Bir sempozyum

İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 1996 yılından bu yana açtığı Sanat ve Meslek Eğitimi Kursları'na İSMEK adını vermiş. Bu kuruluşa ait 201 kurs merkezinde, 106 dalda 16 yaş üstünde olan 190 bin kadar yetişkin kurslara katılıyor. İSMEK, eğitsel hizmetleri MEDYA adlı bir şirketten satın alıyor. AKP'li belediyeler bu tür hizmetleri genelde "MEK" ile biten kısaltmalarla adlandırıyor. Örneğin, Bursa Belediyesi, BUSMEK; Kocaeli, KOMEK diyor. İSMEK, 10-11 Mayıs 2008 günlerinde "Küreselleşme ve Yerelleşme Çerçevesinde Yetişkin Eğitimi" konusunun işlendiği "2.Yetişkin Eğitimi Sempozyumu"nu düzenledi. Bu toplantının bir özeti, yapılan eleştirilere hiç yer verilmeden İSMEK'in web sayfasında (http://www.ismek.org/) yayımlandı. Oysa toplantıda hem eleştiriler hem de tartışılacak çok konu vardı. 

İlk konuşmacı olan Amerikalı yetişkin eğitimci, küreselleşme konusuna ve yetişkin eğitimi olarak neler yapılabileceğine değindi. Dünya nüfusunun yaklaşık olarak yüzde 26'sının okuryazar olmadığını, yüzde 13'ünün aç olduğunu, yüzde 72'sinin günde 2 dolardan az gelirle yaşamaya çalıştığını ve yüzde 6'sının da çok zengin olup hepsinin Amerikalı olduğunu vurguladı. Küreselleşmenin, dünyanın sırtından ABD'nin zenginleşmesi anlamına geldiğini ima etti. 

İkinci konuşmacı, eğitim bakanlığının yetişkin eğitimi konusundaki sorumluluğuna, yetersizliğine ve bu konuyu önemsememesine değindi. Günlük yaşamdaki örneklerden hareketle sorduğu sorular üzerinden yetişkin eğitiminin ne olabileceğini belirtmeye çalıştı. Bir sıra kuyruğunda beklerken, araya kaynamalar olduğunda kimilerinin sesini çıkarmadığını, kimilerinin de hakkını korumaya çalıştığını söyleyip şu soruyu sordu: "Yetişkin eğitiminden geçen yurttaş, hakkını aramayacak, ensesine tokat atılınca ağzından lokması alınacak yurttaş mı olmalıdır, diğerlerine saygı göstermeyecek fırsatçı yurttaş mı ya da haklarının ayrımında olup hak arayan yurttaş mı?" Sonra, "70 milyonun 7,5 milyonu yardımla yaşıyor" haberine değinip, "Yetişkin eğitiminin işlevi, yardımla yaşayanların sayısını 10-15 milyonlara çıkarmak mıdır, bu sayıyı azaltmak mıdır?" dedi. Turizm Teşvik Kanunu'nun kabul edildiğini ve gazetelerde "Bu yasayla sadece Antalya'da turizm adına bir milyon ağaç kesilebilir. Parası olan herkes kendine bir orman belirleyip istediğini yapabilir" yorumunun yapıldığına değinip, şu soruyu sordu: "Yetişkin eğitiminden geçen yurttaş, bu yasayı sorgusuz sualsiz benimseyecek ve gözünü kırpmadan ağaç kesecek (girişimci) yurttaş mı olmalıdır; ormanları, çevreyi ve ülkesinin kaynaklarını koruyacak yurttaş mı?"

