Bir tek araştırma üniversitelerimiz eksikti

Meğer bu eksikliğin farkında değilmişiz, kurulunca bir rahatladık ki, sorma gitsin. Hem de, az buz değil, bir anda 10 tane birden araştırma üniversitemiz oldu.

İyi oldu olmasına da, birkaç anlaşılmaz konu olmasa!

Anlaşılamayan bir konu, bu üniversitelerin nasıl seçildikleridir. İlgili haberlere göre, 58 devlet üniversitesi araştırma üniversitesi olmak istemiş. Sonra, yayın sayısı, bilimsel yayın puanı, atıf sayısı, proje sayısı ve bütçesi, doktora mezun sayısı, patent sayısı, TÜBA ve TÜBİTAK ödüllü öğretim üyesi sayısı gibi göstergelere göre ilk 25 üniversite belirlenmiş. Başvuran üniversitenin sunduğu “Öz Değerlendirme Raporu” dikkate alınınca, üniversite sayısı 19’a inmiş. Son olarak da, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, TÜBİTAK, Kalite Kurulu, devlet ve vakıf üniversite temsilcilerinden oluşan bir jüri, rektörler ve üniversitelerin üst yönetimi ile bir mülakat gerçekleştirilip 10 üniversite belirlenmiş. Bu 10 üniversiteyi belirlemek için çok şey yapılmış olsa da, seçimin sağlıklı olacağını düşünmek birkaç nedenle kolay değil. Bir neden, 58 üniversiteyi 19’a indirenlerin kimler olduğunun bilinmemesi. İkinci neden, mülakatı yapan jürinin, vakıf üniversitesi temsilcisi dışında, AKP’nin atadığı kişiler olması. Üçüncü neden, pek çok kişiden oluşan jürinin, üniversitenin rektör ile üst yönetimden kişilerle nasıl mülakat yaptığının bilinmemesi. Dördüncü neden, seçilen 10 üniversite içinde, göreceli olarak yeni kurulmuş üniversitelerle Fetöcü suçlamasıyla ve de barış bildirisini imzaladıkları için pek çok akademisyenini kaybeden üniversiteler olması.

Anlaşılmaz bir başka konu, adlarında bilim ve teknoloji sözcükleri bulunan 2013’te Adana Bilim ve Teknoloji, 2015’te Uluslararası İslam, Bilim ve Teknoloji ile 2017’de Türk-Japon Bilim ve Teknoloji üniversitelerini açan AKP’nin, bunları neden araştırma üniversitesi olarak kurmadığıdır.

Bir başka konu, bu üç bilim ve teknoloji üniversitesi, yapacağı araştırmalarla ‘bilim ve teknoloji üniversitesi’ olurken, 10 üniversite, yapacağı araştırmalarla ‘araştırma üniversitesi’ olacak! Peki, arada ne fark olacak? Üç üniversite bilim aşkına, 10 üniversite para aşkına mı araştırma yapacak?

Bir başka konu YÖK başkanının araştırma üniversitesi tanımıyla ilgili. YÖK başkanı, “Araştırma üniversitesi misyonu ve stratejik yol haritasını belirlemiş ve üniversitenin çalışma disiplinini bu plana uygun biçimde yürütebilen bir kurumdur” diyor. O zaman diğer üniversiteler, misyonu ve stratejik yol haritasını belirlememiş üniversiteler mi oluyor?

YÖK başkanı,  hızını alamıyor ve araştırma üniversiteleri için şu vecizeleri de peş peşe sıralıyor: “Öğretim üyesi ders dışında da araştırma faaliyetlerine öğrenci dahil ederek eğitimin kapsamını ve katkısını arttırır. Öğrenciler araştırma kültürünün içinde öğrenerek bilgilerini geliştirir ve akademik araştırmanın işleyişine hakimiyet kazanır. Gerçekleşen araştırma faaliyetleri, üniversitelerin ürettiklerinin değer bulmasıyla bütçelerini geliştirmelerini, verimli araştırmalarla var olan araştırma fonlarından daha fazla pay almalarını ve oluşturdukları toplumsal değerle parçası oldukları toplumun yarınlarında pay sahibi olmalarını sağlar. İdealimiz olan araştırma üniversitesi güçlü araştırmacılar yetiştiren, dünya bilimine ve ülkenin kalkınmasına katkı sunan doktora programları olan kurumlardır. İnsanlığın ortak değerlerine ülkesinin geçmişi ve geleceği ile ihtiyaçlarını dikkate alarak katkı sağlar.” Bu açıklamalar çerçevesinde, araştırma üniversitesi olmayanlar ne duruma düşüyor, havanda su mu dövüyorlar?

