Avcı’ya saygı!

Cumhuriyet gazetesinde 15 Haziran’da yayımlanan röportajda, bir sosyal bilimler lisesine kendi adının verilmesiyle ilgili soru üzerine, Prof. Dr. Nilüfer Göle, “Bu sene Göle’de açılacak olan liseye, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, ki kendisini akademik dünyadan tanırım ve sayarım, ismimi öneriyor” açıklaması yapıyor. Göle’nin bu saygısı, insanı meraklandırıyor.

Avcı kim? Bilgi Üniversitesi’nde 2000’de prof olmuş. ANAP’ta Hasan Celal Güzel, Turgut Özal ve Yıldırım Akbulut’a danışmanlık yapmış. 1994 yerel yönetim seçimlerinde R. T. Erdoğan’ın seçim kampanyasını yürüten ekipteymiş. AKP iktidarında Milli Eğitim Bakanlığı’nda danışmanlık ile Başbakan R. T. Erdoğan’a da başdanışmanlık yapmış. Danışman olarak neleri önerdiği bilinmese de, bu Avcı’nın son dört yılda neler yaptığını herkes biliyor.

11 Haziran 2011 seçimlerinde milletvekili yapılınca, Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanlığı’na getiriliyor. R. T. Erdoğan’ın istediği dindar ve kindar öğrenciyi yetiştirecek 4+4+4 yasa tasarısının bu komisyondan aynen geçmesi için elinden geleni yapıyor. 24 Ocak 2013’te bakan olunca gericileştirmeye hız verip tam da tersini söylemeye başlıyor. Örneğin 2013 yazında kapattığı genel liseleri, Anadolu lisesine, mesleki ve teknik liseye ve imam hatibe dönüştürüyor. Arkasından Anadolu öğretmen liseleriyle mesleki teknik liseleri de kapatıp bir bölümünü Anadolu diğerlerini imam hatip lisesi yapıyor. Anadolu lisesini kazanamayan yoksulları imam hatibe ya da açık liseye gitmek zorunda bırakırken, “Eğitimde fırsat eşitliği ve nitelik gibi 2 önemli hedeften” söz edebiliyor. Yetinmiyor, “4+4+4 ile çocukların önü açtık” (9 Mayıs 2015) diyebiliyor.

Türkiye’de, 2005 yılından bu yana Avrupa Birliği (AB)’nin istediği ilköğretim programı uygulanıyor. Dünyanın en güçlü ekonomisini oluşturmak için AB’nin başlattığı Bologna Süreci çerçevesinde, Türkiye AB ne isterse yapıyor ve hatta iki yılda bir rapor yazarak hesap veriyor. Eğitim sisteminin yasal yapısı değiştirilip AB’nin beklentisi doğrultusunda rekabetçi öğrenci yetiştirme hedefi konuyor. Bakanlığın hazırladığı strateji planları, AB’nin telkinleri ve beklentilerini yansıtıyor. Sonra Avcı kalkıyor, “Batı kaynaklı bir eğitim sistemi anlayışına mahkum olmadığımızdan” (3 Mayıs 2014) dem vurabiliyor.

2013 sonbaharında, ortaöğretime geçişi belirleyen ve 6-7-8. sınıflarda yılda bir kez yapılan Seviye Belirleme Sınavı (SBS) yerine, altı dersten yılda iki kez sınav yapılacak TEOG sistemini getiriyor. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi (DKAB) dersi ile İngilizceyi, TEOG çerçevesinde sorulacak altı ders içine alıyor. Yoksul yörelerdeki okullarda okumak zorunda kalıp İngilizceyi yeterince öğrenemeyenlerle (yoksullarla), “Peygamberin ilk Cuma namazını nerede kıldığı” ve benzeri soruları bilmeyenlerin Anadolu lisesine geçmesini engelliyor.