Daha sonraki konuşmalarda, yetişkin eğitimci ya da yetişkin eğitimine yakın akademisyenlerle küreselleşme yanlısı akademisyenlerin farklı dünyalarda yaşadıkları (!) ortaya çıktı. Yetişkin eğitimciler, eğitimsel ve insancıl konularla yetişkin eğitimi ve kalkınma konusu üzerinde durdular. Küreselleşmeciler, devletin küçülmesini ve yerel yönetimi öne çıkaran konuşmalar yaptı. İktisatçı ya da siyasal bilimci olanlar içinde, biri (teslim olmaktan başka yapacak bir şey yok dercesine) ABD'nin askeri ve iktisadi olarak ne kadar güçlü olduğundan dem vurdu ve girişimciliği savundu. Bir başkası, kürselleşmeci kavramları öne çıkardı ve (eğitim bakanının daha önceki söylemlerini taklit edercesine) nasıl yağmura karşı durulmuyorsa küreselleşmeye de karşı durulayamayacağını açıkladı. Bir ara galeyana geldi, AB'nin eğitim ve gençlik programlarına Comenius ve Grundtvig gibi kimi ünlü eğitimcilerin adlarının verilemesine karşı, "Onlardan her şeyi olduğu gibi almayalım, onlar programlara din adamlarının adlarını veriyorlar, biz de Ahi Evran'ları kullanalım" dedi. Başkaları devlet küçülüyor (öyleyse yerelde parsayı toplayalım dercesine) yereli öne çıkarmaya çalıştılar. Devletin, Türkiye'nin her köşesinde, başka yaygın eğitim kurumları yanında yalnız 934 Halk Eğitimi Merkezi'nde 2 milyona yakın yurttaşa hizmet götürdüğünü yok saydılar. Sanki bu tür hizmetler AKP tarafından icat edilmişçesine ve İSMEK'ten önce belediyelerin başlattığı (örneğin) "semt konakları" deneyimi yaşanmamışçasına, yalnız İSMEK ve AKP'nin diğer "MEK"li kuruluşlarını yücelttiler; açıkça ad vermeseler de, toplantıyı (1996'da İSMEK'i başlatmış olan) Başbakana ve AKP'ye methiye toplantısına dönüştürdüler. Bu kişilerin methiyeleri yanında, dört AKP'li belediyenin MEK'leri adına konuşanların sunusu gölgede kaldı.  

İSMEK'le ilgili hizmetlerin değerlendirmesi araştırmasını yapan özel bir şirketin sözcüsü, pohpohlama konusunda AKP yandaşı oldukları izlenimini vermekten çekinmeyen akademisyenleri de geçti. Araştırma bulgularını kullanarak, yapılan her şeyin mükemmel olduğunu söyledi. Mükemmel görünmeyen yerlerde ise yaptığı yorumlarla olumsuz görünen bulguların gerçekte olumsuzluk olmadığını açıklamaya çalıştı. Sunusu bitince de, artık gerçekten işi olduğundan mıdır, sorulardan çekindiğinden midir nedir, hemen toplantıdan ayrıldı. Bu sununun içeriği ve niteliği, bir bakıma, belediyenin neden bu araştırmayı üniversitelere yatırmadığının açıklaması gibiydi. Ne de olsa üniversite olaya bilimsel, eğitimsel ve eleştirel yaklaşabilirdi, (varsa) olumsuz yanları da ortaya çıkarıp açıkça belirtebilirdi! Ayrıca, büyük bir olasılıkla bu araştırma üniversite eliyle çok daha ucuza mal olurdu! 

Sempozyum programına göre, ikinci günün sonunda bir değerlendirme paneli olacaktı, nedense yapılmadı. Yetişkin eğitimi anlayışıyla uyuşmayan konuşmalara, küreselleşme ve yerel yönetimlerle ilgili yaklaşımlara ve İSMEK'in eğitsel etkinlikleriyle ilgili değerlendirmelere karşı yorumların yapılmasına fırsat verilmedi. Aşağıdaki ve benzeri sorular sorulamadı. İSMEK hizmetlerinden okuryazar olamayanlarla yalnız okuryazar düzeyde olanlar hemen hemen hiç yararlanamazken, devletin üst düzey görevlerinden emekli olmuş kişilere, kentte yaşayanlardan toplanan vergiler üzerinden parasız eğitim verilmesi doğru mudur? Bu durumun İSMEK'in tanıtım filminde reklam aracı olarak kullanılması ne kadar uygundur? İSMEK, eğitsel hizmetleri neden ve nasıl MEDYA şirketine ihale etmektedir? Yarın MEDYA değil de bir başka şirketin bu ihaleyi alma olasılığı var mıdır? Hizmetleri üreten MEDYA ise toplantıda dile getirilen başarı kime aittir, hizmeti üretene mi, hizmeti satın alana mı? İSMEK etkinliklerinin değerlendirilmesi işi için neden üniversiteler tercih edilmemiştir?