarak balkon konuşması yapıyor! Üstelik bu balkon konuşması, Türkiye’nin dört bir tarafından seçimlerde yapılan yolsuzluk haberleri geldiği sırada yapılıyor. Parasal yolsuzluklara aldırılmadığı gibi oy yolsuzluğuna da aldırılmadığı görülüyor!

Hızını alamıyor, “Suriye ile savaş halindeyiz” diyor! Yetinmiyor, düne kadar kucak kucağa oldukları cemaat için “İnlerine gireceğiz” tehdidinde bulunuyor! Baş böyle konuşunca, AKP’den Tosya Belediye Başkanı seçilen muhterem de bir soru üzerine, "Sporda siyaset olmaz. Bir takım taşkınlıkları anlarız ama küfür olmaz. Tosya seyircisine de yakışmaz” demekle yetinmiyor, “Yapanın da kellesini alırız" diyor!

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı, tam da sandıklar açılmış oy sayımı yapılırken 40 ilde gerçekleşen elektrik kesilmeleri karşısında, “Espri gibi anlamayın lütfen. Bir trafoya kedi girdi ve kısa devre yaptı” diyor! Aynı bakan, seçimden önce “Elektriğe ve doğalgaza Nisan ayında zam yapılmayacak” diyor seçimden iki gün sonra ise, kaçınılmaz olarak elektrik tüketim bedellerine de hemen yansıyacak olan, elektrik dağıtım şirketlerine zam yapılıyor!

Anayasa Mahkemesi “twitter” yasağını Anayasa’ya aykırı bulup “Derhal yasağı kaldırın” diyor. Bu yasak ancak 24 saat sonra kaldırılıyor!

Bu toz duman içinde Cumhurbaşkanı A. Gül, “Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde adaylık konusunu Başbakan Erdoğan ile konuşmasının zamanı geldi” diyor! Bunu söyleyen kişi kim? Anayasa’ya göre tarafsız olması gereken Cumhurbaşkanı!

Cumhurbaşkanlığı konusunu Başbakan’la konuşacak olan kişi kim? “Yolsuzlukları mahkemelerin araştırması gerektiğini” söylediği halde, hukuk sisteminin yolsuzlukları araştırmasını engelleyecek şekilde yapılandıracak yasayı anında onaylayan Cumhurbaşkanı! Cumhurbaşkanlığı konusunu Başbakan’la konuşmayı planlayan kişi kim? “Suçun cezasız kalmayacağını” ifade ederken, bazı suçlamalardan henüz aklanmamış kişilerin cumhurbaşkanlığı adaylıklarını konuşmaya kalkışan zat!

Devletin başı tarafsız olmayınca, Hekimhan İlçe Seçim Kurulu Başkanı da, ilk sayımda “geçersiz” kabul edilen 30 AKP oyu, ikinci sayımda “geçerli” kabul ederken, bu şekildeki 10 CHP oyunu, “Aslında bunların da kabul edilmesi lazım ama siz itiraz etmediniz” diyerek geçerli saymayabiliyor!

Devlet işi, çocuk oyuncağı mı?

[email protected]