Bakanlık dediğin böyle olur! (II)

Bakanlığın sık sık yönetmelik değişikliğine gitmesinin arkasında birkaç neden olduğu görülüyor. Bu nedenlerin başında, bakanlığın ne yaptığını bilmemesi; yönetmelikleri hazırlayanların ya ciddiyetten yoksun olmaları ve/ya da yönetmelik hazırladıkları konulara hakim olmamaları; yönetmeliklerin, bakanlığın belli ilkeler ve disiplin içinde çalışması için değil de, istediği gibi hareket etmesini sağlamak için hazırlanması gibi nedenler geliyor.

Yukarıda sıralanan nedenlerin çoğunun, ortaöğretim kurumları yönetmeliğinde yapılan son değişiklikler için de geçerli olduğu görülüyor.

Örneğin TEOG yerine getirilen sistemin nasıl işleyeceğinin belirlenmesi için yapılmış olması gereken son yönetmelik değişikliği ile ortaöğretime geçiş konusu, yeni bir kaosun içine itilmiş oluyor. Bakanın ve müsteşarın, “Bu yıl TEOG olmayacak” demeleri gerçekleşirse, yönetmeliğe göre bu yıl da TEOG’a göre geçiş olması gerektiğinden, uygulamanın iptalini gerektiren hukuksal bir boşluk yaratılmış olacak. Yok bakanlık son çıkardığı yönetmeliğe uyacak olsa, yine kaotik bir ortam olacak: Aralıkta 1. TEOG sınavı yapılmadığından, bu karmaşıklığın altından kalkılması zor olacak. TEOG sistemine göre geçiş yapılsa da, bu kez 1. sınav zamanında yapılmadığından, işlemin iptali için yine hukuksal bir boşluk yaratılmış olacak.

Son yönetmelik değişikliğinin 20. maddesinin (1)’inci fıkrası, “Ortaokulu veya imam hatip ortaokulunu bitiren öğrenciler bilgi, beceri ve yetenekleri doğrultusunda; a) Merkezi sınav puanıyla, b) Ortaöğretim kayıt alanı içindeki okullara tercihe bağlı olarak, c) Ortaöğretim kayıt alanı dışındaki pansiyonlu okullara tercihe bağlı olarak, ç) Merkezi sınav ile birlikte yetenek sınavı puanıyla, d) Yetenek sınav puanıyla, ortaöğretim kurumlarına geçiş yaparlar” diyor. Bu açıklama, ortaöğretime geçişin hiç de kolaylaştırılmadığını, bilakis iyice karmaşıklaştırıldığını ve de bakanlığa geniş bir yetki alanının yaratıldığını gösteriyor. Yönetmeliği hazırlayanlar, böylece, ortaöğretime geçişte bakanlığın yapacağı haksızlıkların hukuksal zeminini hazırlamış olduklarını sanıyorlar. Ancak kazın ayağı hiç de öyle olmuyor. Bakanlığa verilen geniş serbest alanın, yeni sisteme göre yapılacak geçiş sonrasında da, hukuksal boşluğa neden olup uygulamanın iptaline yol açacağı görülüyor. Tabii bu varsayımlar, hukuk devletine özgü bir Danıştay’ın varlığına dayanıyor.

Yönetmeliğin 23. maddesine göre, okullara geçişi bakanlığın oluşturacağı komisyon belirleyecek. Komisyon, millî eğitim müdürünün görevlendireceği şube müdürünün başkanlığında; özel eğitim hizmetleri kurulu başkanı, Bakanlığın ortaöğretim, mesleki ve teknik eğitim, din öğretimi ve özel öğretim kurumları genel müdürlüklerine bağlı birer okul müdüründen oluşturulacak.

Bu madde gereği kurulacak komisyonların, devletteki kadrolaşmanın niteliğine bakıldığında, ağırlıklı olarak dini öğretimden yana olup yalnız dini değerlere önem veren, karma eğitime bile karşı olan AKP’li ya da AKP yandaşı kişilerden oluşacağı belli oluyor. Yapısı nedeniyle komisyonların tarafsız olma ihtimali az olduğundan, komisyonların kararları kimseye güven vermeyecek. Ayrıca bu komisyonların yerleştirmeyi öğrencinin tercihi yanında Ortaokul Başarı Puanı'na (OBP) göre yapacak olması, geçişleri belirlemenin öğrencini tercihinden çok, komisyonun kimliği ile OBP’ye göre belirleneceğini gösteriyor. Ancak A okulunda verilen OBP ile B okulunda verilen OBP’nin eşdeğerde olmadığı geçmişte yapılan ve başarı puanına değer verilen tüm seçme sınavlarında görülmüştür. Okul birincilerini seçme sınavlarında büyük oranlarda başarısız oldukları da bilinmektedir. Bu durumda OBP’ye göre yapılacak yerleştirmelerin hakkaniyete ve eşitlik ilkesine uymayacağı bellidir. Hele okulların yandaş kişilerce yönetildiği gerçeği göz önüne alındığında, kimlerin OBP’sinin yüksek olacağını da tahmin etmek de zor değildir. Bu uygulamanın, öğrencilerin genelde iktidarın anlayışına göre yerleştirilmesine yol açıp onarılmaz haksızlıklara yol açması kaçınılmazdır.

20. maddenin devamında, “(2) Birinci fıkranın (a), (b), (c) ve (ç) bentlerinde belirtilen yerleştirme ve kayıtlara ilişkin usul ve esaslar, Bakanlıkça hazırlanan yönerge ve/veya kılavuz, (d) bendi ise genelge ile belirlenir” denmektedir. Bu durum, üç ay sonra gerçekleşecek olan ortaöğretime geçişlerin, nasıl yapılacağının hâlâ belirsizliğini koruduğunu da göstermektedir.

Yaratılan bu kaotik durum nedeniyle tabii ki yetkililerin istifa etmesi gerekiyor. Ancak bu kaotik ve aşiretvari durum, bakan İsmet’e bağlı kişisel bir olay değil, kısmete bağlı bir olaydır. AKP ya da genel anlamıyla piyasacı ve gerici anlayışlar iktidar oldukça, bakanlığın kısmetine hep kaos yaratacak kişiler düşecektir. Kalıcı çözüm, bakanlığın kısmetini değiştirecek anlayış ve iktidarın değiştirilmesindedir.

[email protected]