Avcı’nın oyuncağı!

Balık avcısının, olta, ağ, zıpkın ve dinamit gibi araçlarla oynayarak balıkları yakalayıp öldürmesi gibi, her avcı bazı araçlar kullanarak avını yaptığı canlılarla oynayıp sonunda onları öldürmektedir.

Oynayıp oyalanmak için bakan Avcı’nın kısmetine de ne yazık ki, eğitim ve öğrenciler düşmüştür. Bakan Avcı da hemen hemen tüm karar ve uygulamalarıyla eğitim ve öğrencilerle oynayarak, öğrencinin laiklik, bilimsellik ve insan hakları gibi çağdaş değerler kazanmasını engelleyerek onların geleceğini karartmaktadır.

Bakanın bu süreçteki araçlarından birinin yönetmelikler olduğu görülmektedir. Bırakın diğer yönetmelikleri, eğitim kurumlarına yönetici atanması ve yer değiştirilmesi konusuyla ilgili yönetmeliğin başına gelenler, bakanın yönetmelikleri de birer oyuncağa dönüştürdüğünü göstermektedir.

Avcı, 24 Ocak 2013 günü bakan yapılmıştır. Avcı, en son 7 ay önce 21 Temmuz 2012’de değiştirilmiş olan 28360 sayılı “MEB Eğitim Kurumu Yöneticileri Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği”ni, bakanlığının ikinci ayında, 28 Şubat 2013’te, 28573 sayılı yönetmelikle yenilemiştir. Avcı, bu değişiklikten 6 ay sonra, 4 Ağustos 2013 tarihinde, 28573 sayılı yönetmeliği 28728 sayılı yönetmelikle bir kez daha yenilemiştir.

Aynı Avcı bu yönetmeliği, 10 ay sonra, 10 Haziran 2014 tarih ve 29026 sayılı “MEB Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Görevlendirilmelerine İlişkin Yönetmelik” başlığı altında, bir kez daha değiştirmiştir.

Danıştay, bu 29026 sayılı yönetmeliğin bazı maddelerini iptal etmiştir. Hükümet değişiklikleri olsa da yerinden kıpırdamayan Avcı, iptal edilen maddelerle ilgili değişikliklerle yetinmek yerine, öncekilerde yaptığı gibi, 29026 sayılı yönetmeliği yürürlükten kaldırıp 6 Ekim 2015’te 29494 sayılı yeni bir yönetmelik çıkarmıştır.  

Yönetmeliklerle oynamaya meraklı olan Avcı, değişiklik yapma hakkını birkaç ay içinde kurulması beklenen meşru hükümete bırakmamış ve de yine bildiğini okumuştur. O bildiğini okuyunca son yönetmelik de, evlere şenlik bir yönetmelik olmuştur. Yeni yönetmelikteki en anlamlı(!!!!) değişiklik, bir önceki yönetmelik başlığında kullanılan “İlişkin” sözcüğü yerine “Dair” sözcüğün kullanılmasıdır! Yeni yönetmelikte, bir önceki yönetmelikte unutulan “Bakan: Milli Eğitim Bakanı” tanımının eklenmesi yanında yeni eklenen ve AKP’nin çıkarlarına hizmet edecek maddelerle çıkarılan önemsiz maddeler de vardır. Eklenen maddeler içinde en önemli maddeler, bu yönetmelikle oluşturulan yazılı sınav komisyonuyla ilgili maddelerdir. Bir önceki yönetmelikteki sözlü sınav komisyonunun öznelliğini (sübjektifliğini) giderecek görüntü vermek üzere getirilen bu yazılı sınav komisyonu, yapısı itibarıyla sınavları daha da öznel hale getirmiştir. .

Sözlü sınavda yüzde 50 değerinde olan ve adayların bilmek zorunda olduğu mevzuat konusunda, yeni yönetmeliğe şu mevzuat da eklenmiştir: 3071 sayılı Dilekçe Hakkının Kullanılmasına Dair Kanun, 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun, 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu, 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu, 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu. Bu arada 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu ise, nedense yönetmelikten çıkarılmıştır.  

Bakanlık mevzuatında görülmemiş sıklıkta yapılan değişiklikler ile sözlü ve yazılı sınavlarda mevzuat konusuna verilen yüzde 50 ağırlık düşünüldüğünde, yazılı ve sözlü sınav komisyonlarının AKP’nin atadığı kişilerden oluşacağı da göz önüne alındığında, bu sınavların ve de yönetmeliğin niteliği ortaya çıkmaktadır.

Yönetmeliğin yönetici olacaklarda aradığı, “müdür, kurucu müdür, müdür başyardımcısı, müdür yardımcısı veya müdür yetkili öğretmen olarak görev yapmış olmak; bakanlığın şube müdürü veya daha üst unvanlı kadrolarında görev yapmış olmak” gibi özel şartlar, bu yönetmeliğin, AKP’li olmayanları yönetici yapmama yönetmeliğinden başka bir şey olmadığını göstermektedir.   

Bakanlık o denli ciddi bir kurumdur ki, birkaç yıl öğretmenlik yapmayan, ilgili mevzuatı bilmeyen, okullarda yönetici yardımcılığı ya da bakanlık şube müdürlüğü gibi görevlerde bulunmayan, eğitim kurumlarına yönetici olamazken, bakanlıkta müsteşar, genel müdür ve Talim Terbiye Kurulu üyesi gibi üst düzey bürokrat olup okul müdürlerine emir verebilmektedir!

Milletvekili, bakan, başbakan ve cumhurbaşkanı, okuryazar olmayanların yanında kocasının-aşiret reisinin-tarikat/cemaat liderinin isteği doğrultusunda davrananların oylarını da alarak bu göreve gelmektedir. Ancak bu siyasetçiler, eğitim kurumlarında çalışanlara kendi yöneticilerini seçme hakkını bir türlü verememektedirler! “İlla benim dediğim olacak, benim dediğim olacak, benim dediğim, benim, ben, ben, …” deyip durmaktadırlar.

Toplumun bu ciddiyetsizliklere dayanma gücü kalmamıştır. Avcı’nın da, bu tür siyasetçilerin de oyuncaklarını ellerinden alma zamanı gelmiştir.

[email protected]