Diğer devlet üniversitelerinin araştırma üniversitesi olmaya niyetlenmemeleri de bir başka anlaşılmaz durumdur.

Diğer bir konu, araştırma üniversiteleri, diğerlerine göre daha özerk olacak şekilde mi yapılandırılacak, yoksa emir-komuta çerçevesinde mi işleyecek?

Üniversitelerde araştırma konusu, 1800’lerde Almanya’da gündeme gelip yaygınlaşan bir konudur. Bazı üniversiteler, yıllar içinde çeşitli nedenlerle diğerlerine göre daha nitelikli ve araştırmacı öğretim üyelerini istihdam etmeye, onları düşük ders yükleriyle çalıştırmaya, nitelikli lisansüstü öğrenci almaya, zengin kitaplığa, başta laboratuvarlar olmak üzere geniş fiziksel olanaklara ve parasal kaynaklara sahip olmuşlardır. Araştırmacılıklarıyla bilinen hiçbir üniversite, birilerinin kararıyla araştırma üniversitesi olmamıştır. Bu nedenle bizim araştırma üniversitelerimizin geleceği de merak konusudur.

Dünyadaki tanınmış üniversiteler geliştikçe, daha çok araştırma yapmaya ve hem devletten hem de özel kesimden araştırma projeleri almaya başlamışlardır. Bu üniversitelerden birinin bütçesi, bizdeki devlet üniversitelerinin toplam bütçesinden çok fazla olduğu gibi, bu üniversitelerden birinin devletten aldığı proje bedeli de, topladıkları yıllık bağışlar da bizim üniversite bütçelerinden fazla olabilmektedir. Dünyadaki o üniversiteler yanında bizim araştırma üniversiteleri, parasız, pulsuz ve çulsuz bir haldedir. Üniversitelerimizin, bu halleriyle nasıl araştırma üniversitesi olacakları da merak konusudur.

10 araştırma üniversitesi içinde kutlu doğum haftasını kutlayanlar vardır. Bu tür kutlamalar AKP yandaşı rektörler atandıkça artmaktadır. Büyük bir olasılıkla bu 10 araştırma üniversitesinde, şimdiye kadar kutlu doğumu kutlamamış olanlarda da, bu kutlamalar başlayacaktır. Bazen ‘Kuran ve sünneti merkeze alan bir hayat’ adı verilen bu tür kutlamalarla nasıl araştırma üniversitesi olunacağı da merak konusudur.  

Bir başka merak konusu da, vakıf üniversitelerinin ne zaman adlarına araştırma üniversitesi sıfatını ekleyecekleridir.

Üniversitelerimizde idari ve bilimsel özerklik ile düşündüklerini açıklama hürriyeti olmaması gibi gerçeklerle, anlaşılmaz noktalar ve merak edilen konular alt alta yazıldığında, bu araştırma üniversitesi söyleminin, göstermelik bir söylem olduğu belirginleşmektedir. .

Araştırma üniversiteleri konusunda belirgin olan ikinci nokta, YÖK başkanının, araştırma üniversitesi konusunda yaptığı açıklamayla diğer devlet üniversitelerini değersizleştirdiğidir.

Araştırma üniversiteleri konusunda belirgin olan üçüncü nokta, araştırma üniversitelerinin, dünya bilimine ve ülkenin kalkınmasına katkı sunmak yerine, AKP’ye ve/ ya da sermayenin çıkarına katkı sunacağıdır.

Araştırma üniversitesi öğretim üyelerinin akademik ilgisi, büyük olasılıkla bilimsel meraktan proje kapmaya kayacaktır. Piyasacı ve gerici iktidarlarda, bu araştırma üniversiteleri, ister istemez, piyasacılığı ve gericiliği besleme aracına dönüşecektir.

Olsun! Araştırma üniversitelerimiz var ya, bize yeter!

[email protected]