Bakan Avcı’dan inciler (II)

Bakan Avcı’nın her söyleminde bir keramet(!) bulunuyor.

12 Eylül darbesini yapanları mahkemeye bile getiremezken, akıllarından darbe yapmayı düşündüğünü sandıkları subayları, rektörleri, yazarları, … müebbet hapse mahkum ediyorlar. Düne kadar terörist dediklerine, bugün elini kolunu sallayarak yurt dışına çıkma izni verirken, parasız eğitim isteyenleri terörle ilişkilendirip 14 yıl hapis cezası istemiyle yargılanıyor. Düne kadar dost bildiğimiz ülkeler, bugün, ABD istiyor diyerek can düşmanı ilan ediliyor. Suriye’de kanlı katiller destekleniyor. Düne kadar “yurtta barış dünyada barış” derken bugün savaş çığlıkları atılıyor. Ortadoğu’da güçlü devlet olma ve sınırları yeniden belirleme hesapları yapılıyor. Gazze’ye ne zaman gidileceğine bile, ABD dışişleri bakanı karar veriyor. Ayrıca dümen suyunda gittiğimiz AB ve ABD bile, “Türkiye’de laiklik tehlikede, yargı siyasallaştı” uyarısını yapıyor. Bu ortamda yaptığı söyleşide, bizim Avcı kuru sıkı atıp “… siyasetimiz, sadece Türkiye için, bölge için, insanlık için yeni şeylerin söylenmesi şeklinde değişiklik göstermiştir” (bkz. 29 Nisan 2013 tarihli soL) demeye getiriyor!

Avcı bunları söyledikten sonra hızını alamıyor. “Türkiye’nin orta gelir tuzağından çıkmasının, kişi başına düşen milli geliri 25 bin dolara, ihracatı 500 milyar dolara ve dış ticaret hacmini bir trilyon dolara çıkarmamız, işsizlik oranının yüzde 5’lere indirmemizin yolu eğitimde yenilik yapmaktan geçmektedir” diyor!

Bunu kim söylüyor? Osmanlıcayı, Arapçayı ve üç din dersini seçmeli yapan, tüm okulları imam hatiplere dönüştürmeye soyunan, imam hatiplere başlama yaşını 15’ten 10’a indiren, Kuran kurslarına başlamada yaş sınırını kaldıran, öğrencilere çağdaş giysileri yasaklarken türban kullanmalarını serbest bırakan bir partinin bakanı söylüyor! Avcı “eğitimde yenilik yapmaktan” söz ederken, bunların ötesinde bir şeyler yapmaktan söz etmiş oluyor. Bugün AKP tarafından getirildiğimiz duruma bakınca, Avcı’nın düşlediği eğitimde yeniliğin neler olabileceğini düşünmek de zor olmuyor: Herhalde, okullarda mescit açılması ve türbanın tamamen serbest olması sağlanınca, eğitimde yenilik yapılmış olacak! Bir de karma eğitime son verilip Cuma günleri tatil yapılsa ve tüm öğrencilerin Cuma namazına gitmesini sağlayacak yenilikler olsa, yukarıdaki hedeflere ulaşmak çocuk oyuncağı olacak! Arınç’ın tanıdığı bir kişinin Danıştay Başkanı’nın seçilmesi üzerine söylediği, “Allah’ıma şükür, verdikçe veriyor!” sözü eğitimde de geçerli olsa ve eğitim konusunda da, “Allah verdikçe verse” de, Latin harfleriyle rakamları değiştirilip Cuma günü tatil olsa değme gitsin: Yukarıdaki hedefleri iki katına çıkarmak çocuk oyuncağı olacak.

Bakan ne de olsa Avcı, ortamını bulunca, söylemlerini dizginlemiyor/dizginleyemiyor!

Mayıs’ın ilk haftasında, Yozgat'ta inceleme yapan Avcı, okullarda öğrenciden para alınması konusunda, “Her şeyi devletten beklemek anlayışımızı da değiştirmemiz lazım" diyor! Kendisinin Eskişehir Maarif Koleji ve ODTÜ gibi devletin güzide okullarında (parasız) okuduğunu unutuyor. (Varlıklı bir aile çocuğu değilse) bu okullar paralı olsaydı büyük olasılıkla bugünkü konumuna ulaşamamış olacağını da yadsıyor. Anayasa’ya göre devletin sosyal hukuk devleti olduğunu da, parasız eğitimin devletin asli görevi olduğunu da! Avcı, dershane konusunun eğitim sisteminin kanserojenli yanı olduğunu ve AKP döneminde dershaneye gitmek zorunda kalanların sayılarının yüzde 100 çoğaldığını da yadsıyarak, “Madem dershanelere para veriyorsunuz okullara da para” ödenmesini istiyor!

Bilindiği gibi Avcı, 4+4+4 yasasının görüşüldüğü TBMM komisyonunun başkanlığını yapmıştı. Komisyon başkanı olarak bu yasanın kabul edilmesi için elinden geleni ardına koymamıştı. Bu yasanın bir anlamı ve amacı eğitimin gericileşmesi, çocukların özgürleşip kendilerini gerçekleştirmelerinin engellenmesiydi. Bu yasanın ikinci anlamı ve amacı ise, yoksul ve dar gelirlilerin 10 yaşında imam hatiplere, ilköğretim sonunda da meslek okullarına ya da açıköğretime giderek, diğer okullarda okuyan öğrencilerin çok gerisinde bilişsel ve duyuşsal gelişim göstermemelerinin peşinen benimsenmesi ve istenmesidir. Bu yasa, imam hatipler-meslek okluna-açıköğretime giden çocukların lise bitiminde ve üniversiteye geçişte, diğer öğrenciler kadar bilgi, beceri ve deneyime ve eşit fırsatlara sahip olmamalarını güvence altına almak demekti. Bu amaçla yasayı getirenlerden biri değilmiş gibi, Avcı 8 Mayısta da, "Başta kız çocuklarımız ve engelli çocuklarımız olmak üzere herkesin hayata eşit fırsatlarla başlamasını sağlamayı bir görev olarak görüyoruz. Zira, bilgi, beceri ve deneyimden yoksun kalmak özellikle kız çocuklarımızı düşük statülü, güvenceden uzak işlere ve yoksulluğa mahkum kılmakta, başta şiddet olmak üzere her türlü istismara açık hale getirmektedir" diyebiliyor!

Dilin kemiği yok ya!

[email protected]