Bir yanlışlık yok mu? (V)

Amasya’da bir din dersi öğretmeni, “Kurtuluş Savaşı’na yardım eden bayanların başı kapalı olduğu için biz bu savaşı kazandık, bugün olsa kazanamayız” diyor! Hatay’da,  öğrencilerini 'kızlı erkekli' oturtuyor diye soruşturma açılan öğretmene, “Başbakan'a muhalif misin” diye soruluyor! Bir eğitim emekçileri sendikası başkanı, "Latin harfleri kaldırılsın" diyebiliyor!

Bir ilahiyatçı, “Karımla yakalasam kıskanmayacağım tek erkek başbakanımızdır” diyor! Gazete yazarlığı ve televizyon programı yapan güleç yüzlü bir başka ilahiyatçı, "Şeytan bile Allah'ı inkar etmiyor. Ateistlerin en büyük babası şeytan. Şeytan onlardan çok daha temizdir" diyebiliyor! İnsanların önemli bir bölümünün bir şekilde yılbaşını kutladığı bir toplumda, bazı milli eğitim müdürleri ile müftüler, “Yılbaşını kutlamayın” fetvası veriyor!

Star Gazetesinin genç ve yandaş yazarlarından biri, “Ben, ‘önce demokrat’ değilim. Önce ‘liberal’ ve ‘şeriatçı’yım” diyor!

Düzce AKP milletvekillerinden biri, Başbakan Erdoğan için, “Allah’ın bütün vasıflarını üzerinde toplayan bir lider” diyor!

Manisa AKP milletvekillerinden biri, “Milyarları, trilyonları Nurculara, Süleymancılara, Nakşibendilere, Milli Görüşçülere, Ülkücülere dağıttım. Korkmadım, çekinmedim" diyor!

17 Aralık sanıklarından bir bakan, “Yüce divana gidersek peşimizden Bilal gelir” diyor (gazeteler, 5. 1. 2015)!

R.T. Erdoğan, "Kadın ile erkeği eşit konuma getiremezsiniz. Çünkü fıtratları farklıdır” diyebiliyor!

23 Nisan 2012’de “Türkçe ile felsefe yapamazsınız diyen ırkçıdır” açıklamasını yapan Başbakan Erdoğan, siyasetin en üst makamına oturduktan sonra, “Türkçe ile bilim ve felsefe yapamazsınız” diyebiliyor!

AKP’lilerin önemli bir bölümü, Erdoğan, “Türkçe ile felsefe yapamazsınız diyen ırkçıdır” derken de inanıyor, tam tersini söylediğinde de!

Bilindiği gibi Osmanlıda kadının kıymeti harbiyesi yoktur. Kadın ya birkaç eşten biridir ya da cariyedir. Kadına, 19’uncu yüzyılın ikinci yarısında kız öğretmen okulu açılana değin sıbyan okulundan sonra okuma hakkı da verilmemiştir, herhangi bir görev de verilmemiştir. Kadının ne seçme ne de seçilme hakkı vardır. Yıldırım Beyazıt Üniversitesi’nin internet sayfasında Beyazıt hakkında tanıtım yazısında şu satırlar dikkat çekicidir:  “Sultan Bayezid, hükümdarlığının ilk yıllarını (1389–1392) Aydınoğulları, Saruhanoğulları, Germiyanoğulları, Menteşeoğulları ve Hamidoğulları beyliklerini kontrol altına almak için mücadele ederek ve buraların yönetimine kendi sarayında yetişmiş kullarını atayarak geçirdi”. R.T. Erdoğan’a geçenlerde fahri doktora veren bu üniversite, sarayda yetişmiş devlet adamlarının bile kul olduğunu belirtmektedir. Gerçekten de Osmanlı zamanında halk, yurttaş değil kuldur. Osmanlıda devlet yönetiminde geçerli olan hak-hukuk değil padişahın keyfi kararlarıdır.  Kardeş ya da çocuk katili olmayan padişah sayısı da çok azdır.

Yine de, Osmanlıda yaşasalardı bugünkü durumlarını düşleme olanağı bile bulamayacak olanlar, şaşılası şeyler söylüyorlar. Örneğin AKP için hazırlanan seçim şarkısında, “Dualarla çıktı yola/ Umut yaydı sağa sola/ Reisle girdi kol kola/ Bütün dünya tanır onu/ Tam bir Osmanlı torunu/ Yiğit kim doğru kim dürüst kim”  diyebiliyorlar! Balıkesir AKP milletvekili bir kadın,  R. T. Erdoğan'ın tarihteki temsili Türk askerleriyle birlikte çekilmiş fotoğrafı üzerine, “600 yıllık İmparatorluğun 90 yıllık reklam arası sona erdi” diyebiliyor! Sağlık bakanının da Osmanlılık damarı kabarıyor: “Kadının kariyeri anneliktir” diyor!

29 Ekim 2012’de, barikatların kaldırılması için valiyi arayan A. Gül’e, “Devlette çift başlılık olmaz” diyen Başbakan Erdoğan, şimdi (19 Ocak’ta) bakanlar kuruluna başkanlık ediyor! Türkiye’nin kaderine hükmeden Bakanlar Kurulu, 19 Ocak’ta, bir cemaat üyesiymişçesine kendini bir başkasının iradesine bırakıyor!

Çoğu kez yapmacıkmış gibi gelse de yüzünden gülücüğü eksik olmayan günümüzün başbakanı, 19 Ocak toplantısında, hocasından azar işitmiş bir öğrenci gibi oturuyor!

Parasız eğitim isteyen gence 15 yıl ceza kesen adalet, polis katiline ancak 10 yıl verebiliyor!

Biri kalkıyor, “Herkesin gözü kapalı ilahiyat okuması gerektiğini” söylüyor! İstanbul’da bir meslek lisesinde açık açık imam hatip propagandası yapılıyor! MEB anaokulu öğrencilerini camiye götürmek için hazırlık yapıyor! Bakanlık izniyle Zonguldak'taki ilkokul öğrencilerine karne hediyesi olarak Diyanet İşleri Başkanlığı'nın yaz Kur'an kursları kitapları dağıtılıyor! …

Örneklenen bu söylem ve olaylarda bir yanlışlık yok mu?

Bu tür yanlışlıklar saymakla da bitmiyor. Biraz da bu yanlışlıklara yol açan yabancılaşmaya değinmek gerekiyor.  

[email protected]