Giysi yönetmeliğini değiştirip kız öğrencilerin çağdaş giysileri giymesini yasaklarken türbanı serbest bırakıyor. Ortaöğretim yönetmeliği değiştirilip soran-araştıran-eleştiren öğrenci yetiştirmekten vazgeçiyor. Okullarda mescit açtırıyor ve karma eğitime son veren uygulamaları başlatıyor.

Okul müdürlerinin masasında en çok Eğitim-Bir-Sen amblemi ile kutsal kitap bulunuyor.  Okullar siyasi propaganda aracına dönüştürülüyor. Okullarda, Kuran kursları açılıyor ve öğrencilerin camiye alıştırılması için çeşitli yöntemler deneniyor. Okullarda, öğrencilerde “cihat” anlayışını geliştirmek için Şuurlu Öğretmenlerle proje başlatılıyor. Okullarda yasaklanan resmi bayram kutlamalarının yerini kutlu doğum haftası uygulamaları alıyor. Bakanlık öğrenci devamsızlığını önlemek için imamlarla toplantı yapıyor. Okullarda, gerektiğinde eşin hafifçe dövülebileceğinden söz eden veda hutbesi hakkında öğrencilere kompozisyon yazdırılıyor.

4+4+4 yasasıyla açık lise zorunlu eğitimin bir parçası sayılsa da, bakanlık açık liseyi, liseden saymıyor. Bakanlık açıkladığı 2013 ortaöğretim raporunda, bir sözcükle bile olsa yüzbinlerce öğrencisi olan açıköğretime yer vermiyor. Ortaöğretim yönetmeliğiyle lise çağında evlenme izni verdiği öğrenci ile lisede disiplin cezası alan öğrenciyi açık liseye gönderiyor. Zorunlu eğitimin bir parçası olan açık lise; Avcı tarafından öğrencilerin cezalandırıldığı bir kuruma dönüşmüş bulunuyor.

Yargı, 2013’te son yapılan SBS’nin yürütmesini durduruyor. Yargı, 2013 Kasımında yapılan ilk TEOG sınavında, yanlış olan soruları da iptal ediliyor. Avcı oralı olmuyor.

Geçen yıl TEOG sonrasında ortaöğretime yerleşme sürecinde büyük bir karmaşa yaşanıyor, kimi gayrı Müslümler imam hatibe yerleştirilirken kimi evine 80-90 kilometre uzaktaki okullara yerleştiriliyor. Avcı oralı olmuyor.

Dershane yasasının çıkmasını sağlayıp bakanlıktaki tüm bürokratlarla dört yılını doldurmuş okul yöneticilerinin değiştirilip bu görevlere AKP’lileri getirme fırsatı yaratıyor. Bu çerçevede yapılmış 8 bin atmayı, Danıştay iptal ediyor. Avcı oralı olmuyor.

Okullarda öğrenciler mitinge götürülüyor. Bir okulda, öğrencilerin bale gösterilerine, “Kültürümüzde yok” denerek izin verilmiyor. Bir okulda müdür davetiyeden TC harflerini çıkarıyor; bir başkasında müftü sınıflara giriyor. Bir okulda, açılan yaz kurslarında herhangi bir etkinliğe katılmak isteyen öğrenciye Kuran kursuna katılması koşulu getiriliyor. Bilal imam hatip müdürleriyle toplantılar yapıyor. Eğitimle ilgili kararlarda TÜRGEV ile Eğitim-Bir-Sen belirleyici oluyor. Avcı oralı olmuyor.

AİHM, DKAB dersinin zorunlu olamayacağını bildiriyor. AİHM kararları bağlayıcı olsa da, Avcı oralı olmuyor, o ders zorunlu ders olmaya devam ediyor.

Göle’nin bu Avcı’ya saygı duymasının ne anlama geldiği bilinemese de, kurulacak koalisyon hükümeti de Avcı’ya saygı gösterip yaptıklarına dokunmazsa, çocuk ve gençlerimizle bu ülkeye çok yazık olacağı biliniyor.  

[email protected]